MULTİMEDYA; Alkan
"Kızım!"
Tanıdık birinin sesiydi duydukları ses. Herkes bahçe kapısına doğru yönlendirildi bakışlarını. İşte oradaydı sesin sahibi. Ahmet ve Derya'yı şaşkına uğratacak birisiydi bu kişi. Neden seslendi ki şimdi bu? Neden kızım dedi? Diye düşündüler ikiside.
Ve şimdi o kişi onlara gülümseyerek bakıyordu.
Taner.
"Kızım babasını özlemiş sanırım."
Taner adımlarını hareket ettirip çardağa doğru ilerledi. Bu süre zarfında herkes Taner'e bakıyordu. Ahmet ve Derya ise Taner'in ne yapmak istediğini anlamaya çalışıyorlardı.
Arya ağlamasın kesmiş, dikkatle Taner'e bakıyordu. Gözleri sulu sulu, titrek nefesler alıyordu.
Sonra Taner kollarını Arya'ya doğru uzattı. Arya da bunu bekliyormuşcasına kollarını Taner'e doğru uzattı. Taner Arya'yı kucağına aldı. Arya hemen kollarını Taner'in boynuna sardı ve yeniden ağlamaya başladı. Ağlamaya başlaması üzerine Taner onun sırtını okşayarak sakinleştirmeye çalıştı. Yavaş yavaş dindi ağlaması. Sonra ise kucağında uyuyakaldı.
Taner bunları yaparken Ahmet ve Derya şaşkınca, Arda ise sorgularca Taner'i izliyordu. Kafasında sorular oluşmuştu Arda'nın. Cevaplanması gereken sorular...
"Derya... Teşekkür ederim. Sana da zahmet verdim ama biliyorsun Arya senden başka kimsenin yanında kalamıyor."
Derya gözlerini kırpıştırarak baktı Taner'e. Hiçbir şey anlamamıştı. Taner gelmiş ve kızını kendi kızıymış gibi göstermişti Arda'ya. Peki bu iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey miydi?
"Hocam, size de teşekkür ederim. Yaralı halinizle çocuk bakmak..."
"Aa! Olur mu hiç öyle şey?! Arya'ya bakmak çok eğlenceliydi. Hem biz onu çok seviyoruz. Hatta diyoruz ki keşke Taner'in her zaman işi olsa da Arya'yı bize bıraksa." Dedi Zehra. Kimse Zehra'nın ne zaman geldiğini anlamamıştı. Ama gelip durumu kurtarmıştı.
Arda bir süre Taner'i süzdü. Biraz sonra hastanede gördüğünü hatırladı ve boğazını temizleyip konuşmaya hazırlandı. "Senin kızın mı?"
Taner, kucağında Arya ile dönüp Arda'ya baktı. "Evet. Benziyor mu bana?" Diye sordu gülerek.
Saçları ve göz rengi benziyordu. Arya da sarı saçlı ve mavi gözlüydü. Bu bir benzerlik sayılabilirdi.
"Saçı ve gözünü senden almış." Bir süre durdu. "Ama... Derya ve abime anne-baba dediğini görmüştüm." Dedi. Bu cümlesinde soru sormuştu aslında. Madem babası sensin... O zaman neden Derya'ya anne, abime baba dedi? Demek istedi.
Bakışları hüzünleşti Taner'in. Bir süre duruklaştı. Arda sabırla Taner'in ağzını açıp konuşmasını bekledi.
"Annesi," diye başladı sözlerine. "Arya'nın doğumunda öldü. Eşimin adı da Arya'ydı. O ölünce kızıma onun adını koydum. Her zaman hatırlamak için." Bakışlarını Arda'dan çekip Derya ve Ahmet'e çevirdi Taner. "Eşimin ölümünden sonra Derya ve Ahmet hocam sağolsunlar hep yanımdaydı. Tabi Zehra'da." Zehra tebessüm ederek baktı Taner'e. Gözleri dolmaya başlamıştı bile. "Arya dördümüzün yanında büyüdü. Gerçek babası benim ama, Derya ve Ahmet hocam da çok ilgilendiği için onları da anne baba olarak görür. İş gereğince kızımı evde tek başına bırakmıyorum. Onun için gündüzleri Zehra'ya bırakıyorum. Akşamları ise evde kendim ilgileniyorum. Bir şekilde anne eksikliği hissetmesin diye uğraşıyoruz."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK BORCU'M
Chick-LitGözyaşlarına yenilerini eklerken, devam etti Derya sözlerine. Bu seferkiler bağırma, kırma değil de şiirsel anlatımdı. Yıkmak, dağıtmak bir işe yaramıyordu kendisini anlatmasına. Belki bu sözler anlatırdı, ha? "Bana seni gönder uzaktan Düşlerinle ya...