- 22 -

43 6 0
                                    


"Sana, yeğenimi asla bırakmam demiş miydim, doktor?"

Bülent öfkeyle dişlerini birbirine bastırdı ve yine dişlerinin arasından "Kemal!" Dedi, fısıltılı biçimde.

Patron diye hitap edilen Kemal, kollarını sandalyenin üstüne koyup çenesini de onun üstüne koyarken bir kahkaha daha bıraktı odaya. "Beni unutmadığına sevindim, Bülent. Gerçi insan, kazık attığı birisini unutmaz gibime geliyor. Yanılmıyorum değil mi?" Dedi ve bir kahkaha daha attı.

"Baba." Diye olaya dahil oldu Arda. "Kim bu? Ne demek istiyor?"

Kemal hain bir sırıtış ile Arda'ya çevirdi bakışlarını. Bir süre ona baktıktan sonra "Genç adam... Ben Kemal. Zehra'nın dayısı. Baban ve eski kayınpederin bir olup yeğenimizi bizden kaçırdı. Ben de şimdi onu geri almaya geldim." Dedi.

"Sen onu rüyanda bile göremezsin, adi herif!" Diyerek, iplerden kurtulmaya çalıştı Ahmet.

Başını sağ sola hareket ettirip olumsuzca sesler çıkartırken "Ah... Çok aceleci kararlar veriyorsun. Aslında doktorlar tam olarak emin olmadan hastaya teşhis koymazlar. Önce bir takım tahliller, muayeneler vesaire vesaire... Ondan sonra teşhis koyarlar. Ama sen öyle değil gibisin. Anlamadan, dinlemeden hemen karar veriyorsun." Dedi Kemal. Yeniden başını sağ sola hareket ettirdi. "Olmaz böyle."

"Senden mi öğreneceğim lan doktorluğu?!"

"Şştt. Hiç yakışmıyor sana böyle lan, lun..."

Ahmet yerinde mücadele verirken, Bülent kaşları çatık bir halde pür dikkat Kemal'i izliyordu. Kemal bunu fark ettiği an yandan gülümsemesi ile Bülent'e dönüp, konuşmaya başladı. "Hayırdır? Hiç sesin soluğun çıkmıyor Bülent?"

"Sen konuşulacak bir adam değilsin."

"Hiih." Dedi numaradan. Sonra alt dudağını aşağıya sarkıttı. "Ama kalbimi kırıyorsun Bülent. Onca yıllık bir hukukumuz vardı. Onunda mı bir değeri yok?" Bülent başını sabır dilercesine oynattı.

Bülent'ten bir ses alamayan Kemal omuzlarını silkip, ayağa kalktı. Ellerini arkasında birleştirip odanın içinde biraz dolaştı. "Çok sıkıcısınız. Muhabbetinize de hiç doyum olmu-"

"Mektup'u sen mi gönderdin?" Ahmet'in sorusuydu bu.

Soruyla, adımlarını durdurdu ve Ahmet'e döndü. Her zamanki sırıtışı yüzüne yayılırken "Evet." Dedi. "Zeki çocuk."

"Neden yaptın böyle bir şeyi?"

Yüzündeki ifadeyi bozmadan durduğu yerde bir süre düşündü. Sonra adımlarını çalıştırıp tam Ahmet'in karşısında durdu. "Gerçeği bilmeni istedim."

"Gerçek?"

Başını olumlu olarak salladı. "Gerçek. Alkan'ın kardeşin olduğu gerçeği."

"Ya o adresteki insanlar?"

"Onlar da benim tuttuğum birileriydi."

"Anlattıkları şey gerçek değil yani?"

"Babanın, Alkan'ı bebekken terk ettiği kısmını soruyorsan... Hayır. Değil." Sandalyesine yeniden oturdu. "Babanın bebeğin yaşadığından haberi bile yoktu. O, doğumda öldüğünü sanıyordu. Halbuki bebeği başka bir aileye vermiştik."

Üçünün de bakışları keskinleşirken Bülent sandalyesinde çırpınıyor, bağırıyordu. "Aşağılık herif! Neden yaptın lan bunu?! Beni evladımdan neden ayrdın?!"

"Seninle bir kavgamız vardı. İş ile ilgili."

"İş yüzünden mi ayırdın lan beni oğlumdan?! Bir iş yüzünden değer miydi lan buna? Söyle lan, değer miydi?!" Bülent artık durdurulamaz bir hale gelmişti. Son sesi ile bağırıyor ve ağlıyordu. Yıllardır bilmeden ayrı yaşamıştı oğlundan. Şimdi bunu öğrenmek... Yüreğine o kadar ağır geliyordu ki!

AŞK BORCU'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin