L
*****Sude telefonunu hoparlöre almış bir yandan konuşurken diğer yandan yıkanmış çamaşırlarını katlamaya çalışıyordu. "Hüzün abla ne zaman geleceksin?" Erem duyduğu isimle olduğu yerde kalırken nefes almakta zorlanmıştı. Yıllardır aradığı kız bir telefon uzağındaydı şuanda. Sude şen şakrak konuşurken kulaklarına dolan naif sesle derin bir iç çekmişti.
"Sude, seninle konuşmuştuk, henüz gelemem. Ama söz mutlaka yeniden karşılaşacağız."
"Biliyorum ama seni çok özledim. Hem abim amcamdan sürekli yerini öğrenmeye çalışıyor. Onu neden aramıyorsun?" kısa bir sessizlikten sonra Erem merak ettiği sorunun cevabını bekliyordu.
"Abin bensiz daha iyi canım. Eminim baş edemeyeceği bir sorunu yoktur. Amcanı sıkıştırmamasını söyle, benim nerede olduğumu bilmiyor."
"O zaman nerede olduğunu belki sen söylersin!" Erem daha fazla dayanamayarak araya girerken kulaklarına dolan sesle genç kız telefonu hemen kapatmıştı. Sude korkuyla abisine bakarken Erem masanın üzerinde ki telefonu alarak bağırmaya başlamıştı. Bir yandan geri arama yaparken diğer yandan söyleniyordu.
"Aç şu lanet telefonu Hüzün!" sonunda telefonun tamamen kapandığını bildiren sesi duyunca da elindeki telefonu sinirle koltuğa fırlatmıştı. Sude abisinin öfkeli halinden çekinerek yerinden kalkarken ağır adımlarla kapıya doğru ilerlemiş ama Erem'in "Kal orada!" diye kükreyen sesi ile kapı ağzında donup kalmıştı.
"Söyle bakalım küçük ajan, Hüzün ablan nerede?" Sude alt dudağını kemirerek abisine dönerken elleri önünde birleşmiş altı yaşındaki o masum bakışlarını atmaya çalışmış ama Erem'in tek kaşını kaldırıp kendisini uyarması ile yutkunmadan edememişti.
"Hiç öyle bakma Sude, artık küçük bir kız değilsin. Şimdi söyle, nerede o?"
"Valla bilmiyorum abi, kendisi arıyor arada..." Erem bir adım küçük kıza yaklaşırken Sude etrafına bakınmaya başladı.
"Sude, sen bunca yıl Hüzün ile konuşuyor muydun?" küçük kız suçlu gibi bakışlarını kaçırırken Erem ne söyleyeceğini bilememişti. Başını sallayarak abisini onaylarken Erem sıkıntıyla yüzünü sıvazlamaya başlamıştı.
"O zaman bana neden söylemedin abicim? Onu ne kadar merak ettiğimi biliyordun!"
"Söyleyecektim ama Hüzün abla istemedi."
"Yine de söylemen gerekirdi."
"O zaman beni de aramazdı. Hem sen söylemedin mi verilen sözler tutulmalı diye?" Erem başını sallarken kendisini kanepenin üzerine bıraktı. Yıllar sonra genç kızın sesini duymak genç adamı gafil avlamıştı. Ona verdiği sözü tutamamıştı. Gözleri acıyla yanarken kardeşinin telefonunu da alarak hızla evden ayrılmıştı. Son aranan numaradan Hüzün'ün nereden aradığını öğrenebileceğini düşünüyordu.
***
Özlem oturduğu bankta düşüncelerine devam ederken ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu. Kızının sözleri kulaklarında yankılanırken ona hak vermeden edemedi. Orhan'a karşı haksızlık yapıyordu. Yıllarca zor zamanlar geçirmişlerdi. Son yirmi yıldır Orhan ile omuz omuza sorunlarını halletmişlerdi. Şimdi ise ona haksızlık ettiğini düşünmeden edemiyordu. Kendisi olmasaydı Orhan belki de evlenip çoluk çocuğa kavuşacaktı. Düşünceleri karşısında gözleri yeniden dolarken ne kadar süredir orada oturduğunu bilmiyordu. Omzuna konan ağırlıkla kızarık gözlerini yanına oturan adama çevirdi.
"Donacaksın, kendine dikkat etmen gerekiyor." Orhan saatlerdir kıpırdamadan oturan kadına bakarken daha fazla dayanamamıştı. Özlem omuzlarında ki kabana iyice sarınarak titreyen bedenini ısıtmaya çalışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM "Tamamlandı"
General FictionAilesi kaza süsü verilmiş bir sabotajda ölen Erem, kardeşi ile hayatta kalabilmek için kaçmak zorundadır. Güçlenip geri dönebilmek için sevdiklerinden uzak kalması demek bile olsa geri dönüp ailesinin intikamını almak için herşeyi yapmaya hazırdır...