"Zehra! Güzelim derin derin nefes al. Geldik hastaneye.""Demesi kolay. Sen mi çekiyorsun bu sancıyı? Aaaa!"
Hemşireler kontrollü bir şekilde Zehra'yı doğum odasına aldılar. Alkan'ın içeri girmesine izin vermediklerinden Alkan mecburen orada bulunan koltuklardan birine oturmak zoruna kaldı. İçeride Zehra'nın bağırışlarını duydukça çıldırmamak için zor duruyordu. Ne vardı sanki destek olmak için girse?
"Alkan!"
Anıl Asaf'ın sesiyle Alkan oturduğu koltuktan kalktı ve abisine sarıldı. "Ne kadar oldu gireli?"
"Birkaç dakika oldu. Abi niye beni almıyorlar ya?"
Elini Alkan'ın omuzuna koyup sakinleşmesini sağlamaya çalıştı Derya. "Biraz sakin ol Alkan. Zehra içeriden bebeğiniz ile çıkacak."
"İnşallah." Deyip sıkıntılı bir nefes verdi.
Saniyeler dakikaları kovaladığı vakitte herkes korku dolu bekleyiş içerisindeyken içeriden bebek ağlama sesi duyuldu. Alkan sevinç ve şaşkınlık karışık bir şekilde kapının tam önünde durduğunda kapı açıldı ve içeriden kucağında bebek olan bir hemşire çıktı. Bu, Alkan'ı içeriye almayan hemşireydi. Şimdi ise kendi elleriyle getiriyordu bebeği.
Kadın bebeği Alkan'a uzattığında Alkan gözleri dolu dolu hemşireye baktı. Hemşire başıyla almasını işaret ettiğinde de dönüp bir de yengesi ve abisine baktı sevinçle. Anıl Asaf Alkan'ın omuzuna elini koyup sıkarken Derya mutluluktan ağlıyordu. Alkan gülümseyerek kolunu uzattı ve hemşire bebeği Alkan'ın kucağına verdi. O ana kadar ağlamakta olan bebek Alkan'ın kucağına geldiği an ağlamayı kesmişti. Alkan bu heyecanla gözlerinden yaşlar akmasına engel olamadı. Bebeğe yaklaşıp boynunu kokladı ve başına bir öpücük kondurdu.
Hemşire bebeğin kontrollerin yapılması için alıp oradan uzaklaştığında bu sefer içeriden baygın Zehra çıktı. Doğumun getirdiği yorgunluktan bitap düşmüştü. Şimdi ise odasına götürülüyordu.
Alkan, Anıl Asaf, Derya ve sonradan gelen Bülent de Zehra'nın odasına ilerledi. Bir süre sonra Zehra uyandığında Alkan elinden tutup avuç içini öptü Zehra'nın. Zehra gülümseyerek baktı Alkan'a. Bebeğini görmek istiyordu. Kokusunu içine çekip doya doya sarılmak...
Kapı önce tıklatıldı sonra yavaşça açıldı ve içeri az önceki hemşire girdi. Bebeği Zehra'nın kucağına bıraktığında Zehra da aynı Alkan gibi gözyaşları içerisinde öpüp kokusunu içine çekti yavrusunun. Bülent, Anıl Asaf ve Derya adettendir diyerek bebeğe altın taktılar.
"İsim düşündünüz mü?" Diye sordu Derya.
"Arya olsun!" Dedi Arya yerinde zıplarken.
"İyi de güzelim, Arya kız ismi. Biz erkek ismi arıyoruz." Dedi Alkan Arya'nın saçlarıyla oynarken.
Arya omuzlarını kaldırdıp indirdi. "Bana ne. Kim bilecek ki kız ismi olduğunu?"
Herkesin yüzünde birer tebessüm oluştuğunda "Aslında ben düşünmedim. Doğduktan sonra içimize ne doğuyorsa onu koymak istedik." Dedi Zehra. Sonra başını kaldırıp Alkan'a baktı. "Senin aklında bir şey var mı?"
Başını sağ sola hareket ettirip olumsuzca yanıt verdi. "Şu an heyecandan hiçbir şey düşünemiyorum. Adımı bile unutmuş olabilirim."
Odadakiler Alkan'ın haline güldüğünde Zehra'nın kucağında olan oğulları huysuzlanmıştı. Bunun için sessizce "Peki senin aklında bir şey var mı abla?" Diye sordu Zehra.
Derya bir süre düşündü. Düşünmesinin sonunda da "Tuğkan olsun mu?" Diye sordu.
"Tuğkan?" Deyip ismi kafasında biraz tarttı Zehra. "Değişik bir isim. Anlamı ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK BORCU'M
ChickLitGözyaşlarına yenilerini eklerken, devam etti Derya sözlerine. Bu seferkiler bağırma, kırma değil de şiirsel anlatımdı. Yıkmak, dağıtmak bir işe yaramıyordu kendisini anlatmasına. Belki bu sözler anlatırdı, ha? "Bana seni gönder uzaktan Düşlerinle ya...