Başımda kavak yelleri, burnumda sevdiğimin kokusu, beyhude bir haykırış var içimde tutamamadığım, SENİ SEVİYORUM ÇAĞRIM...
Yüreğim pır pır ediyor,içim içime sığmıyor, kimi zaman kalbim atmayı unutuyordu sanki. Sevmek sevilmek öyle güzel duygular ki tarif etmek mümkün değil. Arada kötü şeyler yaşasakta bu, ilişkimizin sınavı diye düşünüyorum. Biz ikinci sınavı da başarı ile vermiş bulunuyoruz.
Gözlerimi henüz açmadan burnuma dolan, belki de hayatımdaki en huzur veren koku bünyemi alt üst etmeye yetmişti. Gözlerimi açar açmaz görüş alanıma sevdiğim adamın bir erkeğe göre çok uzun olan kirpikleri ile bezenmiş göz kapakları girdi. Nefesi nefesime karışıyor, burnumun dibinde olmaktan gayette mutluymuş gibi ağzının kenarları yukarıya doğru kıvrılmıştı. Kafamı biraz geriye çektim. Şimdi yüzünün her bir zerresini ezberleyebilirdim. Kolumu yastığıma dayayarak elimi başımın altına koyup izlemeye koyuldum. Onu çok özlemiştim ve bu kadar bile ayrı kalmak devrelerimin yanmasına sebep olmuştu. Kendi kendime söz verdim. Bir daha anlamadan dinlemeden yargılamayacaktım.
Hafif kıpırdanmaya başlayınca uyanacağını anladım fakat hiç istifimi bozmadım. Gözlerini kıpırdatarak açınca, ışıkta renk değiştiren elalarının muhteşem yeşili ile karşılaştım. Bu adama sahip olmak için ne iyilik yaptım diye iç geçirdim.
"Günaydın canım. Sen beni mi izliyordun bakalım" dedi burnumu sıkarak. Sesi uykudan yeni uyandığı için boğuk çıkmıştı.
"Seni izlemiyordum, seni ezberliyordum"diye yanıt verdim.
"Vaavvvv sabah sevgilim tarafından böyle güzel sözler duymak ne güzel. Çok özlemişim seni" dedi belimdeki elini sıkılaştırarak beni kendine çekmişti. Ona doyamıyordum, belliki bu onun içinde öyleydi. Çünkü bu hareketi biraz sonra tutkulu bir sevişmenin habercisiydi. Dudaklarımı arzuyla öpmeye başladığında içimden bir şeyler kopar gibi oldu. Duygular denizinde boğuluyordum. Aşırı sevgiye maruz kalmıştım ve ne yalan söyleyeyim bu durumdan hiç şikayetçi değildim.Duşa girerken son bir seksi bakış attım ona. Bu günaha davetti. "Hemen girmezsen girmene izin vermeyeceğim haberin olsun" dedi. Bakışımı devam ettirirken "bak çok ciddiyim Bade" dedi tehdit eden bir ses tonu ile. "Tamam gelme giriyorum" dedim şuh bir kahkaha atarak. Of ondan ayrılır ayrılmaz her bir zerrem tekrar onun olmak için can atıyordu. Aşk mı? Sevda mı? Tutku mu? Ney bunun adı bilmiyorum ama beni bambaşka bir insan yaptı, bu bir gerçek.
Hızlıca duş alarak banyodan çıktım. Hayran olduğum adam sırtını yatak başlığına dayamış kitap okuyordu. Ne okuduğuna baktım. Kütüphanemi karıştırmış olmalı ki 'Jose Mauro de Vasconcelos-Şeker portakalı" kitabımı gördüm elinde. Senelerdir okuduğum kitap onun elinde daha fazla değer kazanmıştı. Bu kitabı defalarca okumuştum ve asla okumaktan bıkmamıştım. Yazarın hayat hikayesini, çocukken yaşadığı zorlukları, hayallerini, yaptıklarını yapabileceklerini anlatıyor.
"İyi seçim" dedim kitabı işaret ederek.
"Evet, beğendim bunu alıp okuyabilir miyim?"
"Elbette hayatım. Hadi şimdi duşunu al da ben de bir şeyler hazırlayayım."Yanıma gelerek başımın üzerine aşk dolu bir öpücük bıraktı. Bir an gözlerimi kapattım ve gözlerimin önüne bambaşka bir görüntü geldi. Babam annemi hep başının üzerinden öperdi. Aynı böyle aşkla, şefkatle...
Olduğum yerde kalakalmıştım. Geçmiş anılar vücudumu esir almış hareket etmeme izin vermiyordu. Omuzuma değen el ile irkildim.
Gözlerimden akan yaşların farkında bile değildim. Çağrı yüzümü avuçlarının arasına alınca ona sarılarak hıçkırıklara boğuldum. O da sıkıca sardı beni yaralarımı sarmak ister gibi.Hıçkırıklarım iç çekişlere dönüşünce " ne oldu birden böyle?"diye sordu.
"Babam" diyebildim bir kaç damla daha yanaklarımdan süzülürken.
"Babam annemi hep başından öperdi. Bir an onlar geldi aklıma ve sanırım ben onları çok özlüyorum."
"Canım çok üzgünüm" dedi beni tekrar kollarının arasına alırken. Meğer onca zaman şefkat dolu bu kolları aramışım. Öyle iyi geliyor ki onun sıcaklığı.
"Tamam canım iyiyim ben. Banyoya girebilirsin" dedim burnuna bir öpücük bırakarak.
"Peki" dedi itiraz etmeyerek. Kapının kapanma sesini duyunca yatağa çöktüm. Gerçekten de neden bu kadar duygusal olmuştum ben? Böylesine sulu göz olduğumu bilmiyordum. Dur bakalım bu ilişki daha bizi nerelere savuracak?Tuzluğu da getirince masa tamamen hazırdı. Balkonda sokaktan geçenleri izlerken Çağrı ensemden bir nefes çekti ve ıslak bir öpücük bıraktı. Özellikle başımdan öpmemeye gayret etmişti. Bu kadar düşünceli bir erkeğe sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyordum.
Bir yandan kahvaltımızı ederken bir yandan da işlerimizden, ailelerimizden bahsetiyorduk.
Annesinin onları büyütürken yaşadığı zorlukları anlattı Çağrı ve hiç evlenmediğini, hayatını çocuklarına adadığından bahsetti. Böyle güçlü kadınlara bayılırdım. Tıp ki annem gibi. Dünya iyisi annem, asla şikayet etmezdi. Hep bir yol bulurdu çıkış için. Onun çözemeyeceği sorun yoktu. Sürekli alternatif bir yol bulurdu.Güzel sohbetimizi Çağrı'nın çalan telefonu böldü. Oturduğum yerden karşı taraftaki kadının sesini duyabiliyordum.
"Efendim anne."
"Günaydın oğlum. Kahvaltı hazırlamıştım, ne zaman gelirsin?"
"Anneciğim sen kahvaltını yap. Biz Bade ile kahvaltı yaptık. Biraz gecikebilirim."
"Tamam oğlum görüşürüz." Sesi biraz bozuldu mu sanki...
"Görüşürüz" diyerek kapattı telefonu."Biraz bozuldu mu sanki?"dedim sorgulayan bakışlarla.
"Sanki biraz. Ben alırım onun gönlünü sen merak etme."
"Çağrı sana bir şey diyeceğim"
"Evet dinliyorum hayatım"
"Aslında söylemeyecektim ama sonradan öğrenmeni istemem. Annen dün bana geldi."
"Hadi ya! Gerçekten mi?"
"Evet canım. O akşam, Gizem'in gelmesinin tamamen tesadüf olduğunu, yine de hatası varsa affetmemi istedi."
"Peki sen ne yaptın?"
"Elbette affettim. Affetmek demeyelim de özürünü kabul ettim diyelim. Sanırım aramızda ki buzları erittik."
"Aslında böyle bir şey yapacağı aklıma gelmezdi. Çok şaşırdım."
"Annem biraz gururlu bir kadındır. Öyle kolay kolay birinin ayağına gidip özür dilemez."
"Belli ki annen seni çok seviyor ve senin üzülmeni istemiyor. O yüzden gururunu hiçe saymış olabilir. Bilirsin sevgi gururu öldürür. Bunun ne sevgisi olduğunun bir önemi yok. Gururun olduğu yerde de, aşka, sevgiye yer yok."
"Çok doğru söyledin. Haklısın."Çağrı annesine ayıp olduğunu söyleyip izin istedi. Ben de zaten Lale ablanın yanına gidecektim. Hazırlanıp beraber evden çıktık. Ayrılmadan önce bir birimize sıkı sıkı sarıldık. Bir daha hiç görmeyecekmiş gibi.
Kim bilir?
Her uykuya dalan, gözlerini açabilcek mi yeni sabaha?
Sonraki adımımız bir çukura isabet edebilir.
Başımıza bir tuğla düşebilir.
Kim bilebilir yaratıcıdan başka???

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER ÇIKMAZI
Novela JuvenilKIRIK BİR KALP, ÇAĞRI; HAYATI HEP ÇABALAMAKLA GEÇMİŞ GENÇ BİR PARAMEDİK... YALNIZ BİR KALP, BADE; ANNE VE BABASINI TRAFİK KAZASINDA KAYBETMİŞ, DOKUZ YAŞINDAN BERİ PORFİRİA HASTALIĞI İLE BAŞ ETMEYE ÇALIŞAN GENÇ VE GÜZEL İÇ MİMAR... PEKİ TALİHSİZ BİR...