***İYİ OKUMALAR...***
Sabah ilk uyanan Fırat olmuş ve benim uyanmam içinde beni öpücük yağmuruna tutuyordu. İlgisini her daim şımarık bir çocuk gibi üzerimde hissetmek duygusu güzeldi.
Bir süre tepki vermemeye çabalasam da sonunda başaramayarak döndüm ve karşılık verdim.
Dudaklarımızı ayırıp kalkmak için harekete geçtiğimde bileğimden tutup durdurmuş, üzerime geçip çapkın bir gülümsemeyle göz kırpmıştı.
''Daha işimiz var'' derken sesi fazlasıyla davetkar geliyordu kulağıma ve akşamki hissettiklerimden sonra karşı koymak gibi bir niyetim asla yoktu.
Bir süre sonra kendimi yine kollarında ve suyun altında bulmuştum. Dakikalar içinde nefes nefese kalmıştık. Bir süre sarmaş dolaş suyun altında kaldıktan biraz olsun kendimize geldikten sonra sabunlanarak çıkmıştık.
Üzerimizi giyinmiş kahvaltıya inerken sanki bambaşka biri gibi hissediyordum kendimi. Daha rahat, daha güzel, daha öz güvenli ve daha mutluydum.
Fırat gibi bir adama sahiptim ve onun kalbine. Mutlu olmak için başka sebebe ihtiyacım yoktu. Mutluluğum zaten ellerimi tutuyordu ve bir ömürde tutacaktı.
Sonra birden aklıma gelen fikirle canım sıkılmıştı. Şimdi tutuyordu. Ya sonra.... Hep böyle tutacak mıydı? yada hep tutmak isteyecek miydi?
Neden insanlar en mutlu olduğunu düşündüğü zamanlarda böyle bir hisse kapılırdı... Sanki yine biri gelip bütün mutluluğunuzu yok edecek gibi bir korkuyla panikle en saçma senaryoları getiriyordu aklıma...
Doğan'ı bir daha asla görmek istemiyordum. Düğün günümde bana ve aileme yaşattıkları aklıma geldikçe içim çekiliyordu.
Bu korkuyu atlatmalıydım ama bu korku sanki her mutlu olduğumu hissettiğim anda tekrar yüzeye çıkacakmış gibi bir his vardı içimde. Sanki her daim bana işkence etmeye hazır bekliyor olacaktı bir yerlerde...
''Heyy... Neyin var. Birden yüzün asıldı'' diye sormuştu Fırat. Sesi bir an uzaklardan gelmiş gibi hissetmiştim.
Uzaklarda olan bendim. Elinin sıcaklığı hissediyor olsam da beyin seyahati ediyordum.
Kedimi toplayıp gülümsedim. ''İyiyim ben. Sorun yok, merak etme'' dedim.
Ve yoktu da zaten. Kendi kendime saçma bir düşüncenin bu günü berbat etmesine tabi ki de izin vermeyecektim. Vermemeliydi. Ne bu günü ne de başka hiç bir günümü bozmasına vermeyecektim...
****
Tatil bitmiş evimize dönmüştük. Yokluğumuzda biriken işlerle uğraşırken vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştım bile.
Akşam olup da evde birlikte zaman geçirmeye başladığımızda bütün dertlerden ve stresten arınıp sadece biz kalıyorduk. Ve işte o saatler bizim için nefes almak anlamına geliyordu.
Bazı akşamlar sahilde uzun yürüyüşler yapıyor bazı akşamlar birlikte sinema izleyerek zaman geçiriyorduk. Bazı akşamlarda arkadaşlarımızla buluşup yemek yiyor eğleniyorduk.
Evliliğe alışıyorduk. İki farklı karakterin aynı evde yaşaması bazen hiçte kolay olmuyordu ama mutlaka bir yolunu bulabiliyorduk.
Sanırım evlilik tam olarak bu oluyordu. Her şeye rağmen sevmek... Aylar olmuştu evleneli ama sanki daha dünmüş gibi heyecanlanıyordum onunla baş başayken. Zaman dursun ve biz hep o zaman diliminde kalalım istiyordum.
Ama tabi ki istediğini her şey olmuyordu bu hayatta. Bu akşam iş için şehir dışına çıkması gerektiği için biraz hüzünlüydük. Ben de Zeyneb'i bize çağırmıştım.
'Birlikte uzun zamandır yapmadığımız kız gecesi yapıp dedikodu yaparız ben iyiyim demiştim'. Ama değildim. Ondan ayrı kalmak kötü olmam için yetiyordu.
Mutfaktaki hazırlıklarımı bitirip üzerimi değiştirmiş salona inerek onu beklemeye başlamıştım. Bir süre tv izleyerek zaman geçirmiştim. Neyse ki ben sıkıntıdan patlamadan sonunda kapı çalmış ve Zeynep gelmişti.
