Bazı anlar vardır asla görmek istemeyeciğiniz şeyleri ,göreceğinize kör olmayı dileyeceğiniz işte o anlardan birindeydim.
Yüreğimdeki depremleri anlatmama gerek yok değil mi?
Hayal edin...
Sevdiğiniz adamla önceki gün kötü şeyler yaşamışsınız ve kırgınlığın devam etmesini istemiyorsunuz.
Onu görmek için can atıyorsunuz.
24 saat beklememek için çalıştığı iş yerine mesaisi başlamadan önce belki bir kaç dakika onu görmek için geliyorsunuz.
Ve onu eski sevgilisi ile el ele dudak dudağa görüyorsunuz.
Ne hissedersiniz?
Ölmeyi tercih etmeyi değil mi?
Onları o şekilde görünce istemsizce dudaklarımdan firar eden adı, bakışlarını bana çevirmelerine yetmişti.
Birlikte kahvaltı etmeyi hayal ederek aldığım simit poşeti ellerimden kayıp yere susamlarını savurarak döküldü.
Göz yaşlarımın yanaklarımı ıslatmasına şaşırdım aslında. Önceki gün o kadar çok ağlamıştım ki hala nasılda akabiliyorlardı.
O an koşarak uzaklaşmayı öyle çok isterdim ki! Oysa tek bir adım dahi atamamıştım. Sanki bu bir dizinin bölüm sonu gibiydi. Tüm karakterler o an için donmuş bir başka bölümde hareket edeceklerdi.
Neden sonra Çağrı ayağa kalkarak yanıma geldi. Bir şeyler söylüyordu fakat ben kulaklarımdaki uğultu yüzünden hiç bir şey anlamıyordum. Görüşüm bulanıklaştı, vücudum titremeye başladı ve her yer karanlığa boyandı. Hissettiğim tek şey güçlü kollardı. Şimdi koca bir karanlık kucaklıyordu beni. Ama ben karanlıktan nefret ederdim. İçimden sessiz çığlıklar attım ama kimseler yoktu. Sesime yanıt veren olmamıştı.
"Çok üşüyorum anne. Anneciğim lütfen sar beni. Çok korkuyorum."
Ben debelendikçe bu karanlık bataklığa daha çok batıyordum sanki. Boğuluyordum, kurtaranım yoktu. Ağlıyordum, yaşımı silenim yoktu. Dehşetle çırpınmaya başladım. Denizde boğulmamak için çabalarsın ancak her hareketin daha fazla çeker ya dibe seni, işte şu an bunları yaşıyordum.
Bir erkek sesi geldi kulağıma...
"Badeeeee. Lütfen aç gözlerini" diyordu. İlk baş net olmayan ses, şimdi netleşti. Çağrıydı bu.
"Ne oldu bana?" diye sordum. Mırıltı gibi çıkan sesimle.
"Ateşin yükselmiş, tansiyonun düşmüş. Bayıldın bir anda" dedi.
Sonra olanlar bir anda gözümün önünden film şeridi gibi geçmeye başladı. Ellerimi tutan ellerini uzaklaştırdım kendimden.
"Dokunma bana" diye bağırdım.
"Git buradan. Defol."
"Bade beni dinlemen lazım."
"Git dedim sana. Ben göreceğimi gördüm. Hiç bir şey dinlemek istemiyorum" dedim. Sesim şaşırtıcı derecede güçlü çıkmıştı.
"Ama Bade?"dedi son bir gayretle.
"Lütfen, yüzünü dahi görmek isteniyorum" dedim başımı cam kenarına çevirerek. Ağlamayacaktım. Şimdi değil. Bu kadar zayıf olduğumu görsün istemiyordum.
"Peki, sen biraz dinlen. Ama tekrar geleceğim."
Kafamı hiç çevirmedim. İçimde sessiz çığlıklar attığımı hiç bilmeyecekti ve göz yaşlarımı içime akıttığımı da. Kapı sesini duyar duymaz bir kaç damla kirpiklerime takılarak yere düştü. İki gündür ne çok ağlamıştım. Hal bu ki çok mutlu olacaktık biz. Hiç böyle hayal etmemiştik geleceğimizi.
Ne demek oluyordu bu? Ben onunla mutluluk hayalleri kurarken o beni aldatıyor muydu? Bunu yapabilmesi için iyi bir oyuncu olması gerekirdi. Çünkü ben bu durumu hiç fark etmedim.
"Neden" diye bağırdım. "Neden ben. Tam da aşka inancım artmışken böyle olmak zorunda mıydı?"
