***İYİ OKUMALAR...***
Fıratı'n gözleri hayretle açılmış kaşları havaya kalkmıştı. Nedense duyduklarına inanamaz bir hali vardı.
Demek ki kadın ona bundan bahsetmeyi unutmuştu. Belki de bilerek söylememişti.
''Neee!!'' diye hayretle bağırırken yüzüme bakıyordu. ''Ne nee'' derken kapıyı tutup kapatmak için ittirmeye başladım.
Evet biliyordum ki boşuna bir çabaydı. Ama yine de deniyordum. En azından içimde pes edip gideceğine dair ufacık ta olsa bir umut taşiyordum...
''Nihal ne kadını ne koynu.. ya şu kapıyı itmeyi bırakır mısın..'' derken öfkesini gizleyemese de sesini alçak tutmaya özen göstermişti.
''Nihal... tamam o zaman bütün komşuların bizi duysun. Benim için de bir sakıncası yok'' diyerek beni tehdit etmişti.
İşe yarayacak mıydı?... Ah tabi ki de yarayacaktı. Nereden vuracağını iyi biliyordu pis avukat bozuntusu...
''Komşular mı'' dedim kendi kendime ve son cümleyle paniklerken kapıyı sertçe ittirip içeriye girmeyi başarmış oldu.
''Canım kelimesi de kulağıma çok hoş geldi, artık canım mı desen sen bana. Aslında sevgilim desen daha çok hoşuma gider ama o konuyu sonra tartışırız. Şimdi asıl konumuza dönelim telefonun neden kapalı ve hangi kadın...''
''Sen nasıl bir manyaksın ya'' dedim hayretten delirmek üzereyken.
''Şşştt, sakin ol biraz, komşular duyacak'' derken bana hayran hayran bakmaya başlamasına da sinir olmuştum.
''Git evimden. Hem sen hangi yüzle gelebiliyorsun ki buraya...''
Konuşuyordu. Neredeyse nefes bile almadan vahşi bir çekicilikle yüklenmiş tam bir dişi aslan gibi üzerime yürüyerek durmadan konuşuyordu.
Ne söylediğini ilk cümleden sonra umursayamamıştım ama gözlerimi de üzerinden alamıyordum. Bu kız tam bir baş belası olabiliyordu demek. Ama sorun değildi. Bununla başa çıkabilecek kadar aşk kokuyordu bana.
Krem rengi elbisesi, başındaki beyaz örtüsüyle karşımda duran bu küçük varlığı inceliyordum. Nasıl da güzeldi, bir melek miydi Allah'ın bana lütuf ettiği. Her hali de ayrı bir güzel, gel de yine ve yeniden aşık olma bu kıza...
Sinirden kızarmış teni, öfkeyle irileşmiş o orman yeşili gözleri ve onu dinlemeyip tokasından kaçan bir kaç lüle saçıyla masaldan çıkmış bir prenses gibi görünüyordu karşımda...
''Fırat sana diyorum. Beni duymuyor musun sen... Bana bakmayı kesip neden geldiğini söyleyecek misin artık. Sana diyorum konuşsanaa...''
Sesiyle derin bir nefesi ciğerlerime doldurup kendime gelmeyi çabalayarak sonunda biraz olsun kafamı toplayarak konuşmayı başarmıştım.
''Telefonlarıma neden cevap vermiyorsun deli oldum kaç gündür haberin var mı senin?'' dediğimde sinir krizi geçirmek üzere gibi hissetmiştim ve tam da o an da eline aldığı şey her neyse kafamın hemen yanında tuz buz olmuş ve beni ciddi anlamda afallatmıştı.
''Lütfen biraz sakinleşir misin'' demeyi başarmıştım. Ama bunu söylememeliydim...
''Seni adi pislik... demek sakinleşmemi istiyorsun hee'' derken bir gürültü daha kopmuş ama neyse ki sonrasında birazcık sakinleşmiş ve yüzüme bakmıştı.
''Kaç kadınla takılıyorsun Allah aşkına?'' diye sordu.
''Nihall!!''
''Ne Nihal ne!!! Sen neden cevap vermedin benim telefonlarıma? çok mu yoğundun, ah tabiki de çok yoğundun. O kadınla yoğun olman kadar doğal ne var ki ... istediğini verdi mi sana... Benim gibi yapmadı dimi. Benden alamadığını ondan aldın ve şimdi de karşıma çıkmış bana hesap mı soruyorsun? Şaka mısın sen!!!''
Allah'ım sinirliyken tam bir dişi oluyordu. Gözlere bak, alev alev. Hıh, bir de kollarını sıvayıp birini beline mi koydu o. Dudaklara bak, nasılda kıpır kıpır. Baya baya da dırdırcıymış ha...
Ama olsun, ben onu susturmanın yolunu bulurum. Aman yaa, kavgayi bitirip sevişip barışma faslına mı geçsek artık. Sonra yine kavga ederiz nasıl olsa...
