- 29 -

19 4 8
                                    


Toprağın üstüne elini koyup yukarı aşağı hareket ettirdi. Diğer elini de mezar taşının üstüne koyup annesinin adı yazan kısmı öptü. Öperken ki gözünden düşen bir damla yaş toprağına düşüp orada kayboldu.

Titrek bir nefesi içine çekip gözlerini sıkı sıkıya yumdu. Her kapatışında olduğu gibi şimdi de gözünün önüne Ahmet geliyordu. Zamansız ve planlanmamış bir şekilde oluşan yakınlaşma ile başlamıştı aşkı.

Merhametine, Arya'ya olan sevgisine, iyi niyetine, kahramanlığına, cesaretine... Her şeyine hayrandı. Bu hayranlığı ona karşı yumuşamasına ve kendini rahat hissetmesine neden olmuştu. Zamanla da içinden çıkılmaz bir duruma dönmüş ve aklına her daim o gelir olmuştu.

Gözyaşlarına yenilerini eklerken, devam etti Derya sözlerine. Bu seferkiler bağırma, kırma değil de şiirsel anlatımdı. Yıkmak, dağıtmak bir işe yaramıyordu kendisini anlatmasına. Belki bu sözler anlatırdı, ha?

"Bana seni gönder uzaktan
Düşlerinle yaşamak yetmez oldu gayri
Ümit, korku ve keder hep iç içe
Yollarda kaldı gözüm, bekliyorum
Bana seni gönder uzaktan..."

Tam o sırada arkasında işittiği sevdiğin sözleri ile kalbi ortadan ikiye yarılmış gibi hissetti.

"Gel... Gel ki gör, nasıl yıkılmışım sensizliğe
Çile ve ıstırap dolu yaşadığım hayat
Seninle olacak günler çıkmazların ta ötesinde
Sen bilmesen de hasretini çeker bu kalp"

Yüzünü döndü sevdiğine. İkisinin de gözlerinde yaş, yüreğinde söndürülemez bir yangın, keder, acı...  Beraber söyletiyordu son mısrayı.

"Gel.. gel ki gör, nasıl yıkılmışım sensizliğe..."

*(Şiir: Erhan Gök - Bana Seni Gönder Uzaktan)

Derya oturduğu yerden hızla kalkıp Ahmet'e doğru gitti ve hiç düşünmeden kollarını boynuna sardı. Başını boynuna gömdüğünde aynı şekilde Ahmet de kollarını Derya'nın beline sarıp burnunu saçlarına gömdü. İkiside bulunduğu yerin kokusunu içine çekip birer öpücük bıraktılar.  Şu anda donup sonsuza kadar böyle kalmak için neleri vermezlerdi...

"Özür dilerim." Dedi Ahmet Derya'nın kokusunu içine çekerken. "Özür dilerim. Sana hiçbir şey anlatmadığım için, kalbimi sana önceden açmadığım için çok özür dilerim."

"Dileme." Boynundan ellerini çekip Ahmet'in yanaklarına koydu ve alnını alnına yasladı. Başını sağ sola oynatırken "Dileme." Dedi tekrardan. "Özür dilenecek bir şey yapmadın sen. Hiçbir şey için geç değil. Her şeyi baştan başlatabiliriz."

"Kalbine beni kabul eder misin?"

"Kalbim senindir Ahmet Acar. Ölene kadar."

1 yıl sonra...

Çözülemeyen bir davamız vardı. Derya'yı uçurumdan kurtaran Ahmet'di. Ancak Taner kendisi kurtarmış gibi konuşmuştu. Olayın aslı şu... Derya o gece eve gitmek istemişti çünkü uzun zaman sonra ilk kez Arda'yı görmüştü. Ancak o gece de nöbetten çıkmak yasaktı. Yasağı çiğneyenin vay haline... Baş hekim canları okurdu yoksa! Taner o gece nöbetçi olmamasına rağmen Derya'nın yerine nöbetçi olmuştu. Yani bir nevi Derya'nın hayatını kurtarmıştı. Her şey aslında bundan ibaretti.