Kalbim paramparça ellerimde, göz yaşlarım yüzümü bir sağanak yağmuru misali yıkarken aşka inancımı yitirmiştim. Güven duygusundan bahsetmiyorum zaten. Sadakatin olmadığı yerde güvenin ne işi olurdu ki?
Sorular beynimi istila ederken, uykuya dayanamayan göz kapaklarım kapanmış, derin bir uykuya dalmıştım. En huzurlu hissettiğim anlar derin uykularımdı artık. Bir erkeğin sıcaklığında aradığım huzur, belki rüyalarda buluşmayı umduğum annemin kollarındaydı.
Bu kadardı işte. GÜVEN katledilmişti, SADAKAT yitirilmişti ve AŞK bitmişti...
.....
Ne kadar uyuduğumu bilmiyordum fakat etraf karanlığa bürünmüştü. Bu sırada yanımda bir kıpırdanma hissettim. "Uyandın mı canım?" dedi kadın sesi. Lale ablanın sesini hemen tanımıştım. "Evet abla" dedim boğuk sesime aldırmadan.
"Nasıl hissediyorsun?"
"Berbat."
"Olanlardan biraz bahsetti Çağrı."
"Böyle bir şeyi utanmadan nasıl da anlatabiliyor sana."
"Badecim biraz mantıklı düşünmeni istiyorum senden. Sence Çağrı seni bu kadar severken böyle bir şey yapabilir mi?"
"Mantığımın ne dediği umrumda bile değil. Kalbim acıyor benim abla. Anlatabiliyor muyum?"
"Canımın içi acıyor benim. Vücudumun tüm yaraları kanıyor gibi hissediyorum. Ruhum çekiliyor sanki. Abla benim en mantıklı yanım bile kalbimin bunları hissetmesine engel olamıyor."
"Haklısın canım. Ama Çağrıyı yargılamadan hüküm vermeni istemiyorum. Ben onun masum olduğunu düşünüyorum. Gözlerinde sana olan aşkı gördüm ben."
"Bilmiyorum abla. Şu an karma karışıkım. Buradan ne zaman çıkabileceğim?"
"Ben sorup geleyim canım."Biraz sonra yanında doktor ve Çağrı ile geri dönmüştü Lale abla. Doktor genel durumumun iyi olduğunu, ateşimin düştüğünü ancak bayılmama neden olan herhangi bir bulguya rastlamadıklarını söyleyip, psikolojik olabileceğine kanaat getirdi ve Hastanelerindeki psikiyatrı önerdi.
"Psikiyatrla görüşmeme sözü alarak seni taburcu edebiliriz Bade Hanım."
"Söz doktor bey, teşekkür ederim."Çağrı'nın yüzüne hiç bakmamıştım. O yok gibi davranıyordum. Şu an onu dinlemek gibi bir niyetim yoktu. Bir an önce buradan çıkıp evimin rahatlığına kavuşup, kendi kendime kalıp düşünmek istiyordum.
Yine Lale abla ve Çağrı dışarı çıkmıştı. Kapı aralığından konuştuklarını duyabiliyordum.
" Taburcu işlemlerini ben hallederim abla. Size bir taksi çağırayım. Sen onu eve götür. Beni yanında istemeyeceğini biliyorum. O yüzden sen onu biraz yalnız bırakma bence."
"Doğru diyodun Çağrı. Ben kalırım yanında merak etme."
"Seni arayabilir miyim Lale abla? Durumunu öğrenmek için."
"Elbette. Telefonunu verde numaramı kaydedeyim."Kafamı çevirerek somurttum. Bu adam nasılda bu kadar insanları kendine hayran bırakabiliyordu ki? Lale abla ya! Canım bildiğim kişi. Direkt ona inandı. Ben sanırım bir yerlerde yanlış yapıyordum. Sadece gördüğüme inanmak hataydı belki de. Belki de gerçekten anlatmasına izin vermeliydim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER ÇIKMAZI
Ficção AdolescenteKIRIK BİR KALP, ÇAĞRI; HAYATI HEP ÇABALAMAKLA GEÇMİŞ GENÇ BİR PARAMEDİK... YALNIZ BİR KALP, BADE; ANNE VE BABASINI TRAFİK KAZASINDA KAYBETMİŞ, DOKUZ YAŞINDAN BERİ PORFİRİA HASTALIĞI İLE BAŞ ETMEYE ÇALIŞAN GENÇ VE GÜZEL İÇ MİMAR... PEKİ TALİHSİZ BİR...