Heyecanla kapıya gidip açtım. Birbirimize sarıldıktan sonra her zamanki gibi yine nefes almadan konuşmaya başlamıştı.
''Sana anlatacaklarıma inanamayacaksın, bu gecenin bomba haberine hazır mısın Nihal'' derken oldukça heyecanlı görünüyordu.
''Seni dinliyorum ama eminim benim vereceğim haberi duyunca sen daha çok şaşıracaksın'' dedim. Manidar bir bakış atıp salona girdi ve kendinden emin bir şekilde güldü.
''Sonunda istediğim o arabayı aldıııım''dedi heyecanla. Mutluluğu gözlerinden akıyordu haberi verirken.
''Hayırlı olsun'' diyerek sarılmıştım. Ayrıldığımızda yüzüme gülerek bakmaya başlayınca asıl haberin bu olmadığı hissine kapılmıştım. Tek kaşım havada ''Dahası var'' dedim.
Gözlerimle yüzünü incelemeye başladığımda kafasını aşağı yukarı sallamaya başladı.
''Evet... Levent bana evlenme teklif etti'' dedi gözlerime bakarak. Şaşırmış mıydım. Tabi ki de şaşırmıştım. Çünkü Zeyneb'in buna bu kadar sevinebileceğini hiç sanmıyordum.
''Ee, nasıl oldu anlatsana'' diyerek koltuğa otururken yüzüne bakıyor hareketlerini ve mutluluğunu gözlemliyordum. ''Anlat nasıl teklif etti.''
''Geçen akşam iş çıkışı yanıma geldi. Bir yere gidip yemek yedik. Pazar günü seni benim için çok özel bir yere götüreceğim dedi. Pazar günü arayıp rahat bir şeyler giy dedi. Rahattan kastını sordum. Birazdan sana bir paket gelecek dedi ve daha telefonu kapatmadan kapı çaldı...
Annem kapıyı açmış bana seslendi. Gidip kutuyu aldım anneme anlatıncaya kadar neler çektiğimi sen anla.Her şeyin ıncını çıkarmadan rahat edemez bilirsin...
Elinden zorla da olsa kurtulmayı başardığım anda hemen odama gidip kutuyu açtığımda içinden çok şık bir elbise çıktı. Hemen giyip hazırlandım. İnanamazsın o kadar hızlı hazırlandım ki ben bile kendime şaşırmadan edemedim...
Evden çıktığımda kapıya gelmiş beni bekliyordu. Önce arabayla sahile gittik. Oradan bir tekneyle Heybeli adaya...
Sonra sahile götürdü. Sahili öyle güzel süslemişti ki ağzım açık kaldı. Yemekler içkiler, her şey o kadar harikaydı ki anlatamam... Rüya gibiydi. hatta bir ara kendimi bir filmin içinde gibi hissettim. Gerçekliğini bile sorguladım düşün.
Derken en sonunda karşıma geçip cebinden yüzüğü çıkardı ve Evlen benimle. Ömrümü sana adayayım dedi. Kalbim yerinden çıkacaktı neredeyse.''
''Ee, hemen kabul mü ettin'' diye sormadan edememiştim. Yani Zeynep'ti bu her işi bir başka olay biri için çok kolay bir evet mi demişti gerçekten.
''Aslında hemen kabul etmedim. O önce bi korksun kalp krizi geçirsin diye düşündüm tabi. Ama aklim o dakikalarda tam işlevini yapmakta zorluk çekiyordu. O da o kadar acınası bakıyordu ki ben de hemen kabul ettim'' diyerek yüzüğünü gösterdi.
''Delisin kızım sen'' demiştim yüzüğüne bakarken. Sonra da sarılıp tekrar tebrik ettim. Biricik arkadaşımın mutluluğunu ben de en içten duygularımda paylaşıyordum.
Çoğu zaman ilişkimizi sorgulasam da hayatıma kattığı renkleri yok saymam mümkün değildi. Ve ne olursa olsun hayatımda olduğu için fazlasıyla mutluydum.
''Vay be, bomba haber derken böyle bir haber vereceğini tahmin etmemiştim. Çok mutlu olun inşallah.''
Bir süre daha olanları anlatıp neşeli hallerine gülüşüp durmuştuk. Sonra birden bir şey hatırlamış gibi hızla bana döndü.
''Eee'' diyerek yüzüme baktı.'' senin bomba haberin ne.''
''Ha benim haberim mi?.. Senin haberinin yanında sönük kalacak ama söyleyeyim... *Teyze oluyorsun.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Tesadüf Büyük Aşk (TAMAMLANDI)
Ficțiune generalăGeçmişte yaşanan kötü bir olay ve sonrasında edilen büyük yeminler... Aşkın küçük bir tesadüfle hayatına girmesi ve sonrasında yaşanan sıkıntılar... Her şeyin ortaya çıkmasıyla gelen mutluluk... kısa sürmüştü. Ayrılık hiç beklenmedik bir anda gelmi...