Aradan geçen bir yıl içinde Taner ve Beyza yakınlaşmış, nişanlanmışlardı. Arda da tüm olaylardan sonra Deryadan bol bol özür dileyip yurt dışına seyahate çıkmıştı. Orada Ebru ile tanışmış ve orada evlenip orada yaşamaya başlamıştı. Alkan - Zehra ve Ahmet - Derya çiftimiz de her şeyi düzene koyup evlenme kararı almıştı. Ayrıca Ahmet de babası ile barışmış eskisi gibi adını Anıl Asaf Kurt olarak değiştirmişti.

Dışarıda da davetliler büyük bir heyecanla gelinleri ve damatları bekliyordu. Gelinler ve damatlar diyorum çünkü çifte düğünümüz var! Anıl Asaf - Derya, Alkan - Zehra çiftimiz bugün evleniyor!

Beyza ve Taner heyecanlı çiftlerimizi yatıştırmak için gelin odasına girdiler. Dördünün de heyecanı gözlerinden okunuyordu. Asaf ve Alkan ise heyecandan sağ sola dönüp duruyor, arada bir birbirlerinin papyonlarını düzeltiyorlardı. Odada heyecanlı olmayan tek kişi Arya'ydı. O, karşısındaki dörtlüye sakince bakıyordu.

"Biraz Arya gibi olun, Arya gibi! Bakın kıza... Nasıl da uslu uslu oturuyor."

Beyza'ya gözlerini devirerek karşılık verdi Zehra. "Düğünü olan o değil de ondan."

"Ne düğünü ya? Ben kızımı kimseye vermem."

Asaf'ın cümlesiyle odadakilerin yüzünde ufak bir tebessüm oluşmasını sağlarken Arya yüzünü buruşturup kollarını göğsünün üstünde birleştirdi. "Baba ya! Bana ne! Ben Eray ile evleneceğim."

Arya'nın konuşması bu sefer odada kahkahaya neden olmuştu. Asaf kaşlarını çatıp Arya'nın yanına gitti ve tam önüne geldiğinde eğildi. "Yok öyle küçük hanım. Eray Meray anlamam ben. Otur babanın dizinin dibinde. Erkeklere güvenmeyeceksin."

"Sende erkeksin ama baba? O zaman sana da güvenmeyeyim?"

Arya'nın meydan okurcasına çıkan sesi Asaf'ı şaşkına uğratırken Derya gülümseyerek Arya'nın saçlarına öpücük kondurdu. Sonra da Asaf'a dönüp "Duydun mu akıllı kızımı?" Dedi.

"Duydum duydum... Sen öğreniyorsun değil mi bunları?"

Zehra ve Derya aralarında kıkırdamaya başladığında Alkan ve Asaf gülmekle yetindi.

"E, hadi artık. Herkes sizi bekliyor!"

Derin bir nefes alıp ayağa kalktılar ve herkes hayatının aşkının koluna girdi. Önden Asaf ve Derya çıkarken arkalarından Alkan ve Zehra çıktı. Beraber yan yana düğünün olacağı alana ilerlemeye başladılar.

Misafiler çiftleri gördüğü an mutlulukla alkışlamaya başladı. Dördünün de yüzlerinde tarif edilemez bir mutluluk vardı. Sonunda kavuşmuşlardı. Tüm zorluğa rağmen, sıkıntıya rağmen... Sonunda mutluluk onları da bulmuştu.

Nikah memurunun sırayla sorduğu sorulara teker teker cevaplar verilmiş, imzalar atılmış ve sonunda birer evli çift olmuşlardı. İmzalardan sonra Zehra ve Derya aynı anda Asaf ve Alkan'ın ayağına topuklarını geçirmeyi ihmal etmemişlerdi. Misafilerin tebriklerini de gülümseyerek teşekkürlerini etmişler ve birkaç dansın ardından düğün sona ermişti.

Çiftlerimiz balayı için tuttukları otele giderken Arya'yı dedesine, yani Bülent'e bırakmışlardı.

Biraz tatil onların da haklıydı sonuçta!

✨ ✨

Bir dahaki bölüm final. Artık bölümleri kısa kısa yazıyorum çünkü bu hikayedeki ilhamlarım ve hevesim tükendi. O yüzden her şey hızlı hızlı ilerliyor.

Final de görüşmek üzere.

Hoşçakalın 👋

AŞK BORCU'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin