Tam bir yıl geçmişti aradan. Ciğerlerimi yakan nefesle savaştığım tam bir yıl. Robert karşısında Stefan'ı öpüşümden sonra gelmemişti buraya, ki gelmemesini tüm kalbimle istemiştim. Ama sevdiğin insanın senden vazgeçtiğini bilmek ve bununla yaşamaya çalışmak berbattı. Sanki defalarca defalarca ve defalarca bir mermi içimdeki aynı yerden gelip geçiyordu ama oluşan boşluk tekrar kapanıp tekrar deliniyor ve bir türlü orası boşluk kalmıyordu. Aynı acıyı yaşamak zorundaydım, onun iyi olması için..
- Gezmek ister misin ?
Aniden ekledi, hala kaçmamdan korkuyordu, sanki kalmaktan başka bir seçeneğim varmış gibi.
- Tabi benimle.
Ona dönüp bu ışık girmeyen yer altından en son ne zaman çıktığımı bulmaya çalıştım. Artık bana iş bile yaptırmayan güçlerimi kendi için kullandırmayan ve Eric denen buranın bir nevi kurucusu olan vampirle benim için kavga eden vampire baktım. Stefan.. aptal gibi bana aşık olurken hayatımı mahveden bencil Stefan.
+ Beni seviyor musun ?
Gözlerimi yüzüne dikip kaşlarının teslimiyet şeklinde inerken yüzünde oluşan o başkasını insafa getirebilecek acınası gülümseyişiyle cevap verdi.
- Tüm kalbimle Lucy..
Aylarca bundan vazgeçmesini, beni sadece emirler icin kullanmasını istemiştim. Ama o her defasında artık bir nevi onun parçası olduğumu ve bu işleri başkalarının da yapabileceğini söyleyip durmuştu. Bütün özelliklerimi yok sayıp beni burda yaşayan diğer vampirlerin kıskançlıkla baktığı asillerden biri yapmıştı. Aklımda kalbimde tüm benliğimde başkası varken, bütün bunları kaldırmak çok ağırdı. Istemediğim kişiden istemediğim ilgi..
+ Seni yalnızca o gün öptüm ve sonra itiraf ettim, o bir oyundu Stefan. Robert'ın gitmesine izin vermen için. Bunu anlaman gerek. Seni sevmediğimi sevmeyeceğimi anlaman gerek.
Yüzünde hala o aptal ifadeyle bana bir adım attı. Başımı dikleştirip ona baktım. Bunu her denemesinde ileri gittiği an onu iterdim ve o da üstelemezdi. Daha fazla yaklaşamayacağını biliyordum.
- Gezmek ister misin, benimle ?
Konuşmamı yok saymıştı. Yine yine ve yine..
Pes ettim. Diklestirdigim başım omuzlarımla birlikte düştü ve başımı salladım. En azından güzel döşenmiş ama neticede yer altı olan yer dışında bir yerde olacaktım.
Birlikte dışarı çıkmışken bana binalar ve tarihçeleri hakkında bilgiler veriyor gibiydi ama ben bu yollarda Robert için gelirken ne kadar adrenalin ve korku dolu o günü hatırlıyordum. Onun öleceğini sanmıştım..
- O artık seni unutmuştur Lucy. Bununla başa çıkman gerek.
Sessizliğimi korudum. Karşısında yaptığım o şeyi hatırladıkça.. Aynı durumda ben ne yapardım. Robert'ın başkasını öptüğünü görmek.. Derim sanki şahit olduğum bir kaç vampirin güneş altında yanması gibi yandı. Bu psikolojik acı beni yakıyordu. Onsuzluk beni öldürüyordu.
Bir anlık merakımla sordum.
+ Neden bazı vampirler güneşte yanıyor ? Ama bazılarında sadece çok hafif bir sızı var.
Konuşmamdan mutlu olup önce gülümsedi. Sonra ciddileşip konuşmaya başladı.
- Aslında bu biraz yaşla alakalı. 500 yıldan eski yaşayan vampirler güneşe uyum sağlayamadı ama zamanla yeni nesil sisteme ayak uydurdu. Yeni nesil insanlıkla daha uyumlu.
Stefan'ın yaşını kestirmeye çalıştım ama yeterli bilgim yoktu.
+ Sen kaç yaşındasın ?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kırıntısı
VampireRobert'ın gözlerinde kaybolurken mutluluktan ne yapacağını şaşırmış kalbimde, bende anlamıştık: Karşımda duran kişi bütün sayılmamış günleri devirip bana ilaç olmaya, beni iyileştirmeye gelmişti. Artık tek ilacım kan değildi.