Multimedya; Taner
Arya ve Derya'nın akşam yemeği için kıyafetleri"Derya, iyi misin?" Beyza'nın meraklı bakışları karşısında başımı aşağı yukarı sallamakla yetindim. Her ne kadar iyi olmasam da iyi görünmeye çalışmalıydım.
Acaba ben gittikten sonra ne oldu? Arda gerçekten geldi mi? Gelmiştir. Ne de olsa oğlu hastalanmış. Oğlu için işini yarım bırakmayacak da ne zaman ve kimin için bırakacak ki? Ama şimdi bunu düşünmenin sırası değil. Şimdi kendi yoluma bakmalıyım. Ah Arda! Hepsi senin yüzünden. Ne vardı da tekrar karşıma çıktın ki? Ne güzel 2 senedir yoksun. Şimdi mi çıkıp geldin?
Ahmet hocanın geldiğini haber veren ayak sesleri ile yaslandığım Danışman masasından kalktım ve vücudumu dikleştirdim.
"Evet arkadaşlar, bugün bizi yorucu bir gün bekliyor. Eğer hazırsanız başlayalım?" Hazır değilim desem?
"Hazır olmayanlar odama geçsin, belki hazır olana kadar biraz sohbet ederiz." Ahmet hoca bakışlarını bana dikince sessizce bir yutkundum. Sanırım benden bahsediyordu. Ah! Geçen gece acilde olanların hesabı.
"Ben... Ben bugün nöbete kalmasam olur mu? Eve gidip biraz dinlensem? Kendimi pek iyi hissetmiyorum da." Burnumu çektim ve sağ elimin tersiyle de yanaklarımdaki yaşları sildim.
"Peki, öyle olsun. Ama neden böyle olduğunu anlatacaksın!"
"Ama hocam..."
"İtiraz istemiyorum. Git ve kendini toparlayana kadar gelme! Hastalara bakamazsın sen bu kafayla." Yüzüme ciddi bir ifade ile bakınca yutkundum.
"Tamam mı?" Uyarır tonda çıkan sesine karşılık başımı salladım.
"Tamam."
Herkes birbirine bakıp muzipçe gülerken başımı öne eğdim. Maalesef o hazır olmayan kişi bendim.
Beyza ve diğerleri Ahmet hocanın dağıttığı yerlere gidip işleri ile ilgilenirken ben mazlum mazlum Ahmet hocaya bakıyordum. Başı ile yürümemi emredince mecburen peşinden odasına doğru yürümeye başladık. Odasının önüne gelince de kapıyı açtı, içeri girdi ve koltuğuna kendini bıraktı. Bende masanın karşısına dikildiğimde Ahmet hoca gözlerini devirdi.
"Otursana, ne bekliyorsun?" Çekinerek, eliyle gösterdiği masanın önünde bulunan koltuklardan birine oturdum.
"Evet, dinliyorum. Geçen gün neden ağlıyordun? Hemde 20 dakika öncesine kadar hiçbir şeyin yokken. 20 dakika içinde ne oldu da ağladın?" Evet, şimdi başlıyoruz.
"Şey..." Parmaklarımı yavaş bir ritimde birbirleri etrafında döndürürken Ahmet hoca ile göz teması kurmamaya çalışıyordum. Ancak Ahmet hocanın bakışlarını da üzerimde hissediyordum. Nasıl diyebilirdim ki? 2 yıl önce sevdiğim adam beni aldattı, ondan bir çocuğu oldu ve o çocuğu karşıma çıktı sonra da sevdiğim adamla karşılaşmaya korktuğum için kaçtım mı diyecektim?
"Seni bekliyorum." Bir şeyler söyleyip durumu kurtarmalıydım. Ama ne?
"Hocam, ben anlatamam." Ahmet hoca, ders çalışmaktan bıkmış bir öğrenci gibi kendini koltuğa saldı.
"Cidden sinirlerimi zorluyorsun Derya." Adam haklı. Hem bir anda duygu değişimini tüm herkesin gözü önünde yaşa sonra da ne olduğunu anlatma. İnsan merak eder. Ama bence siz merak etmeyin.
"Hocam... Özel bir konu."
"Ne kadar özel? Özel olmayan bir kısmı illa ki vardır." Sormayı ne zaman bırakacaktı bu hoca?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK BORCU'M
ChickLitGözyaşlarına yenilerini eklerken, devam etti Derya sözlerine. Bu seferkiler bağırma, kırma değil de şiirsel anlatımdı. Yıkmak, dağıtmak bir işe yaramıyordu kendisini anlatmasına. Belki bu sözler anlatırdı, ha? "Bana seni gönder uzaktan Düşlerinle ya...