30-AYRILIK

27 2 2
                                    

Hayat bu herşey yolunda dediğiniz anlarda bile muhakkak bir pürüz çıkartır karşınıza. Benim ki de aynen böyle oldu.

Aslında saklama niyetim olmadığı mektubu Bade çok yanlış zamanda görmüş ve okumuştu. Öncelikle bana ait birşeyi açtığı için biraz kızmıştım ona ancak suçlu olan bendim ve yağ gibi üste çıkmamın manası yoktu.

Duştan keyifle çıktığımda Bade'nin ağlamaktan kızarmış gözleri ile karşılaşmıştım. Gözyaşları öfke ve kızgınlıkla harmanlanmış yanaklarından süzülüyordu. Zaman ve yaşam kavramını yitirmişti şu an gözümde, bu kız ağlıyordu ya ve o göz yaşlarının sebebi bendim ya yer yarılsaydıda dibine girseydim. Şu an ne yapsam bilemiyordum. Durumu anlatmak için konuşsam mı? Yanına gidip dokunsam ona ne tepki verirdi acaba? Beynim bunlarla meşgul olurken bedenim kaskatı kesilmişti. Karşımdaki kadının gözyaşları yere akıyor ve ben onları tutmaya bile cesaret edemiyordum. Öylece ne kadar süre oldu bilmiyorum sessizliği bozmaya karar verdim.

"Bade lütfen beni dinlemeden yargılama...

Önce bir dinle...

Gerçekten hiç birşey göründüğü gibi değil..."

Susuyordu, kocaman olmuş gözleri birşeyler söylemek istercesine gözlerimi dağlıyordu ancak o aşk kokan dudakları susuyordu. Ellerini iki yanında yumruk yapmış, tırnaklarını avuç içlerine geçirmiş biraz daha gücü olsa belki kanatabilecekti. Sessizliği devam edince anlatmaya karar verdim.

"Bu sabah günlük işlerle uğraşırken, telsize anons geçtiler. Gizem Acar, 25 yaşında, bileklerini kesmiş. Sonra adresini söylediler ama ben gerisini duymadım bile. Yanlış anlama Bade ben ondan vazgeçeli seneler oldu ama bir insan olarak merak ettim sadece. Hemen ekibi toplayıp Gizem'in evine gittik. Kapıyı kardeşi açtı. Gizem küvetin suyunu doldurmuş bileklerini kesmiş öylece baygın yatıyordu. Küvetteki suyun rengine kanı karışmış, küvet kırmızıya boyanmıştı. Hemen müdahale ettik. Gizem'i banyodan çıkartırken klozetin üzerinde bu siyah zarfı buldum. Üzerinde ismim yazıyordu ve alıp onu cebime koydum. O an bunu neden yaptım bilmiyorum, o mektubu almayabilirdim de fakat aldım. İlk hatam buydu. İkincisi insanlık görevim olduğunu düşünerek ona kan verirken, cebimde fark ettiğim bu mektubun kapağını açmak oldu. Fakat inan bana Bade ben o mektubu okumadım ve içinde ne yazıyor bilmiyorum. Onu aldım fakat okumamın sana saygısızlık olacağını düşündüğüm için katlayıp geri koydum."

Bade'nin sessizliği ve tepkisizliği sinirlerimi bozmuştu. Bağırsa çağırsa ama susmasaydı ya bu kadın. Çünkü susmuş kadın gitmiş kadındır ve susmuş bir kadın için bitmiş bir adamsındır.(Alıntı) Korkuyordum. Küçük bir hatanın hayatıma mal olmasını istemiyordum. Bir katil gibi hissetim kendimi. Birlikte kuracağımız güzel yuvanın hayallerini katletmiştim belki de. O sustukça ben küçüldüm sanki un ufak oldum.

Adımlarımı kıyafetlerimin olduğu tarafa yönlendirdim, eşyalarımı alarak salona geçtim. Hızlıca giyinip, sokağa attım kendimi. Doğru olanı mı yaptım bilmiyordum. Kalıp onun konuşmasını mı beklemeliydim? Ama sanırım yalnız kalıp düşünmesi gerekiyordu. Sonuçta ben ona ihanet etmedim. Onu aldatmadım. Elim kimsenin eline dokunmadı, gözlerim hala onun gözlerinin hastası. Hayatımdaki boşluğa yalnızca onu sığdırdım başkasına asla yer ayırmadım. Biliyorum sevdiğim kadın beni anlayacak, şu an sinirli ve doğru kararlar veremeyebilir. Ancak sakinleşip anlattıklarımı ölçüp biçerse o zaman her şey rayına oturabilir.

Heyecanla geldiğim kadının evinin yolları şu an hüsran doluydu. Etraftaki kimse gülmüyor, arabalar gitmiyor, insanlar yürümüyor, hayat durmuştu sanki. Koca İstanbul hüzünüme ortak oluyordu. İçimdeki çaresizlik dakikalar geçtikçe biraz daha büyüyor, kendimi doğru ifade edememiş olmanın telaşı ciğerlerimi sıkıyor nefes almama engel oluyordu.

