Ağlamak,
Bazı acılarda yetmez,
Bazı ölümlere...
Örtüsüdür bazı acıların,Örter, örtülmez,
Savunur bir süre.
Ağlayanlar sevinmeli,
Sevin ağlayabiliyorsan,Acılar art arda dinmeli...
Durur bir nöbetçi gibi,
Durur bir bekçi gibi,
Zamana gülmeli - gülmeli...Sevin ağlayabiliyorsan.
Unutmanın kardeşidir ağlamak.
Uyur uyanır yatağında duyguların,
Düşüncenin kucağında, hep çocuktur
Ağlamak...Özdemir Asaf
Hayal'le beraber bütün evi gezmiş, gereksiz büyüklükteki onlarca oda da hayrete düşmüş, sinema odasına aşık olmuş, devasa boyuttaki havuza sahip spor salonuna daha da çok şaşırmıştım. Bu evin içi bambaşka bir dünyaydı resmen, her kapının ardında farklı bir sürprizle karşılaşmıştım...
Dışarıya eğlenmek için gitmenize gerek yoktu, karaokeden tut, oyun konsollarına ve hatta kumar masalarına kadar bütün eğlence seçenekleri bölümlere ayrılmış oyun odalarında vardı. Bir davet verilse şehir dışından gelen konukların otele gitmesine ya da akrabalarında kalmasına gerek yoktu 20 tane misafir odası vardı!
En son durağımız olarak bütün duvarları kitaplarla kaplı büyük kütüphaneyi seçmiştik. Kütüphaneye daha yeni adım atmıştık ki Hayal üstünü değiştirmek için güzel yüzlü fakat tam bir suratsız olan dadısı tarafından odasına geri götürülmüştü.
Tek başıma bu büyük, kasvetli odada kalakalmışken başta çekingen tavırlarla daha sonra ise umursamaz bir ifadeyle kitaplara bakmaya başlamıştım.
Polat efendi tarafından burada yakalanacak olsam dahi umurumda değildi, bir suç işlemiyordum sonuçta yaptığım tek şey kitaplara göz gezdirmekti. Şiir okumayı her zaman çok sevmiştim, maddi durumumuz el vermediği için hayatım boyunca hiç kitap alamamıştım ancak lisede bunun farkında olan edebiyat hocam bana sürekli kendi şiir kitaplarından en sevdiklerini getirirdi.
Gece olur olmaz elimdeki minik fenerle ses çıkarmadan battaniyenin altından Nazım Hikmet'in, Necip Fazıl'ın ve tabii Özdemir Asaf'ın ezbere bildiğim şiirlerini defalarca okurdum. Raflardaki onlarca hatta yüzlerce kitaba bakınırken Özdemir Asaf'ın ilk baskısına ait bir kitabını bulmuş kırılacak kadar zarif bir bibloya dokunmaktan sakınır gibi, elime almıştım.
Gözüm tekrar birinci baskı yazısına giderken yıllara meydan okurcasına sağlam gözükmesine rağmen sararmış yapraklara ve yırtılmış köşelere engel olamamıştı.
Hemen köşede camların önündeki koltuğa kurulmuş okumaya başlamıştım bile. Zaman nasıl geçti anlamadım ancak son sayfayı da okumuş, kitabı eski yerine nazikçe geri koymuştum. Hayal 'beni burda bekle hemen gelicem' diye tembihlemiş, koşa koşa odasına gitmişti, şu anlık tek ümidim beni unutmamış olmasıydı, mümkün değildi bir başıma elimi kolumu sallaya sallaya evin içinde gezemezdim.
Duyduğum sesle başımı raflardaki kitaplardan kaldırdım, sesin geldiği yöne çevirdim... O'nu gördüğümdeyse nefesim kesilir gibi olmuştu. Neden böyle giyindiğini bilmiyordum ancak yine çok yakışıklı olmuştu. Takım elbise bir erkeğe bu kadar yakışır mı?
"Ne yapıyorsun burada?" Soğuk sesiyle gerçek dünyaya dönmüştüm. O'nun görüntüsüne hayranlıkla bakan gözlerime lanet okuyarak genzimi temizledim.
"Şeyy ben Hayal'i bekliyordum. Üstünü değiştirecekti de..." ses tonum ne yazık ki onun sesi gibi mesafeli değildi, buz bakışlarına aynı donuklukla karşılık veremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızım İçin (Aşk Kırmızı Serisi #1)
Ficción GeneralBitap düşmüş bir şekilde çırpınmayı kesen bedenimi Polat hızla harlı bir şekilde yanan şöminenin önüne itti. Yere ellerimin ve dizlerimin üstüne düşerken o da hızla yanıma çöktü. Hafif bir itişti, yerde beyaz kürkten bir hayli kalın ve yumuşak bir k...