Kapıyı yavaşça açıp odaya adımını attı. Ahmet ve Derya hastaneye gitmişlerdi. Saat de daha erken olduğundan Arya uyuyordu ve bu yüzden de onu uyandırmamak için elinden geldiği kadar sessiz olmaya çalışmıştı. Ve şimdi artık hedefe ulaşmıştı.Kapıyı arkasından kapattıktan sonra ellerini arkasında birleştirip kapıya yaslandı ve karşısındaki mucizevi manzarayı izledi. Şu an şaka gibiydi. Karşısındaydı ve huzurla uyuyordu. Günlerin yorgunluğunu bir kenara bırakmış ve birkaç oda ötede mucizesini düşünerek tebessümle uyuyordu. Daha doğrusu o hâlâ odasında olduğunu sanıyordu.
Daha fazla uzakta kalmaya dayanamadığından adımlarını harekete geçirdi. Yatağa her yaklaştığında kalbi uzaya fırlayacakmış gibi çarpıyordu. Umarım bu normaldir.
Yatağın kenarına oturup masum masum uyuyan sevdiğini izledi bir süre. Sonra iyi uykular öpücüğü için yaklaştı ama o daha yaklaşamdan sevdiceği çoktan başını çevirmiş ve yanağına öpücüğü koymuştu. "Biraz daha hızlı olmalısın, güzelim." Dedi gözleri kapalı halde.
Kaşlarını çatıp ondan uzaklaşırken ameliyat yarasına dikkat ederek elini omzuna vurdu. "Çok kötüsün, Alkan." Dedi. "Madem uyanıktın niye bana dedektifçilik oynatıyorsun?"
Elleriyle gözlerini ufalayıp sonunda gözlerini açabildiğinde çapkınca gülümsedi. "Ses çıkarmamak için çabalarken o kadar tatlı görünüyordun ki... Bende uyumaya devam etmek zorunda kaldım."
Zehra somurtarak kollarını göğsünün üstünde birleştirdi. "Ayrıca çokta iyi oyuncusun!"
"Mesleğim gereği güzelim. Alışkanlık."
Göz ucuyla Alkan'a baktı. Yeni uyanmış hali ile o kadar tatlı görünüyordu ki... Ona kıymak mümkün değildi!
"Neyse, neyse... Hasta olduğun için bugünkü tribimi sonraya saklıyorum." Dedi. Sonra işaret parmağını havaya kaldırıp salladı. "Ama burnundan getireceğimi bil isterim!"
Alkan uzanıp Zehra'nın parmağını öpünce içi bir hoş olmuştu Zehra'nın. "Yeter ki sen getir. Başım gözüm üstüne."
Alkan'ın bu halleri Zehra için adeta bulutların üstünde uçak gibi bir şeydi. Kullandığı kelimeleri özenle seçiyor gibiydi. Sanki daha önce provasını yapmışta söylüyor gibiydi. Bir dakika... Ya önceden başka kızlara da söylediyse. Tam ağzını açacaktı ki Alkan'ı yormamak için susmak zorunda kaldı. En iyisi iyileşince sormaktı. Imm, sormak mı. Burnundan getirmek olmasın o..?
"Bir şey mi söyleyecektin, deniz kızı?"
Ama olmuyor ki böyle! Hemen eriyordu Zehra.
Hızla başını sağa sola salladı ve Alkan'ın yanındaki boş yere doğru uzandı. Alkan kolunu Zehra'ya sardı. "Hayır Denizim. Onu da nereden çıkardın?"
"O halde uyuyalım."
Başıyla onayladı. "Uyuyalım. Çünkü burası benim yatağımdan çok daha rahatmış."
"Öyledir." Sesinde eğlendiğini ifade eden bir tını vardı.
Ah, şu erkek milleti!
"Odun!"
✓✓
Arabanın kapılarını açıp dışarı çıktıkları an tüm bakışlar anında üzerlerine dönmüştü. Bunun olacağını zaten biliyorlardı ama bakışları rahatsız ediciydi. Sanırsın kafası at, vücudu maymun olan bir yaratığa bakıyorlar!
"Böyle bakmalarını ne gerek var?" Diye sordu Derya, gözlerini kısmış bir şekilde çevresine bakarken.
"Ee, bugüne bugünlük koskoca Ahmet Acar'ın karısısın. Herkes büyük ihtimalle imtihanlarda sana torpil geçeceğimi düşünüyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK BORCU'M
ChickLitGözyaşlarına yenilerini eklerken, devam etti Derya sözlerine. Bu seferkiler bağırma, kırma değil de şiirsel anlatımdı. Yıkmak, dağıtmak bir işe yaramıyordu kendisini anlatmasına. Belki bu sözler anlatırdı, ha? "Bana seni gönder uzaktan Düşlerinle ya...