Kızım İçin (Aşk Kırmızı Serisi #1)

/17/ İlk görüş

Multi; Polat

Canlarım uzun zamandır yoktum ancak gerçekten çok hastaydım! Gebelikten dolayı ilaçta kullanamıyorum, ıhlamur-limon ve bal-zencefille atlatmaya çalıştım bu yüzden bu kadar uzun sürdü bu lanet hastalık...😓

Hala öksürüyorum ama en azından yatak döşek yatma limitimi doldurdum daha iyiyim. Bugün siteye bir girdim, 15K olduğumuzu bir gördüm!!! 🤤 Ben şok! Ben İptal! kısa sürede bu kadar yükseliş beklemiyordum ve o kadar mutlu oldum, o kadar iyi hissettim ki kendimi hemen ilk fırsatta bölümü yazıp bitirdim...😍😘💃🏼

Polat'ın bakış açısıyla bir bölüm yazacağıma söz vermiştim ve sözümü tuttum!!! Umarım beğenirsiniz, erkeklerin dünyası çok daha farklı çok daha katıdır her zaman. İçten içe duygusallaşsalar bile dışarıya yansıtmaz, içlerindeki fırtınayı kolay kolay söze dökmezler. Bu yüzden biraz zorlandığım bir bölüm oldu ve ancak 1430 kelime yazabildim. Yeni bölümü daha uzun tutacağıma söz veriyorum. ❤

Vee İthaf listemden çıkan, bu bölümü hediye edeceğim kişi; 82zakk  Bu bölüm sana gelsin canım yorumların için çoook teşekkürler 🌹❤

Oylarınızı ve güzel yorumlarınızı esirgemeyin benden❤

Sizi seviyorum🌹

Tuğçe T.D🖤

Yılları içti zaman, güne aktı anılar...

Yeni doğan her bir güneş beni umuda değil, çaresizliğe sürüklüyordu.

Kimi zaman geçmek bilmeyen saatlerse tesellimdi.

Bakışlarım önümdeki kristal şişede, içindeki kehribar zehre bakarken dudaklarımın alayla kıvrılmasına izin verdim. Eğer kızım, Hayal'im beni bırakırsa bu dünyada, bir an bile düşünmeyecek onun arkasından gidecektim. O, şüphesiz ki Cennetin en güzel, en nadide çiçeği olacaktı ama ben yalnızca Cehenneme yakışırdım. Ölümden korkmayan ben işte sadece bundan korkuyordum. Ölümde bile kızıma kavuşamamaktan.

"Efendim kararınızı verdiniz mi? Ne yapalım?" Gözlerim bu defa karşımda benden bir emir bekleyen adamıma döndü. Kararlar, yargılar ve getireceği sonuçlar... Bir diğer kaygımda işte tam olarak buydu.

"Kızı araştırın. Hakkındaki tüm bilgileri istiyorum. Birkaç resmi de sabah masamda olsun."

Melek ve Polat'ın hikayesi tam olarak bugün başlamıştı. Sıcak bir yaz gecesi, eski karım Ebru'nun DNA'sına en yakın iki kişiden birisini seçmiştim. Şüphesiz ki o anda verdiğim bu karar yalnızca benim ve kızımın değil o her şeyden bihaber olan kızcağızın da hayatını büyük oranda etkileyecekti. Yine de pişman değildim. O'nu canlı bir şekilde karşımda görene dek kararımdan fazlasıyla emindim. Sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde de taşıyıcı annelik yaygındı. İnsanlar paraya öyle muhtaçtı ki hiç düşünmeden, kime verdiklerini bile umursamadan kendi öz çocuklarını bile satıyorlardı. Bu dünya karanlıktı, korkunçtu. Ve ben bu cehennemde kızımı ilk doğduğu gün, son nefesime dek korumaya yemin etmişken şimdi kader ona göz koymuştu. Bir hastalık, sinsi bir düşman gibi kızımın bedenine yerleşmiş, hem onun hem de benim canımdan can koparıyordu.

Mafya dünyasına adımımı da onun için atmıştım. Yalnızca yasal yollarla değil, gayrimeşru yöntemlerle de kızım için bir araştırma başlatmış, dünya çapında irtibata geçtiğimiz onlarca sistemde uygun HLA'ya rastlayamamıştık. 'Paranın ve gücün açamayacağı kapı yok' derlerdi ama vardı işte... Kader, dalga geçercesine, alayla tükenişimizi izliyordu ve geçen her saat yumruklarımı sıkmaktan başka bir şey yapamıyordum. En sonunda bir kardeşi olursa iyileşme oranı daha yüksek olur denmişti. Ona bile razı gelmiştim yine de başarılı olamamıştım. Doğacak olan bebeğin bize gereken DNA'sının %50 ihtimalle Hayal'le uyuşmama ihtimali vardı. Bu büyük bir riskti ve kızımın kaderi bir kumar oyunu misali bu şansa bağlıydı. Ebru'nun yeniden çocuğumu taşıma fikri bile midemi bulandırmaya yetiyordu. O kadının nefes alması bile ona büyük bir ödül banaysa işkenceydi.