Gece boyunca onu izlediğim için yarım yamalak uyudum. Uyurken çok kıpırdayan biriydi sanırım. Birkaç kere ateşi yükseldi, belki de ondandır bilemiyorum. Onun da derin derin uyumadığından emindim ama. Bazen arkasını döndü, ne yapacağımı bilemedim. Tekrar sarılmalı mıydım mesela? Arkasını döndüğü zamanlarda gerçekten afallayıp kaldım. Öylece oturdum ve tekrar bana dönmesini bekledim. Benden tarafa döndüğü zaman belime sarılıyordu çünkü.
Birkaç kez uyanıp neden uyumadığımı sordu. Birinde de benden su istedi. Odadan çıkmak -dünyaya tekrar ayak basmak- değişik bir histi. Onun yanındayken hissettiğim o garip duyguyu kısacık bir su getirme anında da yaşadım. Sanki hayatımın her anında, en başından beri yanımdaymış gibi hissediyordum onun yanındayken. Onun hakkında yeni bir şey öğrenirken bile çoktan bildiğim bir şeyi hatırlıyormuş gibi bir hissiyat doğuyordu içime mesela.
Sabahın ilk saatlerinde Yoongi kapıdan başını uzatıp gideceğini haber verdi. Kiya dün gece iki gibi evime gitmiş, şimdi de o işe gidiyormuş. Bizi sarmaş dolaş görünce suratında oluşan yamuk ve gizlemeye çalıştığı gülümseme arkasını dönüp gidene kadar yüzünden silinmedi. Giderken de "Hasta ya, hasta." diye söylendi.
Yoongi gittikten sonra uyuyakalmışım. Taehyung'un parmağını burnumda hissedince uyandım. Gözlerimi açınca irkilip elini çekti. Gülümsedim. "Bir saatir böyleyiz, burnuna dokununca mı uyandın?" dedi kısık sesiyle. Uzanıp alnını öpesim geldi. Yapabildiğim şey ise alnına düşen saçlarını çekmekti.
"Hadi bir şeyler yiyelim." deyip ayaklandı. Açıkçası yatağı -ya da onu- bırakasım gelmedi ama o ayaklanınca ben de kalkmak zorunda kaldım. Dolabından aldığı en sevdiği hırkasını bana uzattı. "Kokun sinsin yine." O kadar kısık sesle söyledi ki hayal ettim sandım.
Aşağı inmeden önce ikimiz de tuvalete uğradık. Taehyung ile geçirdiğim tek bir geceden sonra kendimde gördüğüm değişimlere inanamadım. Diğer insanlar bahsederken duymuştum, hatta ben de birilerinde görmüştüm ama kendimde ilk defa görüyordum. Gerçek anlamda gözlerim parlıyordu. Akşam altıdan beri yan yana uzanıyorduk ve (sabah bir saat kestirmemi saymazsak) bir gram uyku uyumamıştım ama gözümün altındaki torbalar da morluklar da geçmişti. Yüzümü yıkayıp ağzımı çalkaladım. Saçlarımı elimle en iyi haline sokmaya çalıştım ve aşağı indim.
Mutfak temizlenmişti. Taehyung bir süre dolabın önünde durup boş boş baktı. "İstediğin bir şey var mı?" diye sordu. Yanına gittim, omuzlarından tutup onu kendime çevirdim ve dudağımı alnına koydum. Kesik bir nefes aldı. "Ateşin var hafif." Aslında yalnız teninin sıcaklığıydı, sadece içimdeki öpme ihtiyacını öyle gidermiştim. "Sen otur ben bir şeyler hazırlarım." Üstümdeki hırkayı çıkarıp omuzlarına koydum. "Giy şunu hadi." "Ama hani..." diyecek oldu. Kaşlarımı çattım.
Bir iki saniye benim kızgın bakışlarım karşısında şaşkına döndü. Sonra aynı anda gülmeye başladık. Sesi o kadar yorgun çıkıyordu ki, keşke koynumdan çıkmasına izin vermeseydim diye düşündüm.
Ekmek kızartıp üzerine sürmelik birkaç bir şey çıkardım dolaptan. Hiçbir şeye dokunulmamıştı. Her şey yeni ve paketliydi. İncelediğimi fark edince ne olduğunu sordu. Bir şey diyemedim. Herhangi bir yorum yapmak için erkendi ama sanırım evine çok sık uğrayan insanlardan değildi.
Ben de oturunca yemeye başladık. Çok isteksizdi. Birkaç kez "Yemek istemiyorum." deyip sevimlilik yaptı ama lokmaları ağzına tıktım. "İlaçlarımı da zorla içireceksin değil mi?" dediğinde onu güldürmek için abartılı kızgın ifademi takındım. Güldü ve gülüşü kulaklarıma müzik gibi geldi.
Yeterince yediğinden emin olduktan sonra "Doktor size ne dedi?" diye sordum. Neden merak ettiğimi anlamamış gibi suratıma baktı. "Doktora gittiğimi nereden biliyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pixels || taekook
FanfictionEliyle saçlarımı okşarken "Sakın ağlama Jeongguk," dedi kulağıma, "Ağlarsan kalbimin sana söylediği şarkıları duyamazsın." (tamamlandı) 18.01.2019 13.12.2020