28. BÖLÜM

119 10 0
                                    

***İYİ OKUMALAR...***

Günlerdir Nihal'i arıyordum ama Nihal aramalarımın hiç birine cevap vermiyordu. Dahası üç gündür de beni engellemişti.

Bu neydi şimdi, neler oluyordu böyle. Beni engellemek ne demekti, aklım bir türlü almıyordu bu yaptığını.

Ben yaptığı hatayı anlayıp beni konuşmaya çağırmasını beklerken o yine benden kaçıyor uzaklaşıyordu. Bana anlatamayacağı kadar gizli olan şey ne olabilirdi ki.

Ben onu hayatımda isterken her gün onunla hayaller kurup planlar yaparken telefonları kapatıp ulaşılamaz olmak da ne demekti şimdi.

O günkü toplantıyı erkene almış otelden çıkışımı yapmıştım. Geri dönüp üzerimi değişsem daha iyi olurdu elbette. Ama bunun için sabredecek zamanım yoktu. Biraz daha ne olduğunu öğrenemezsem kesin delirecektim.

Aksilikler hep üst üste gelmek gibi bir zincir oluşturmasa insanlar kesinlikle daha huzurlu ve mutlu yaşayabilirdi.

Şimdi bunca yolu tek başıma araba kullanarak gidecektim Çünkü Erhan başka bir iş için koşturuyordu.

'Takım elbiseyle 500 km yol yapması çok eğlenceli olacak' diye kendi kendine konuşurken sıkıntıyla gülümsedim.

'Allah'ım bu kız bana neler yaptırıyor böyle' derken hem sinirli ve öfkeli hem de Nihal'in yanına gideceğim için fazlasıyla heyecanlıydım.

Bir hafta, tam bir haftadır görmemiştim onu ve şu anda kollarımın arasında olmasını, ona sarılmayı öpmeyi o kadar çok isterdim ki...

Telefonumu açsa bile yeterdi. Ama daha ona ulaşamıyordum bile.

Toplantıdan çıkar çıkmaz kimselere takılmadan kaçmak için ''bir telefon aldım acil İstanbul'a dönmem lazım'' diye yalan söyleyip arabama atladığım gibi gazı kökledim.

Gidip hesap soracaktım. Bu yaptığı çocukluktu. Yaşadığı her ne olursa olsun anlatmayı denemeliydi. Bir defa daha bana anlatmak yerine hayatından çıkarmak ne demekti...

&&&

O geceden sonra bir daha Fırat'ı aramamış onun aramalarına da msjlarına da cevap vermemiştim. Yaklaşık bir hafta olmuştu o kadınla telefonda konuştuğumdan beri. O görüşmeden sonra bir daha iletişim kurmamıştım.

Bir de hiç bir şey olmamış gibi hala beni neden arıyordu, ne söyleyebilirdi ki artık. 'Affet hata ettim mi. Ya da bir daha olmaz mı. Ya da senin yüzünden falan mı?'

Bu gün cumaydı ve canını sıkmaktan vaz geçmiştim. Onu da o olayı da hayatımdan çıkaracaktım. Güzel bir hafta sonu geçirecek ve hayatıma kaldığım yerden devam edecektim.

Eve gidip önce güzel bir duş aldım. Sonra da kendime yemek hazırladım. Tabağımı alıp koltuğa kurulduğumda rahatsız edilmemek adına telefonu kapattım. Ve bir sinema açarak izlemeye başladım.

***

Sabah erken uyanmama rağmen yataktan çıkmamış, biraz yatak keyfi yapmıştım.

Kalktığında saat on bir olmak üzereydi. Yataktan kalkıp işlerimi hallederek mutfağa gidip çay koydum.

Bir yandan cay demlerken diğer yandan kendime krep hazırlayarak güzel bir kahvaltı yaptım.

Karnım doymuş keyfim yerine gelmişti. Bir keyif çayı alıp bahçeye çıkarken telefonumu açıp gelen msjları okumaya başladım.

Zeynep aramıştı, iş yerinden aranmıştım, ve yabancı numaradan 18 defa aramıştım. Hepsini sildim. Saate baktım, sonra bu günün tarihine baktım.

Bir yıl daha geçmişti. Onsuz, yalnız ve özlem dolu bir yıl daha geçip gitmişti işte..

Gözlerimden akmak için zorlayan yaşları geri gönderip kendimi sakinleştirmeye çabaladım. Yapmam gereken zor görev için kendimi hazırlayıp annemi aradım.

Tahmin ettiğim gibi kalabalığın yeni dağıldığını onun da şimdi beni aramak üzere olduğunu söylüyordu bana. Sesi de yüreğindeki acı kadar yakıcı geliyordu kulağıma.

Bir saat kadar konuştuk, ağlaştık. Annem 'kendine dikkat et meleğim, kalbim daha fazla acı kaldırmaz. Ne olur beni üzme'' diyerek ve beni her zamanki gibi allaha emanet ederek telefonu kapattı.

Önce mutfağa girip ortalığı toparladım. Sonra da odama gidip aradaki işlerimi hallettim. Ufak çaplı bir temizlik maratonundan sonra işlerimi bitirip tekrar salona indim. Salonu da silip toparladıktan sonra sıra çiçeklerime gelmişti.

Bahçeye çıkıp çiçekleri suladım. Çıplak ayak çimlerde dolandım saatlerce, içimdeki kötü enerjiyi toprağa akıtarak rahatladım.

Bahçe de ki işlerim de bitirince yapmam gereken son işim için yukarı çıkıp duşumu aldım.

Çıktığımda üzerime uzun krem rengi elbisemi giydim. Başıma da annemin özenerek yaptığı iğne oyalı namaz baş örtüsünü takıp tekrar aşağıya indim.

Çekmecede duran kitabı aldım ve yasin suresini okumaya başladım. Bir yandan içimdeki acıyı dindirmeye bir yandan da ablama olan özlemimi bastırmaya çalışıyordum.

Çok özlemiştim onu. Hem de çok. Onsuz hayata hala alışamamıştım. Sanki ben geldim deli kız diyerek gelip sarılacakmış hissi hiç bırakmamıştı yakamı. Ben de hep beklemiş hiç umudumu kesmemiş hep canlı tutmuştum o duyguyu.

Tam bitirmiştim ki kapı çaldı. Duamı bitirip kapıyı açmaya giderken bir yandan da gözlerimi kurulamaya çalışıyordum.

Kapı ard arda üçüncü defa çaldığında ''geliyorum'' diye seslendim.

Kimdi ki şimdi bu gelen, hiç sırası da değildi üstelik. 'Böyle bir gün de acımı bile gönlümce yaşayamayacak mıyım' derken kapıya gelmiş düşüncelerinden kurtulmaya çalışarak kapıyı açtım.

''Neden telefonlarıma cevap vermiyorsun Nihal beni delirtmeye mi çalışıyorsun'' dedim daha kapıyı açar açmaz sinirle bağırarak.

Ama birden karşımda ki kıza baktığımda hiç ummadığım bir manzarayla karşılaştım. Bu da neydi böyle...

Gözlerimi kırpıştırıp gerçekliğini sorgularken kalbim deli gibi atmaya başlamıştı... Öldüm de cennete mi düştüm diye geçmişti içimden.

Bana öfkeyle söylediği sözlerden sonra az önceki duygusallıktan eser kalmamıştı. Zaten acımı yaşamama bile izin vermiyordu, yetmezmiş gibi onun varlığı da bana acı veriyordu.

''Bana hesap mı soruyorsun sen? pardon ne hakla yapıyorsun bunu?'' derken benim de sesim sinirli ve biraz yüksek çıkmıştı.

''Nihall!! benn!!...''

''Evet senn... sen ne... ne işin var kapımda söylesene.''

''Seni merak ettim'' derken nedense birden sinirini atmış sakinleşmişti.

''Beni merak etmene gerek yok. Gördüğün gibi gayet iyiyim'' dedim ellerimle kendimi gösterirken.

''Ona ne şüphe'' derken yüzünde garip bir gülümseme belirdi. ''Nihal böyle kapı da mı konuşacağız'' diyerek bakmaya devam etti.

''Hayır kapıda da konuşmayacağız. Çünkü bizim senle konuşacak bir konumuz yok'' dedim ve kapıyı kapattım.

Tabi Fırat son anda ayağını araya koymamış olsaydı kapata bilirdim.

''Bu da ne demek oluyor... içeri girmeme izin verir misin, hem ben ne zaman suçlu taraf oldum acaba Nihal söyler misin. En son hatırladığım senin inat edip...''

''Başka bir kadının koynuna girdiğin zaman canım'' dedim. 

***

Küçük Tesadüf Büyük Aşk (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin