20. BÖLÜM

154 12 0
                                    

***İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR...***

Nihal'i bıraktıktan sonra biz de mekana gitmek için yola çıkmıştık. Kısa süre de varıp arabadan indiğimde etrafta gördüğüm adamlar hiç hoşuma gitmemişti. İzmir de canını yaktığım adamın abisi ve korumaları etrafı kuşatmış gelişimizi bekliyorlardı.

Erhan'la kısa süreli bir göz kontağı kurup aklımdakileri anlamasını sağladıktan sonra Erhan'ın hafif bir baş işaretiyle anladığını belirttiğini görünce hızla içeri girdim.

Etrafa göz gezdirdikten sonra masalardan birine oturmuş içki içen iri yarı adamın yanına giderek oturdum. Beni inceleyip sert sert bakmaya başlamış, sinirini saklama gereği görmeden bakmaya devam ediyordu. Bu sıra da da içerisi boşaltılmaya başlanmıştı.

''Gelmezsin sanıyorduk Fırat bey, demek sandığımdan da aptalmışsın'' diyerek alaylı bir tebessümle bana bakarken elimi kaldırıp rahat bir tavırla bir içki istedim.

''Ya da o kız sandığımdan daha değerli senin için'' dediğin de bakışlarımı gözlerine çıkarıp baktım. Alenen bana meydan okuyordu. Beni Nihal ile tehdit ediyor, hayatının hatasını yaptığının farkına bile varmıyordu.

''Ne istediğini söylemen, sonra da köpeklerini alıp burayı terk etmen için sadece on dakika var'' dedim.

''O adamın şikayetini geri almasını sağlayacaksın, ayrıca kardeşimi hapisten çıkaracaksın... ben de seni ve o kızı rahat bırakacağım'' dedi kendinden emin bir duruşla.

''Kardeşin olacak şerefsiz o adamın kızına tecavüz edip öldürdü, şimdi de olması gerektiği gibi o bok çukurunda cezasını çekiyor. Yani demem o ki makul bir talebin varsa söyle, yapar mıyım yapmaz mıyım bilinmez tabi'' dedim sakin bir şekilde.

''Onun akli dengesi bozuktu, ne yaptığından haberi bile yoktu'' diye bağırarak cevap verince içkiden bir yudum alıp yine ona baktım.

''Doktor raporları öyle demiyor ama'' dedim. ''Kızı aylarca takip etmiş, kız yüz vermeyince de onu zorla aylarca alı koyarak işkence etmiş, sonunda da kızı öldürmüş... Sen de bu cinayeti ört bas etmeye çalıştın, senin de o delikte olman gerekiyordu ama sen kendini kurtarmayı seçtin.''

''O benim kardeşim, onu o delikten kurtarmanı istiyorum anladın mı avukat'' diyerek ayağa kalktığında ben hala yerimde oturuyordum.

''Kız, taşa takılıp düşse, seni sebep bilirim. Ve eğer, öyle bir şey olursa, o delikten kardeşini çıkartırım. Çıkarttığım kardeşini toprak altına sokarsın. Tabi bu o anki ruh halime bağlı. Benden istediğin şeyi iyi düşün'' dedim. Kelimeleri sakin ama anlayacağı şekilde söylemiştim. İçkimi kafama dikip sertçe masaya vurdum.

Gülmeye başlamıştı. Tabi bu gülüş sinirden ve hırsından ileri geliyordu. Adamlarından ikisi yanındaydı. Anlık bir el hareketiyle silahlarını çekip bana doğrultmuşlardı. Arkamdaki hareketlenmeyle ayağa kalkıp ben de gülümsedim.

''Dışarıdaki köpeklerine güveniyorsan hepsinin leşi adresine teslim edilecek'' dedim vahşi bakışlarla. Gözlerindeki öfkeyi görebiliyordum. İçten içe haline gülsem de sert bakışlarımı yüzünden çekmeden konuşmaya başladım.

''Aptal olan hangimizmiş hala anladın mı'' dedim ciddi yüz ifademle. Karşımda sinirden titremeye başlamıştı. ''Şimdi... on dakika doldu. Canından olmak istemiyorsan benden ve etrafımdan uzak durman senin sağlığın açısından iyi olur. Yoksa önce seni toprağın altına sokar, sonra da benimle uğraşacak diğer şerefsizlerle devam ederim ki, beni biraz araştırdıysan bu dediklerimin lafta kalmayacağını da biliyorsundur'' dediğimde adam öfkeden karşımda renkten renge girmeye başlamıştı.

''Burada bitmedi'' diyerek tıslayarak çıkışa ilerlerken ''Sen bilirsin'' dedim kendimden emin bir şekilde. Adam bana baktı, fakat konuşamadan çıkıp gitmişti.

Erhan hemen yanıma gelmişti. Erhan'a iki adam ayarlamasını, en kısa sürede Nihal'in evinin önünde beklemelerini söyledim. Erhan aldığı talimatı yerine getirmek için yanımdan ayrılırken bende bir kaç kişiyi arayıp işe koyulmuştum.

***

Önceki günlerimize dönmüştük. Her gün buluşuyor zaman geçiriyorduk ama evine davet ettiğinde her zaman ki gibi onu kibarca reddediyordum. O da bir süre sonra bunu yapmaktan vaz geçmişti.

İlk zamanlar hep yalnız buluşmamıza rağmen artık her defasında şoförüyle gelir olmuştu yanıma. Neden hep yanımızda olduğunu anlamıyordum. Bir gün merakıma yenik düşüp sorduğumda sağ kolu olduğunu, aynı zamanda onun yakın korumalığını da yaptığını söylemişti.

Peki bu beni tatmin etmiş miydi. Tabi ki hayır. Bu kafamda başka sorular doğurmuştu. Mesela neden yakın korumayla gezmek zorunda olduğu ve buna neden ihtiyaç duyduğu gibi...

O bir avukattı, bunu biliyordum. Birileri verilen kararları beğenmemiş ya da haksız bulduğunu düşünüp canına kast edebilirler miydi. İyi de kararları o vermiyordu ki, onun amacı adalete ışık tutmaktı. Bunu yaparken neden canı tehlikede olsun ki?..

İşte tam da bunları düşünürken dışarıdaki dünyanın bildiğimden çok başka ve korkutucu olduğu gerçeğini hatırladım. Ben de bir zamanlar adaletsiz bir sonla karşı karşıya kalıp kabullenmek zorunda kalmamış mıydım.

Suçu sadece sevmek olan bir masumun kaybıyla sınanmamış mıydı ben ve ailem. Ve yıllardır da o kayıpla hayata tutunmaya çabalamıyor muyduk. Üzerinden yıllar geçse de bizim acımız hep taptaze kalbimizde ağır bir yara haline gelmemiş miydi?

&&&

Ofisteki işlerimi bitirmiş saatin gelmesini beklemeye başlamıştım. Birinin kapıyı vurup gel demeden içeri girmesiyle kafamı kaldırıp gelenin kim olduğuna baktım.

''Paydos güzellik. Hadi çıkalım artık'' diyerek gülümsemesine karşılık gülümseyerek telefonumu ve çantamı alarak yerimden kalkıp ilerlemeye başladım.

''Hafta sonu bizimkiler pikniğe gidiyorlar sende gelsene'' dedi. ''Hem senin için de değişiklik olur.''

''Olur'' dedim. Yanımda sessizce yürümeye başladı ama bir şey söylemek ister gibi bir hali vardı. Durup yüzüne baktım ''ne'' dedim. Gülümseyip elini omzuma attı.

''Şu sarmalardan mı yapsan acaba'' dedi. Bu adam kesinlikle boğazına çok fazla düşkündü. Yemek saatini bir dakika şaşmaz bulduğu her fırsatta ağzına bir şeyler atardı. Buna rağmen hala oldukça fit görünmeyi nasıl başarıyordu anlamıyordum.

''Derdiniz belli oldu Serkan bey, piknik bahane, senin canın sarma istemiş yine'' dedim yüzüne bakarak.

''Feride teyzeninkiler kadar olmasa da seninkilerin de bir gideri var'' dediğinde durup gözlerimi kısarak yüzüne baktım.

''Sarmaları unut. Feride teyzen gelince ondan istersin artık'' dedim. Gözleri kocaman açılırken yüzü düşmüştü.

''Şaka. Şakaydı Nihal. Seninkilerde en az anneninkiler kadar lezzetli'' dediğinde ben kararımı vermiştim.

''Şansını kaybettin Serkan'' dedim. Kapıdan çıkarak başımı döndürüp yüzüne baktım. ''Bir süre görüşmeyelim Serkan'' diyerek arabama doğru giderken onun asılan yüzünüzü görünce gülmek istemiş, kendimi frenleyerek gülme isteğimi bastırmıştım. Sonra birden ani bir firen sesi duyarak hareketsiz kalmış etrafa bakınmaya başlamıştım.

Etrafta bağırışarak kaçışan insanları gördüm. Sonra adımı duyarak ardıma baktığımda bana doğru koşarak gelen Serkan'ı fark ettim. Ve o an da patlama sesleriyle yere düşen insanların korkuyla bağırdıklarını duymaya başladım.

Korkuyor muydum anımsayamadım. Kaçmak için bir girişimde bulunamıyordum. Sanki bedenimin kontrolü elimden alınmış gibiydi. Bacaklarım verdiğim komuta uymuyor, beni güvenli bir yere götürecek gücü bulamıyor gibiydi.

Bir kez daha Serkan'ın güçlü ve korku dolu bir sesle adımı haykırdığını duydum. Hala yerimden bir adım atamamıştım. Çok yakından gelen patlama sesiyle kendimi adım atmaya zorlamıştım. Sonrası sert bir düşüş ve etrafın kararması olmuştu.

***YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN LÜTFEN...***

Küçük Tesadüf Büyük Aşk (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin