Ebru Derya'ya, Derya Ebru'ya bakıyordu. ikisininde kafasından aynı soru geçiyordu. Aslında sadece ikisi değil herkesin kafasında aynı soru vardı.Ne olacaktı bundan sonra?
Hayatları nasıl değişecekti? Birbirlerini kabullenebilecekler miydi? Ebru ailesi gibi gördüğü aileden ayrılacak mıydı?
Ebru'nun gözleri yavaştan kapanmaya başlamıştı. Ebru öğrendiği gerçeklerin ağırlığına dayanamadı ve herkesin gözü önünde olduğu yere yığıldı. Taner son anda tutmaya çalışsa da o da kendini toparlayamayıp yere düşmüştü.
"Ebru!"
Derya da ne olduğunu anlayamadan Ebru'nun bayıldığı yere doğru koşmaya başlamıştı. Onun arkasından Zehra ve Ahmet de.
Derya hızlıca Ebru'nun yanına gelip yere diz çöktü. Ellerini yanaklarına koyup hafifçe sarstı. "Ebru uyan, uyan!"
Zehra da Derya gibi Ebru'nun başucuna çöküp ağlamaya başladı. Zaten en başından beri ağlıyordu ama bu sefer yaşları daha da çoğalmıştı. "Ebru?!" Diyerek hıçkırdı.
Derya'nın yanaklarından yaşlar usulca dökülürken, Ahmet "Ne duruyorsunuz burada? Hastaneye götürelim!" Diye bağırdığında herkes kendine gelmiş ve Taner Ebru'yu kucağına alıp arabasına taşımıştı.
Taner'in arabasına Derya, Ahmet'in arabasına Zehra binip hastaneye doğru yol aldılar. Derya, yolda giderken Beyza'yı aramış ve Arya'ya sahip çıkması için ricada bulunup Ebru'nun bayıldığını kısaca haber verirken bir yandan da Ebru ile ilgileniyordu.
"Lütfen iyi ol Ebru'm. Lütfen beni bırakma. Daha yeni kavuşmuşken bırakma." Diye fısıldadı Derya kardeşinin kulağına doğru.
Kardeşinin.
✓✓
Ebru'yu hastaneye getirmişlerdi. Ebru'nun yanına bir doktor girmiş ve çıkmasını bekliyorlardı. Sonunda içeriden saçları biraz ağarmaya başlamış olan erkek bir doktor çıktıktan sonra herkes doktorun dibinde biterken sorularını da sıralamaya başlamışlardı.
"Nasıl, iyi mi?"
"Neyi varmış?"
"Önemli bir şey değil, değil mi?"
"Görebilir miyiz?"
"Ne zaman çıkarız?"
Doktor bir anlık şok dalgasına uğrasa da hemen kendini toparladı. "Sakin olun. Durumu iyi, önemli bir şeyi yok. Sadece strese dayalı bir baygınlık. Onu görebilirsiniz. Kendisine serum taktık. Bittikten sonra da çıkabilirsiniz. Geçmiş olsun." Diyerek oradan ayrıldı.
Derya usulca dönüp Taner'e baktı. Ondan izin istiyordu Ebru'nun yanına girmek için. Ebru ile konuşup içini anlatmak istiyordu. Onunla beraber karmaşık olan her şeyi düzeltmek istiyordu. Ama bir yandan da içeri girme hakkının Taner'e ait olduğunu düşünüyordu. Şimdi ise bu bölünmezliği Taner sonlandıracaktı.
Taner de yavaşça başını yerden kaldırıp Derya'ya baktı. Derya'nın ona yalvaran gözlerle bakmasına dayanamadı. İçi titredi. Başını usulca yukarı aşağıya salladı. Bu girebilirsin anlamındaydı. Derya burukça gülümsedi ve içinden onlarca kez teşekkür edip gözlerindeki yaşı elinin tersiyle silip içeriye girdi.
Ebru yatakta uzanmış, gözlerini tavana dikmiş ve hareketsiz bir şekilde duruyordu. Serumun katateri sol elindeydi. Sağ elini ise karnının üstüne koymuştu. Gözleri ağlamaktan şişmiş bir haldeydi. Yüzü ise soluktu. Kapının açılma sesini duymuştu ama bir tepki bile vermemişti. Sadece tavana bakıyordu. Hiçbir şey düşünmeden sadece öyle durmak istiyordu ama beyni bir türlü susmuyordu. Düşünceleri sanki birbiri ile savaş içindeydiler.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK BORCU'M
Literatura FemininaGözyaşlarına yenilerini eklerken, devam etti Derya sözlerine. Bu seferkiler bağırma, kırma değil de şiirsel anlatımdı. Yıkmak, dağıtmak bir işe yaramıyordu kendisini anlatmasına. Belki bu sözler anlatırdı, ha? "Bana seni gönder uzaktan Düşlerinle ya...