Tarumar oldu duygularım sen geldiğinden beri, her gün farklı bir heyecana koşuyorum bilemezsin sevdiğim SENSİZ OLAMIYORUM...
Zıt taraflara yürümeye başladığımızda içimde tuhaf bir huzursuzluk vardı. Ondan ayrılmak şöyle dursun, bir adım uzağına bile gitmek istemiyordum. Son bir kez baktığımda Bade de arkasına dönmüştü. Gözlerimiz buluştu. Bir an dünya dönmeyi unuttu. Elimi kaldırdım ve salladım. O da aynı şeyi yaptı. Adımlarımı hızlandırarak köşeyi döndüm. İçimdeki sıkıntıya anlam vermesemde unutmaya çalıştım. Eve ulaştığımda içim bir nebze olsa da rahatlamıştım.
Kapıyı çaldığımda sanki hemen yanında bekliyormuş gibi açtı kapıyı annem.
"Hoşgeldin oğlum" dedi. Bozuntuya vermesede biraz suratı asıktı. Bu erkek anneleri niçin çocuklarını gelinleri ile paylaşamazlar? Dertleri ne bu erkek annelerinin?
"Hoşbulduk anneciğim. Nasılsın?"
"İyiyim oğlum sen nasılsın asıl? Gece gelmemişsin???"
"Evet Bade de kaldım anne. Saat geç olmuştu dönmek istemedim bende."
"Oğlum yanlış anlamazsan bir şey diyeceğim."
"Söyle anne, dinliyorum"
"Sen bu kızı ne kadardır tanıyorsun? Hakkında her şeyi biliyor musun?"
Anne her zaman ki gibi başlama lütfen yine. Badeyi yeterince iyi tanıyorum. Karım olmasını isteyecek kadar." Son söylediğim sözden sonra gözleri büyüdü. Sanırım böyle bir şey söylememi beklemiyordu.
"Beni çok şaşırtıyorsun oğlum."
"Anne ne biliyorsun da bu şekilde konuşuyorsun ki?"
"Senin bilmediklerin."
"Neymiş benim bilmediklerim?"
Bir süre bekledi. Nasıl söyleyeceğine karar veriyordu sanırım. Annem Bade hakkında ne biliyor olabilirdi ki?
"Oğlum Bade'nin ailesinin ölümünü ve çok zor zamanlar geçirdiğini biliyorum ama bunun dışında Bade'nin başka sıkıntılarıda varmış."
"Anneciğim kızmaya başlıyorum. Ne söyleyeceksen söyle artık."
"Bade hastaymış oğlum. Vücudunda yaralar varmış."
Annemin böyle bir şey söyleyeceği aklımın ucundan geçmezdi. Bu durumu Bade anlatmadığına göre kim anlatabilirdi?
"Anne sen nereden duydun böyle bir şeyi?"
"Söylemem" dedi ağzını fermuarladığını göstererek.
"Yapma anne söylemesende öğrenirim kimin söylediğini."
İçinde daha fazla tutamayarak bıkkın bir nefes verdi.
"Madem öyle Gizem o akşam geldiğinde anlattı. Öğrenince şok oldum. Sen biliyor muydun peki?"
"Sence?"
"Biliyordun."
"Elbette biliyorum anne. Bade bana anlattı hastalığını ve belki tedavisi için yurt dışındaki doktorlara danışabiliriz."
"Oğlum böyle bir durumu nasıl kabul edersin."
"Anne asıl sen nasıl bu kadar ön yargılı davranabiliyorsun? Onu ne kadar tanıyorsun? Her şey görüntü mü demek senin için?"
Söyleyecek söz bulamamıştı. Utandığından başını yere eğmişti.
"Kaldı ki ben onun her bir zerresini ezberlemişken, duygularının kahramanı olmuşken hastalık neyin önüne geçebilir ki?"
"Anne ben aşık oldum ve bu gelip geçici bir şey değil. Kendini buna alıştırsan iyi edersin."
Odama girip kapıyı ardımdan kapattım. Neden diye sordum kendime? Gizem bizim aşkımızın gölgesinde ne arıyor? O küçük beyni kesmiyor mu acaba ona geri dönmeyeceğimi? Hala ne için uğraşıyor bizimle?
Beynim sorularla dolup taşıyor, fakat hiç birinin cevabını bulamıyordum. Gizem'in yapmaya çalıştığı şey olmayacak ve ben bir daha onun ayağına öleceğini dahi bilsem gitmeyeceğim.
Telefonumun mesaj sesi ile irkildim. Mesaj Bade'dendi. 'Seni çok özledim. Kokun hala burnumda, teninin sıcaklığı henüz terketmedi tenimi ve ben hala çok istiyorum seni.'
Offf bu mesaja nasıl cevap vereceğim. Bu sözler bile sertleşmeme sebep olmuştu. Ölümüm bu kızın elinden olacak haberi yok akıllımın.
'Şu an yanımda olsan asıl sen benim nasıl özlediğimi daha iyi anlardın. Lütfen böyle mesajlar yazarken karşındakini bir düşün ne hale gelebilir? Bak şu an yakınımda olsan koşmuştum yanına. Hadi yırttın canım.'
'Şu an çok utandım gerçekten.'
