****
Hüzün odasının kapısını açtığında neyle karşılaşacağını bilmiyordu. Ama kesinlikle odası olması gereken yerin kıyafet odasına çevrilmesini beklemediği kesindi. Elleri iki yanında yumruk olurken derin bir nefes aldı. Sıkıntıyla gözlerini kapatırken bu evde artık bir yerinin olmadığını anlamıştı. Arkasında duraksayan genç adam onun neden durduğunu anlayamamıştı.
"Ne oldu, neden kapıda bekliyorsunuz?"
"Şuraya baksana Ali, bu oda benim odamdı ama şuanda benden iz bile kalmamış." Genç adam duvarları açık dolaplarla donatılmış odaya bakmıştı. Askıda olan renk renk elbiseler, çatalar ve ayakkabılar. Başını iki yana sallayarak ne söyleyeceğini bilememişti. Bu aileden bir şey anlamamıştı. Orhan komutanın ona Hüzün'ün avukatı olacağını söylediğinde şaşırmıştı. Genelde ondan böyle bir şey istediği görülmemişti. Ona olan borcunu yanında ki kıza yardım ederek ödemeye çalışacaktı.
"Buradan gidelim," arkasını dönen genç kız Ali ile göz göze gelince gözlerini kaçırmıştı. Onun ne denli acı çektiğine kimsenin şahit olmasını istemiyordu. Onun için aile kavramı yengesi ve amcasının öldüğü gün bitmişti. Genç adamın yanından geçerek merdivenlere yöneldiğinde aşağıdan gelen seslerle duraksamıştı. Kaskatı kesilen genç kadın cesaret bulabilmek için gözlerini kapattı.
"Nerede o?" Babasının sesini duyan genç kız Ali'nin omzuna dokunması ile daldığı burhandan çıkmıştı.
"Korkmanıza gerek yok, size bir şey yapamaz. Tüm güç sizin elinizde."
"Siz babamı tanımıyorsunuz. Onun kadar zalim birini tanımamışsınızdır."
"Nerede dedim sana?" Babasının sesi yeniden yükselirken derin bir nefes alarak merdivenlerden aşağıya inmeye başlamıştı.
"Buradayım baba, beni mi soruyordunuz?" Ekrem Bey kızının sesini duyar duymaz bakışlarını ona çevirmişti. Öfkeli gözlerin hedefi haline gelen Hüzün geri gitmemek için tüm cesaretini toplarken adam hızlı birkaç adımda ona ulaşmıştı.
"Demek sonunda döndün? Bunca yıl neredeydin ha?" Hüzün hafif bir gülümseme ile babasına baktı. Kendisi bile cesaretine şaşırıyordu.
"Beni çok mu merak ettiniz babacım? Oysa ölmemi isteyeceğinizi düşünüyordum. Ne de olsa kardeşimi öldürmüştünüz!" Ekrem Bey son duyduğu ile şok yaşarken elini kaldırarak Hüzün'e sert bir tokat attığının farkında bile olmamıştı. Gülşen Hanım tiz bir çığlık atarken hala duyduklarının gerçekliliğini kavramaya çalışıyordu.
"Ne demek oluyor bu Ekrem? Sen... Sen benim bebeğimi mi öldürdün?" Gülşen Hanım kocasının yakalarına yapışırken Ekrem hiç etkilenmeyerek konuşmuştu.
"Bunu da doğurmaman gerekiyordu."
"Ekrem sen!" Kadın çıldırmış gibiydi. Yerde bir eli kızarmış yüzünde olan kızına döndü. Onun sözlerinin gerçekliliğini anlamaya çalışıyordu. Hüzün adı gibi hüzünlü gözlerle ailesi olacak ikiliye bakarken Ali kolundan tutarak onu yerden kaldırdı.
"Ekrem Bey, Hüzün Hanım'a bir daha dokunursanız bu sizin için hiç iyi olmaz."
"Sen de kim oluyorsun da bana ne yapacağımı söylüyorsun?"
"Ben Hüzün Hanımın avukatıyım. Bundan sonra dedesinden kendisine kalan mirası bizzat yönetecek."
"Ne dedin?" Ekrem öfkeyle Ali'nin üzerine yürürken Hüzün araya girerek onu durdurmuştu.
"Sakın ona dokunmayın Ekrem Bey, bundan sonra dedemin baba bıraktığı her şeye sahip çıkacağım!" dedi. Başını kaldırarak etrafına bakınırken başını iki yana salladı. "Bu ev sizde kalabilir. Burada hiç güzel anım yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM "Tamamlandı"
General FictionAilesi kaza süsü verilmiş bir sabotajda ölen Erem, kardeşi ile hayatta kalabilmek için kaçmak zorundadır. Güçlenip geri dönebilmek için sevdiklerinden uzak kalması demek bile olsa geri dönüp ailesinin intikamını almak için herşeyi yapmaya hazırdır...