Multi; Polat...
Tünelimin sonu sensin sevgilim, tüm karanlığımın söndüğü yer sensin.
Polat gibi bir adamın aşık olma ihtimali gözümde yüzde sıfır gibi bir oranda olduğu için Debra'yı sadece bedensel ihtiyaçlarını gidermekte kullanıyor olmalıydı. Bu düşünce midemi bulandırsa da bir o kadar da üzücüydü. Çoğu zengin ve bekar erkek böyle yapmıyor muydu? Üstelik Polat çapkın bir erkekti, birkaç kez onu televizyonda, magazin programı izlediğim nadir anlarda yanında güzel kadınlarla görmüşlüğüm vardı, her seferinde farklı bir kadın ama amaç aynı... Öte yandan bundan memnun olan kadınların, genç kızların sayısı azımsanamayacak kadar fazlaydı. Neydi onlara bu kadar cazip gelen? Vaat edilen lüks ve konfor dolu yaşam mı ya da sosyeteye mensup olmak?
"Sen ne düşünüyorsun bu konuda Melek?"
Düşüncelerime o kadar çok gömülmüş olmalıydım ki bulunduğum ortamdan tamamen soyutlanmış, nerede ve kimlerle olduğumu tamamen unutmuştum. Bakışlarım mahcup bir ifadeyle Derya'ya dönerken,
"Kusura bakmayın, ben dalmışım da? Konu neydi?" diye çekingen ve kısık bir sesle sordum.
"Polat düğün öncesi dış mekan fotoğraf çekimini saçma bulduğunu söylüyor! Düğün esnasında zaten bir sürü kameraman çekim yapacakmış ama sence de bir dış çekim fena olmaz mıydı? Yani böyle kumsalda ya da ormanlık bir arazide romantik pozlar..." yine hülyalı bir ifadeyle hayallere dalmış, iç çekmişti. "Bence bir düğün için, aşık bir çift için olmazsa olmaz!"
Doğru. Aşık bir çift için fazlasıyla önemli bir detay olabilirdi. Ancak atladığı bir konu vardı. Biz birbirimize aşık değildik ki... Baş başa sohbet ettiğimiz bir anı sadece iki kez yaşamıştık ve o anlarda pek hoş geçmiş sayılmazdı. Kimi kandırıyorum ki? Kendimi mi? Doğru düzgün bir diyaloğumuz bile yoktu bizim!
Aklıma bir anda kütüphane de yaşanan dakikalarımız geldi ve yakınlaşmamız... Onun git gide koyulaşmış mavi-gri bakışları sanki yeniden bana yönelmiş gibi hissettim bir an. Tüm bedenim hafif bir titremeyle ürperdi. Düşüncelerimin yönünden dolayı yüzüm hafifçe kızardı. Mümkünmüş gibi biraz daha eğildim tabağıma.
"Ben fotoğraf çekinmeyi hiç sevmiyorum bu yüzden pek önemsemiyorum bu konuyu."
"Ay sen delisin! Sendeki bu gözler bende olsa saat başı story eklerdim bee!" Derya'nın şaşkın ses tonunun hemen ardından Barış'ın muzip sesi araya girdi.
"Senin gözlerinde güzel tatlı kız. Baharı anımsatıyorlar, orman yeşili resmen." Derya'nın yanakları hızla kızarırken bende hafifçe tebessüm ettim. Ancak tebessümümü solduran bir şey oldu. Sağ bacağımda hissettiğim ani ıslaklık irkilmeme neden olmuştu. Debra'nın kırmızı şarabı kot pantolonumun üzerinde görsel bir şölen sunuyordu. Tam bir ziyafet... Ne güzel!
"Ahh çok üzgünüm Melekcim! Sakarlığım tuttu akşam akşam! Hay Allah mahvoldu üstün başın özür dilerimm!" Debra'nın yapmacık ses tonu zaten yıpranan sinirlerimi iyice alt üst etmişti. Sıktığım dişlerimin arasından 'önemli değil' derken Polat'ta ayağa kalkmış kolumdan tutmuştu.
"Gel, lavaboya gidelim." Lavaboya gidelim mi? 'Lavaboya git!' demek yerine neden böyle zarif bir şekilde bizli bir cümle kurmuştu ki? Polat Demirhan aslında bu akşam şaşırtıcı bir şekilde fazla kibardı bana karşı. Düşünceli tavrına minnettar kalarak onunla salonun çıkışına yürüyorduk ki Debra diğer kolumu tuttu.
"Aslında bende şimdi kalkmak üzereydim. Benim yüzümden bu haldesin, saatte epey geç oldu seni evine bırakayım." Evime mi? Bu kadın deli mi? Benim evime gideceğimi neden düşünmüştü ki? Belki nişanlımın yanında kalmak istiyorum bu gece?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızım İçin (Aşk Kırmızı Serisi #1)
Ficción GeneralBitap düşmüş bir şekilde çırpınmayı kesen bedenimi Polat hızla harlı bir şekilde yanan şöminenin önüne itti. Yere ellerimin ve dizlerimin üstüne düşerken o da hızla yanıma çöktü. Hafif bir itişti, yerde beyaz kürkten bir hayli kalın ve yumuşak bir k...