İstediğin kadar gerçekleri sakla bu hayatta; 1, 3, 5, 10...Ama unutma!
Sakladığın şey bir gerçek, yalan değil. Gerçi yalan olsa ne yazar?.. Elbet sonunda o da çıkar gün yüzüne. Hiçbir şey saklı kalmaz bu hayatta. Sen ne kadar "sakladım" desen bile... Geride kalanlar ise sadece utanç, pişmanlık, sana karşı olan güvensizlik ve artık ikinci adın olan 'yalancı' kalır.
✓✓✓
"Şimdi hesap sırası sende. Şimdi sen bize hesap vereceksin. Arda'nın da dediği gibi. 'Yıllardır sakladığın gerçeği anlat' bize baba. Yıllardır bizden uzak tuttuğun kardeşimizin, Alkan'ın hesabını ver şimdi baba!"
Ahmet deliye dönmüş bir haldeydi. Sanki gözlerinden ateş çıkıp, her tarafı yakıp kavuracakmış gibiydi. Elleri ise sıkmaktan kar gibi bembeyaz olmuştu. Öfkeden solduğu nefes ise yakıcıydı.
Arda cephesinde ise durum biraz farklıydı. O daha çok şaşkınlık barındırıyordu. Daha doğrusu inanmama... Çünkü babasının böyle bir şey yapacağına inanmıyordu. Abisinin dediği bu kardeş mevzusuna inanmak istemiyordu. Böyle bir durumu kabullenmek istemiyordu!
Zavallı Zehra ise,
Şaşkındı!
Üzgündü!
Pişmandı!
Şaşkın ve üzgündü çünkü Alkan'la aynı kaderi paylaşıyorlardı.
Pişmandı! Çünkü Alkan'ın iç dünyasında verdiği savaşı bilmeden Alkan'ı inciltmişti. Üzmüştü. En çokta... Kalbini ve gururunu kırmıştı. Yaralamıştı onu. Hem de çok... Çok yaralamıştı. Paramparça etmişti onu!
Ortamın durumu böyleyken kimseden çıt çıkmıyordu. Herkes şok içindeyken kendini ilk toparlayabilen Arda oldu. "Ne diyorsun sen abi? Ne demek kardeşimiz? Ne kardeşinden söz ediyorsun sen?!"
Ahmet, Bülent'e küçümser bir bakış yolladı. Hemen sonra aynı ifadeyle Arda'ya döndü. "Babam daha iyi bilir gerçi ama... Yine de anlatayım." Tekrardan babasına doğru döndü yönünü. Yüzünde yine o küçümser edasıyla "Yıllar önce babam, yaşadığı ilişkiden sonra kardeşimiz dünyaya geliyor. Ama annem duymasın diye sahiplenmiyor ve onu başka bir aileye veriyor." Dedi yüksek bir tonda. "Değil mi baba?!"
Bülent başını kağıttan kaldırıp Ahmet'e baktı. Onunda gözleri sulu suluydu. Ahmet'in dedikleri karşısında başını olumsuzca salladı.
"Babam öyle bir şey yapmaz abi! Neden kendi evladını kendinden uzaklaştırsın ki?" Dedi Arda, inanamayarak.
Eliyle Zehra'yı gösterip bağırdı. "Zehra'ya yaptılar ama! Cevdet amca ile bir olup Zehra'yı başka bir aileye verdiler! Başka birisine bile böyle bir şey için yardım ettiyse neden kendi çocuğuna yapmasın, ha?!"
Zehra yüzüne vurulan acı gerçek ile ağlamaya başlarken yere çöktü. Derya, Taner ve Ebru destek için yanına oturdu. Derya, Zehra'ya sarılıp teselli ederken Ahmet, Arda ve Bülent tarafı hâlâ kızışıktı.
"Baba!" Diye seslendi Arda. "Abim ne diyor böyle! Yaptın mı böyle bir şey?!"
"Zehra olayını inanın bende istemezdim." Diyerek, sonunda konuşmaya başladı Bülent. "Ama inanın ben böyle bir şey yapamadım. Kendimden eminim. Yemin ederim." Biraz durdu. Karşı tarafta oğullarının sakinleşmesi lazımdı. Ayrıca kendine güvenmeleri gerekti. Çünkü gerçekten de böyle bir şey yapmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK BORCU'M
ChickLitGözyaşlarına yenilerini eklerken, devam etti Derya sözlerine. Bu seferkiler bağırma, kırma değil de şiirsel anlatımdı. Yıkmak, dağıtmak bir işe yaramıyordu kendisini anlatmasına. Belki bu sözler anlatırdı, ha? "Bana seni gönder uzaktan Düşlerinle ya...