Umutsuzca başımı göğe kaldırdım ve içimdeki yakarışla yaradana bir adım yaklaştım. "Allah'ım sen biliyor ve görüyorsun. İçimdeki aşkın en büyük tanığısın. Ne olur onun benden gitmesine izin verme. Onu ne kadar çok sevdiğimi görmesi için bir sebebiyet ver ona. Amin"

Bu sırada, göğe açılan ellerimin içinde yağmur damları hissetmiştim. Sanki Rab duamı duymuş bir işaret vermişti bana. Tüylerimin diken diken olmasına engel olamadım. Hızlanan yağmurda sırıl sırıl sıklam olurken bir adım bile atamadığımı farkettim. Sevdiğimden uzaklaşamıyordum. Kapısının önünde sırılsıklam olmuştum. Yine de gidemiyordum. Başımı bulutlu gökyüzünden Bade'nin yaşadığı daireye yönlendirdiğimde tülün arkasında belli belirsiz silüetini gördüm. İçimde bir yer cız etti. Kızgında olsa gidişimi izlemek istemişti sanırım. O an karar verdim. O yanıma gelene kadar gitmeyecektim. Umarım kısa sürede affeder diye düşünürken hapşırmaya başladım. Sanırım hasta olacaktım ama değerdi, ucunda affedilmek vardı değil mi?

Dakikalar saatlere dönüşüyordu fakat Bade'den hala haber alamamıştım. Yorgun düşen bedenim ıslaklığın verdiği titremeye karışıyor, bir kenara sinmeme sebep oluyordu. Artık benim için çok değerli olan o ağacın gövdesine bir kedi misali sinmiştim. Uykuya dayanamayan göz kapaklarım uykuya yenik düşmemeye gayret etmesine rağmen son demlerini yaşıyordu. Evsiz barksız insanları şu an şu dakika benden iyi anlayan olamazdı.

Mutsuzdum ama hala umutluydum. Bade beni seviyordu, bunu onun gözlerindeki katıksız sevgiden görebilmiştim. Şimdi onun için belki çok önemli fakat benim için çok basit olan bu hatanın geleceğimizi yok etmesine izin veremezdi, vermemeliydi. Olur da kararı olumsuz olursa, ondan öylece vazgeçemezdim. Bir kere ona dokunmuş, sıcaklığını hissetmiş, dudaklarında mühürlenmiş ve kalbine hapsedilmiş hatta müebbet yemiştim. Artık başka kollar yasaktı bana, başka dudaklar, başka gözler, başka nefes zehirdi. Bir başkası ile hayallere dalmak, gökyüzündeki yıldızları saymak, yakamozu izlemek imkansızdı.

Düşüncelerim uykunun esiri olmuş rüyalarıma karışmıştı. Sıcak bir el omuzuma dokunmuş, uyku mahmuru gözlerimi açıp aşık olduğum gözlerle karşılaşınca hala rüyada olduğumu düşünmüştüm. Gözlerimi ovaladım, yeşil gözler hala karşımdaydı.

"Hadi" dedi. "Bu kadar ceza yeter sana."

Gülümseyerek elimden tuttu. "Sana inanıyorum. Seni seviyorum. Gerçekten seviyorum yoksa hiç bir kuvvet beni buraya getiremezdi."

Gülümsedim. Islak vücudumu onunkine dayayarak, kollarımın içine aldım onu. İçindeki kızgınlık geçmiş yerini sevgi ve şefkate bırakmıştı. Yüreğindeki yumuşamayı hissedebiliyordum.

"Sana söz veriyorum, bir daha böyle bir hata ile karşı karşıya kalmayacaksın."

"Peki."

Son kalan gücümle dudaklarına uzandım. Elimi başının arkasına koyarak dudaklarıma daha fazla bastırdım. Dudaklarının lezzeti ağzımın içini doldururken,  Yaradana teşekkür etmeyi unutmadım.

Meleğim bana geri dönmüştü. Belki gizliyordu fakat bir kanadından yara almıştı. Yine de güçlüydü. Gücünü aşkımızdan alıyordu.

"SENİ ÇOK SEVİYORUM" dedim dudaklarını dudaklarımdan uzaklaştırıp alnına dayarken. Gözlerimiz buluştu. Kırgınlığı gözlerinden okunuyordu. Ona kendimi affettirecektim elbette. O gözlerin tekrar aşkla bakmasını sağlayacaktım.

Merdivenden çıkarken eline uzandım, parmaklarımı parmaklarındam geçirdim. Küçük eli avucumda kayboldu. Bu küçük elin bana verdiği huzuru başka hiç birşeyde bulamamıştım.

Eve girince tekrar banyoya girdim. Biraz sonra sevdiğim kadın elinde havlu ile gelerek kapıyı arkamızdan kapattı...

KADER ÇIKMAZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin