Arda, ellerini göğsünün üstünde birleştirmiş, ayağı ile düzenli bir ritim tutarak koltukta oturuyordu. Avını kapana kıstırmış kaplan misali babasına bakıyordu. Bakışları sert, nefes alış verişleri sesliydi.Bülent göz ucuyla Arda'ya baktığında onun kendisine baktığını gördü. Umursamayıp işine yeniden döndü. Ama durmadan üzerine gezinen gözlerden rahatsız olarak elindeki kalemi masaya bıraktı ve gözündeki gözlüğü çıkarttı. "Derdin ne Arda?"
Elleriyle dizlerinden destek alıp ayağa kalkarken "Bunu bana nasıl yaptırdın? Hâlâ anlamış değilim." Dedi, yüzündeki ifadeyi bozmadan.
Bülent anlamamış olduğunu belli edercesine kaşlarını çattı. "Neyi sana yaptırmışım ben?"
Arda alay edercesine güldü. Ardından eski yüz ifadesine yeniden kavuştu. Ellerini Bülent'in oturduğu masanın üstüne koydu. Sorguda ki polisler gibi Bülent'e baktı. Hemen ardından boynunu biraz sağ tarafa yatırıp "Anlamamazlıktan mı geliyorsun bir de?" Dedi. Yeniden alaycı ifadesinin yüzüne takınırken boynunu düzeltti. Ellerini masadan kaldırıp saçlarına atıp, saçlarını karşıtırdı. "Ah baba, ah! Bazen seni cidden anlamıyorum. Nasıl beceriyorsun bunu?"
"Eğer bana açık konuşursan neyi kastettiğini anlayacağım."
Arda bakışlarını babasına indirdi. Yeniden ellerini masaya koydu. Bakışları hâlâ keskin bıçak gibiydi. "Beni o nikaha neden götürdün baba?"
"Abinin nikahına gitmek neden seni bu kadar gocunduruyor anlamış değilim." Dedi arkasına yaslanarak.
"Sorun tam olarak abimin nikahına gitmek değil!" Diye bağırdı. Sonra sesini alçalttı ve her kelimenin üstüne basarak "Sorun, eski karımın ve abimin nikahına gitmek." Dedi. "Resmen eski karımın ve abimin nikahına götürdün beni. Ben hangi kafayla oraya gittim onu da bilmiyorum. Nasıl yaptırdın bunu bana?! Ne kadar saçma olduğunun farkında değil misin? Eski karımın şimdi yengem oluyor." Elleriyle başını tutup salonda bir ileri bir geri giderek "Allah'ım çok saçma, çok saçma!" Diye bağırıyordu. Hemen ardından yönünü babasına doğru döndü. İşaret parmağını sinirle sallarken "Ben o nikaha kendi irademle gitmedim, bunu biliyorsun. Ben, senin zorunla oraya gittim." Dedi.
"Eğer zamanında kızı çıldırtıp evden gitmesini sağlamasaydın ona şimdi eski karım değil de karım diyor olacaktın!"
"O benim karım değildi. Kağıt üstünde öyleydi. Hem ben ona ne yaptım ki baba? Onu sevmediğimi biliyordu. Zorunlu bir evlilik olduğunu biliyordu, o zaman neden üzülüp evden gidiyor?! Zaten bunları bilerekten evlenmedi mi?"
"Arda yeter, sus!" Dedi elini kaldırarak.
"Susayım mı? Ne diyorsun sen baba? Gerçekleri konuşmak ne zamandan beri suç oldu? Yalan mı?"
"Az önce eski karım diyordun şimdi de sadece kağıt üstünde karımdı diyorsun. Senin bir dediğin bir dediğini tutmuyor Arda. Ne dediğini bilmiyorsun. Sus ve kafanı topla."
"Benim kafam zaten yerinde."
Bülent sıkıntı ile nefesini dışarı verip arkasını Arda'ya döndü ve salonda biraz ilerledi. Ama hemen sonra aniden döndü ve "Sen akşam akşam niye taktın ki buna şimdi? Ne oldu ha? Yoksa zoruna mı gitti karını kaptırmak?" Dedi.
Arda sinirle gözlerini açıp "Ne kaptırması baba, delirdin mi sen? Ne saçmalıyorsun? Asıl senin kafan yerinde değil, farkında değilsin." Dedi.
"O halde ne bu tafraların? Ne oldu, söylesene?!"
"Baba, sinirlerimi bozuyorsun!" Dedi bağırarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK BORCU'M
ChickLitGözyaşlarına yenilerini eklerken, devam etti Derya sözlerine. Bu seferkiler bağırma, kırma değil de şiirsel anlatımdı. Yıkmak, dağıtmak bir işe yaramıyordu kendisini anlatmasına. Belki bu sözler anlatırdı, ha? "Bana seni gönder uzaktan Düşlerinle ya...