Hatta bu kız her defasında bu kadar ateşli olacaksa biz çook kavgalar eder çook tartışırdık. Yani bu ateş parçasına hangi yiğit dayanabilirdi ki. Ne diyorum ben, benden başkası ona elini bi sürmeye kalksın, hele bir....
''Fırat yüzündeki o gülümsemeyi silip konuşur musun... Fırat sana söylüyorum!! Allah'ım.. beni delirtmeye mi çalışıyorsun?''
''Iıı şeyy, ben..'' düşüncelerimi kovalayıp kendimi topladım ve ona anlatmaya başladım.
''Sana kızgındım Nihal. Bana söylemediğin her neyse onu anlatmanı ya da anlatacağım gel demeni bekledim. Bir kaç gün önce şehir dışına çıkmam gerekti, toplantıdan sonra seni aradım ama sen açmadın, senin aramanı bekledim ama sen de beni arama...''
''Ben seni aradım ama telefona bir kadın çıktı, bana banyoda olduğunu söyledi. O dakikadan sonra seninle konuşacak neyim olabilir ki?''
''Hangi kadın.''
''Allah'ım sana geliyorum. Delirtme beni, bana mı soruyorsun hangi kadın diye? telefonuna cevap verecek yanında banyoya gireceğin kadar yakınsın ve bana hangi kadın mı diye soruyorsun..''
''Nihal lütfen sakinleş çünkü ben de gerilmeye başladım. Başka bir kadın falan yok senden başka kadın yok. Sen, sadece ve tek sen varsın şunu bir anlasan artık.''
''Telefonunu açan bir kadındı ve bana senin banyoda olduğunu söyledi. Yani boşuna yalan konuşmaya devam etme'' dedim sinirle ona bakarak.''
''Ee yani... sen de konuşma gereği duymadan kalemimi kırdın mı. Biz buna yargısız infaz diyoruz... ve genelde yanlış bir karar olur önce konuşmama izin verseydin....''
''Neyi konuşacağım, telefonunu kadın açtı, banyoda olduğunu söy..''
''Yeter Nihal kadın kadın... Kızım ben senden başkasını görüyor muyum ki kadın kadın beynimi siktin... Nihal...''
Küfür etmişti. Benim evimde hem de böyle bir günde küfür etmişti. Sinirle gözlerine bakarken içimde yıldız rüzgarları esmeye başlamıştı. Derin bir nefes alıp sakin tutmaya çalıştığım sesimle konuşmaya başladım.
''Yatağına alırken gözlerini mi kapattın. Yoksa kadın...''
''Ya ben ne diyorum sen hala ne diyorsun Nihal kadın falan yok...?''
''Git evimden...'' derken sinirlenmiş ve hırsla kapıya yönelmiştim. Elimden tutup yüzüme baktı. Sakinleşmek için çabaladığını görebiliyordum.
''Ya bi dur, yatmadım kimseyle çıldırtma beni'' dedi.
''Kadının yanında banyoda ne işin vardı madem. Niye banyo yaptın, Of, dur.. duymak istemiyorum. Evet kesinlikle istemiyorum'' diyerek ellerimi kulaklarıma götürüp dolanmaya başlamıştım.
Ben sakinleşmek için çabalasam da Nihalin tavrı karşısında bunu başarmam pek mümkün olmadı.
Bana öfke ve nefretle bakmakta belki de haklıydı. Ben iyi bir adam değildim. İyi şeyler yaptığımı hiç iddia etmedim.
Hatta kötü, çok kötü işler yaptım. Birilerinin canını fena yaktım. Birileriyle en pis şekilde uğraştım. Öldürdüklerim de oldu, öldürmekten beter hale getirdiklerim de. Ölmek için yalvaranlar da...
Şimdi karşımda bu kadar masum bir güzellik bana neyin karşılığı olarak veriliyordu bilmiyordum.
Bildiğim tek bir şey vardı, o da bu güzel ve masum kızı kendimden ve bütün herkesten korumaya bir ömür gönüllü olduğumdu.
Onu ne pahasına olursa olsun kaybedemezdim. O benimdi. Ve benim olarak kalmalıydı. Şimdi tek yapmam gereken her zamanki gibi konuşmak ve onu ikna etmekti.
Derin bir nefes alıp sakinleşerek ona baktım. O her zaman pırıldayarak bana bakan gözlerine... Ben bu gözlerde kalmalıydım. Gidemezdim. Gitmeyecektim.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Tesadüf Büyük Aşk (TAMAMLANDI)
Genel KurguGeçmişte yaşanan kötü bir olay ve sonrasında edilen büyük yeminler... Aşkın küçük bir tesadüfle hayatına girmesi ve sonrasında yaşanan sıkıntılar... Her şeyin ortaya çıkmasıyla gelen mutluluk... kısa sürmüştü. Ayrılık hiç beklenmedik bir anda gelmi...