☁2.Bölüm

1.6K 768 78
                                    

Sabah gözlerimi açtığımda, kafamın ağrısıyla baş başa kaldığımı fark ettim. Kafam olmak üzere kollarım ve belim de ağrıyordu. Ne felaket bir ağrı ama...

Yataktan kalktığımda, kendimi hemen banyoya attım. Bu iyi hissetirecekti.

Banyodan çıktığımda, kendimi dediğim gibi daha iyi hissetmiştim. Bornozumun rahatlığıyla, aşağıya indim. Kendime bir kahve yapsam iyi olacaktı.

Mutfağa geldiğimde, tuhaf sesler duymaya başlamıştım. Sanki kapı kapanıyor gibiydi... Mutfaktan çıktım ve odaya girdim.

"Kim o?" dedim, kapıya doğru. Fakat kimse yoktu. Tekrar mutfağa döndüm. Kahvemi yapacakken, tekrar ses duydum. Ama bu sefer başka bir ses... Evin içinde biri vardı... Ya da ben kafayı yedim. Tekrar odaya girdim ve etrafa baktım iyice.

"Kim var burada?!" dedim, korkuyla karışık bağırırken.

Arkamda bir nefes hissedince, kalbimin ritmi değişti. Sesini duyabiliyordum sanki. Korkuyla önümü döndüm ve karşımda Doruk'u görünce, bir çığlık attım. O da aniden ağzımı kapattı.

"Sessiz ol, sakin." deyince, çırpınmayı bıraktım. Elini, ağzımdan çekince ondan uzaklaştım.

"Ne işin var burada? Deli misin sen?" dedim, nefes nefese.

"Oyun oynuyorduk. Unuttun mu?" dedi, gülümseyerek.

"Oyunun içinde sapıklığın olduğunu sanmıyordum."

"Sana elimi sürmedim, dudağın dışında az önce." deyince, sinirle ona baktım.

"Çık, git evimden!"

"Ahmak demiyorsun sanırım artık." deyince, tekrar gözlerimi açtım.

"Sen! Offf, kafayı yiyeceğim."

"Hayır, daha erken. Sonra olacak şeyler onlar." deyip, yanıma yaklaştı. O bana yaklaştıkça, ben geri çekiliyordum. Ondan gerçekten korkmaya başlamıştım.

"Nasıl girdin buraya?"

"Çok basit. Tahmin etmen lazımdı." deyince, gözlerimi kaçırdım.

"Fazla yaklaşma bana!" dedim, yüksek bir sesle. O ise daha fazla yaklaşıyordu.

"Yaklaşma dedim be!"

"Sakin ol, canını yakmayacağım." deyince, tam sinirlenmiştim. Elimde, masanın üzerinden aldığım biblo vardı. Ona doğru sinirle tuttum.

"Bak sen beni tanımıyorsun! Bunu kafana yersen az çok tanımış olacaksın." dediğimde, hâlâ gülümsüyordu.

"Seni tanıyorum Pinhan. Senin anneni, babanı, ablanı... Hatta şu nefret ettiğin çocuk Sonat'ı. Bulut'un öldürdüğü ve senin de bir zamanlar dostun olan Uraz'ı..." deyince, tekrar şaşırmıştım. Artık bu belalı çocuğun kim olduğunu merak etmeye başlamıştım hem de ileri derecede. Başka neler biliyor olabilir ki?

" Bak, kim olduğunu açıkla artık! Bıktım senden. "

" Ne kadar ayıp. Halbuki oyun yeni başlamıştı. "deyip, yanıma iyice yaklaştı. Bende elimdeki bibloyu, kafasına geçirdim hızla. Yere yığılınca, korkuyla ona doğru eğildim. Bayılmıştı...

Nabızı atıyordu ama bilinci kapalıydı. Eğer Bulut gelirse, her şey birbirine karışır. Ne yapacağım şimdi ben? Kimse bana yardımcı olamaz bu konuda. Gerçekten kafayı yiyeceğim.

Ah! Hadi ama, telefonum çalıyor. Şimdi olmaz, şimdi olmaz... Açamam. Telefonuma baktığımda, arayan kişinin babam olduğunu gördüm. Babamın telefonunu açmalıyım.

Sert Koruyucu Kız 2-KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin