/34/ Saplantı

7.2K 443 76
                                    

Sürpriiiz! Yine bir gece vakti, uykulu gözlerinizi nice duygularla, puslu zihninizi ise karmaşık düşüncelerle doldurmaya geldim!

İyi okumalar canlarım

"Üzüldüm, ağlamak istediğim için kaçtım, ağlamamı görmeni istemedim." Bana doğru bir adım daha attı ve rüzgâr kokusunu burnuma taşıdı. Gözlerimi yummak istedim, boynuna sokulmak, orada yıllarımı geçirmek istedim.

"Sadece gülüşlerine ortak olmak değil gözyaşlarını silmek içinde yanında olmak istiyorum Melek."

"Peki ya ağlatan sensen?"

"Seni zaten benden başka kimse ağlatamaz. İzin vermem." Ve bu cümlesi bana sanki bir yemin gibi gelmişti. Kalbim atışlarını hızlandırmış, bu büyülü anın hiç bitmemesini istemişti. İstemiyordum. Burada böylece kalmak ve Polat'ın gözlerinin içinde kaybolmak istiyordum.

"Melek... Ben galiba âşık oldum. Hem de çok fena." Ve ben dilediğim gibi onun gözlerinde kaybolurken ruhumda sözlerinde alev alev yanmıştı.

"Ama... ama sen daha dün beni sevdiğini fakat aşık olmadığını söylemiştin! Şimdiyse... yani sadece bir gün oldu Polat! Nasıl... bundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun Allah aşkına!" şuan yerimde bir başkası olsa mutluluktan havalara uçabilirdi lakin ben -her ne kadar daha on dokuz yaşında olsam da- o ergen kızlardan değildim. Daha doğrusu şuan ayaklarım gayet yere basar vaziyetteydi. Kalbimi susturup mantığımı konuşturma vaktimdi. Karşımdaki adam otuzlu yaşlarında gayet olgun ve ciddi anlamda tecrübeli bir adamdı, gerek magazin programlarında daha önce yanında gördüğüm güzel hatunlar gerekse geçmişte yapmış olduğu evlilik onu ikili ilişkilerde gayet tecrübeli biri olarak kılıyordu. Bense kimseyle daha önce çıkmayı bırak flört ya da hoşlantı denen o masum aşamalardan bile mahrum bırakılmış bir kızdım.

"Bugün... bugün ben seni kaybettim sandım! On iki saat Melek! Tam on iki saattir yoktun! Durmadan koştum peşinden ama yetişemedim, bir anda kaybettim izini! Bir sürü adamı gönderdim dört bir yana! Emniyette amir olan kuzenimi bile arayıp resmini gönderdim, seni bulmalarını rica ettim." Derin bir nefes aldı, elleriyle yüzünü sıvazladı. Yorgun bakan gözleri çeşmenin ortasına konulmuş aydınlatmadayken sözlerine devam etti.

"Ben... seni kaybetme korkusuyla yüz yüze kalınca... insan sevdiğinin kıymetini kaybedince anlarmış ya. Ben seni kaybedince neredeyse kalbimin atmayı bile bıraktığını fark ettim. İnan bana Meleğim. Ben sana inanmadım ama sen bana inan. Seni kaybetmek istemiyorum. Sensiz bir hayat yalnızlıkla dolu, soğuk ve karanlık geliyor. Bugüne dek yaptığım her pislik için, söylediğim her bir söz için, kalbini kırdığım her an için özür dilerim! Affet beni ne olur! Bana... bize şans ver... söz veriyorum seni hayal kırıklığına uğratmayacağım. Ben... ben artık kaybetmek istemiyorum. Kazanan olmak istiyorum. Yoruldum artık Melek! Dinlenmek istiyorum, huzur istiyorum..." şokla aralanmış dudaklarım sımsıkı kapalı, gözlerimse duyduklarımın etkisiyle dolu doluydu.

Onu sevmeye ne zaman başlamıştım bilmiyordum ama artık vazgeçilmezim olduğuna emindim. Onun yanında olmak istiyordum, onunla uyumak, onunla uyanmak istiyordum. Taner'de olduğu gibi bedenime ve kalbime sahip olduğunun hayali beni tiksindirmiyor aksine düşüncesi bile inanılmaz bir haz duymama neden oluyordu. 'Bana ne oluyor' 'bunu diyen ben miyim' 'ucuz kadınlar gibiyim' vb. cümlelerle kendimi sorgulamayı bırakalı çok olmuştu. Her şeyi akışına bırakıyordum artık. Yaşıtlarım benden çok daha fazla cesurken benim korkak bir fare gibi olanları inkar edip en ufak bir şeyde bile savunmaya geçmem sıkmaya başlamıştı artık. Ne bir adım ileri ne de bir adım geri gidebiliyordum. Uzun zamandır olduğum yerde saymaya devam etmiştim ancak artık bir şeylerin değişmesini tüm kalbimle diliyordum.

Kızım İçin (Aşk Kırmızı Serisi #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin