"Alkan... Alkan..."Bir ses geliyordu uzaklardan. Birisi ona sesleniyordu. Duyuyor ama cevap verecek dermanı kendinde bulamıyordu. Cevap vermeyi bırakın, gözünü bile açacak hali yoktu. Ama o böyle olsun istemiyordu ki! Gözlerini açıp karşılık vermek istiyordu. Sarılmak, kokusunu içine çekmek, 'Ben buradayım!' demek istiyordu.
"Alkan..? Beni duyuyor musun?"
Gözlerini açmak için kendini zorladı. Çok uzun uğraşlar sonunda bunu başarabildi. Tabi buna en çok Zehra'nın giderek yaklaşan sesinin etkisi vardı. Başı çatlayacak derecede ağrıyordu. Üzerinde ise sanki tonlarca ağırlıkta bir kütük vardı.
Gözlerini araladığında usulca bakındı etrafına. Bembeyaz bir odanın içinde, bembeyaz gömleği ve pantolunu ile yine bembeyaz olan bir yatağın üzerinde yatıyordu. Bu beyazlığı bozan tek şey mavi gözleri ve koyu kahve saçlarının olmasıydı. Buraya nasıl ve neden geldiğine dair en ufak bir tahmini bile yoktu. Üstelik burasının neresi olduğunu bile bilmiyordu.
Şaşkınca etrafına bakınırken sağ çaprazında duyduğu kapı sesi ile irkildi. Bakışlarını oraya yönlendirdiğinde ilk önce beyaz bir ışık sardı odayı. Gözleri bu ışığı kaldıramadığında eliyle gözlerine siper yaptı. Ancak hem o ışık azaldığında hem de gözleri ışığa alıştığında elini gözlerinden çekti ve kapıyı açan kişiye baktı.
Zehra'ya!
Onun da üzerinde bembeyaz bir elbise vardı. O kadar güzel, o kadar parlaktı ki... Sonsuza kadar ona öyle bakabilirdi.
Zehra yaklaşıp Alkan'ın yanına oturdu. Alkan şaşkınca Zehra'ya bakarken o, içten ve en güzel gülümsemesi ile bakıyordu.
"Sen gerçek misin?" Diye sordu Alkan şaşkınca.
Zehra ise duymazdan gelerek işaret parmağını Alkan'ın dudaklarının üstüne koydu. "Şşt." Alkan yine şaşkındı. Dikkatle Zehra'nın yaptıklarını izledi.
Zehra bu sefer aynı elini Alkan'ın göğüs kafesinin üstüne koydu. Ancak elini koyduğu yer çok yanıyordu. Alkan yüzünü buruşturarak gözlerini Zehra'nın eline çevirdi. Göğsünün üstünde kan vardı. Ve Zehra'nın eline de bulaşmıştı.
Ne oluyordu böyle?!
Alkan'ın bir şey demesini bile beklemeden yataktan kalkıp yeniden kapıya doğru yürüdü Zehra. Bu süre içinde Alkan elini kendi göğsünün üstüne koydu. Hâlâ yanıyordu ve kanamaya devam ediyordu. Bakışlarını Zehra'ya çevirdi. "Neler oluyor?"
Zehra ise usulca gülümsedi Alkan'a. Hemen ardından elini uzatıp "Beni takip et." Dedi.
Alkan hafifçe kaşlarını çatıp, göğsündeki acıyla yataktan kalktı. "Nereye?" Diye sordu.
Ancak o daha adımını bile atamadan Zehra geldiği beyaz ışık ile bu sefer bir anda kayboluvermişti.
"Zehra! Nereye gittin?" Etrafında hızla dönüp Zehra'yı aradı. "Zehra!"
Tam o anda beyaz ışığın içinden "Ben seni burada bekliyorum Alkan. Geleceğini, beni bulacağını biliyorum." Sesi duyuldu. "Sana güveniyorum."
Beyaz ışığa bakıp adımını atmadan önce son bir kez daha seslendi ona.
"Zehra!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK BORCU'M
ChickLitGözyaşlarına yenilerini eklerken, devam etti Derya sözlerine. Bu seferkiler bağırma, kırma değil de şiirsel anlatımdı. Yıkmak, dağıtmak bir işe yaramıyordu kendisini anlatmasına. Belki bu sözler anlatırdı, ha? "Bana seni gönder uzaktan Düşlerinle ya...