'Benden artık utanma, çekinme'
'Peki. Çok öpüyorum'
Yüzümde aptal bir gülümseme, liseli aşıklar gibi çarpan yüreğim, gözlerimi kapattığım an tüm güzelliği ile karşıma çıkan kız. Duygularıma ifade bulmakta zorlanıyorum. Aşk kalbimi parçalarcasına zorluyor. Daha nasıl güzel sevilir bu kız bilmiyorum. Kendimi ona yakıştıramıyorum. Güzel yüreği, zümrüt yeşili gözleri, pamuk gibi teni onu sevmem için yalvarıyor sanki. Nasıl güzel bir dua ettiysem kabul oldu. Öylesine mutluyum ki söylemeye korkuyorum, bozulacak diye.
Annemin sesi ile gözlerim önündeki görüntü silindi ve gerçek hayata adım attım.
"Oğlum yemek hazırladım, haydi gel"
"Geliyorum anne."
Kendimi kapattığım odamdan dışarı çıktım. Annem harika bir sofra hazırlamıştı. Beni şaşırtan olay ise sofranın diğer ucunda oturan kızdı. Annem beni şaşırtmaktan vazgeçmiyordu.
"Bade! İnanmıyorum. Sen ne zaman geldin? Hiç duymadım geldiğini."
"Çok olmadı. Sürpriz olsun istedik. Değil mi Dilber teyzeciğim?"
"Evet kızım. Hadi şaşkın oğlum, otur. Çorbalar soğudu."
"Ellerimi yıkayıp geliyorum. Siz başlayın."
Annemi tanıyordum. Benim mutluluğum için her şeyi yapabilecek bir insandı. Yine üzüldüğümü anlamış, telafi etmek için böyle bir yol bulmuştu. Valla iyi de yapmıştı. Sevdiceğimi çok özlemiştim. Yalnız kaçırdığım bir nokta vardı. Bunlar ne ara bu kadar sıkı fıkı olmuşlardı? Annem Bade'nin telefonunu nerden bulmuştu da onu buraya çağırmıştı?
Gülümseyerek yanlarına gittim. Çorbalarını içmeye başlamışlardı. Bir yandan da sohbet ediyorlardı. Onlara baktıkça hayatımdaki en önemli iki kadının iyi anlaşması ruhuma dinginlik vermişti. Yemekten sonra Bade kahve yapmıştı hepimize. Gelirken de yanında getirdiği lokumları servis etmişti.
"Oğlum! Kızım!"
"Efendim" dedik bir ağızdan.
"Ben yarın döneyim artık diyorum. Kızım, oğlum sana emanet. Bundan sonra gözüm arkada kalmayacak."
"Tabi ki Dilber teyzeciğim. Ona gözüm gibi bakacağımdan emin olabilirsiniz."
"Badeciğim hadi seni evine bırakayım" dedim.
"Olur" dedi tatlı tatlı. Aslında amacım biraz baş başa kalmaktı.
Bade annemin elini öperek sıkı sıkı sarıldı. "Lütfen telefonla konuşalım, kopmayalım" dedi.
"Tamam kızım. Kendine çok iyi bak."
"Sizde teyzeciğim"
Bu tatlı vedalaşmanın sonunda nihayet dışarı çıkabildik. Kolumu sevdiğim kadının omuzuna atarken başına bir öpücük kondurarak kokusunu içime çektim. Ömrümü bu kokuya feda edebilirdim. Sahil boyu yürümeye başladık. Sıcak artık etkisini kaybetmiş, rüzgar hafif meltemler halinde yüzümüzü yalıyordu.
Sonbahar...
En sevdiğim mevsim... Kahverengi ile sarının mahrem karmaşası sanki. Doğanın ben dinlenmeye çekiliyorum deme şekli. En güzel yağmurların, en dingin sokakların, en huzurlu gecelerin mevsimi. Sonbahar yeniden doğuşun ilk başlangıcı.
Sessizlik içinde yürüyorduk. Bir an da Bade "Annen çok tatlı kadın aslında. İlk tanışmamız biraz kötü geçmiş olabilir ama sonrasında anladım ki oğlunun iyiliğinden başka bir şey istemeyen bir kadın. Her anne gibi yani."
"Evet öyle. İyi anlaştınız ben de farkettim. En kısa zamanda kardeşlerimle de tanışmanı istiyorum."
"Olur. Bana uyar."
Kelebek misali uçuyor gönlüm. Konuyor her seferinde aynı çiçeğe. Dört yapraklı yonca bulmuş gibi seviniyorum her baktığımda ona. Sevgim paha biçilemez.
Yanımdaki kadına daha sıkı sarıldım ve alnına bir buse bırakırken "KADINIM SENİ SEVİYORUM" sözleri tüm doğallığı ile dökülmüştü dilimden. Hep varmış, hep benimmiş gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER ÇIKMAZI
Roman pour AdolescentsKIRIK BİR KALP, ÇAĞRI; HAYATI HEP ÇABALAMAKLA GEÇMİŞ GENÇ BİR PARAMEDİK... YALNIZ BİR KALP, BADE; ANNE VE BABASINI TRAFİK KAZASINDA KAYBETMİŞ, DOKUZ YAŞINDAN BERİ PORFİRİA HASTALIĞI İLE BAŞ ETMEYE ÇALIŞAN GENÇ VE GÜZEL İÇ MİMAR... PEKİ TALİHSİZ BİR...
