Düşünüyordum. Bu anda ne yapabilirdim? Gidip özür mü dileyim? Ne yapayım diye düşünüyordum. Telefonsa hala kulağımdaydı. Kısık sesle.
'Eylül beni duyuyor musun? Emir seni gördü mü?'
'Evet' dediğimde küfür savurdu
'Ah be güzelim. Keşke söyleseydin ne olduğunu. Nereye gideceğini. '
'Nerden bile bilerdimki?'
'Haklısın. Ne yapıyor şimdi? Bade yanında mı?'
'Evet ikiside bana bakıyor. Ne yapayım şimdi?'
'Emir nasıl gözüküyor? Sinirli mi?'
'Evet. Neden bu kadar sinirlendi.?'
'Söyleyemem. Söz verdim. Ama keşke seni görmeseydi' dedi. Birden ego elindeki bardağı hızlı bir şekilde masaya vurdu. Eli kanadı. Bütün her yere içki dağıldı. Bade endişelenmiş gibi elini tutdu hemen. Sanki sen tutunca kanama geçecek. Pis sürtük işte. Ne olacak.
Ego birden elini Bade'nin elinden çekti ve hızla çıkışa yollandı. Bende çoçuklara çaktırmadan onun arkasınca gittim. Ne söyleceğimi bilmiyordum. Yinede gidiyordum. Telefon açık kalmıştı. Ela diğer tarafta her şeyi duyuyordu.
'Hey beklesene' diye bağırdım arkasından. Ama durmadı. Daha da hızlandı sesimi duyunca.
'Kime diyorum ben? Dursana.' deyip koşarak arkasınca gittim. Sonunda önüne geçe bildim
'Bu kadar sinirlenmene sebep ne? ' yüzüme bakmayınca 'Soruma cevap ver' dedim sinirle.
'Bara geri dön.' dedi buz gibi sesiyle. Aynı şekilde. Yani yüzüme bakmadan
'Soruma cevap vermedim. Hem ora bar değil disco'
'Yanıltdın. Yanıldım' buz gibi sesini bu sefer sanki damarlarımda hiss ettim
'Ne olduğunu söylesen.'
'Önümden çekil ve bara geri dön' dedi beni ittirerek. Ağzımı açmama izin vermeden arabasına oturdu ve hızla yanımdan uzaklaştı. Bense geri döndüm.