16. Parti

832 102 55
                                    

Çıkışımdan bir hafta sonra, zar zor Nikou'dan izin almış ve eve kapanmıştım. Kendimi yatağıma atmış boş boş telefona bakarken biri aradı ve telefonu yüzüme düşürdüm. Ev kocamandı ve çok sessizdi. Bunun gibi yüksek bir ses olduğu zaman her seferinde sıçrıyordum.

Arayan Namjoon'du. Bu bir hafta içerisinde onunla o kadar çok vakit geçirmiştik ki artık beraber olmayınca tuhaf hissediyordum. Bu sefer kime röpörtaj vereceğim diye söylenerek telefonu açtım.

Açtığımda Namjoon biriyle konuşuyordu, biraz dikkat kesilince sesin Taehyung'a ait olduğunu fark ettim. Beni fark etmeleri için seslendim. Sevinçle karşılık verdiler. Seslerinin boğukluğundan ve uzak gelmesinden hoparlörde olduğumu anladım. Doğrulup bağdaş kurdum, bu aramayı neye borçlu olduğumu sordum. Bir yandan da yeni bir görüşme olmasın diye mırıldanıyordum

"Postalarına bakmıyorsun hiç, değil mi?" diye sordu Taehyung. Evimin dışındaki paslı ve yamulmuş posta kutusunu ve kimin bana posta atmaya zahmet edebileceğini düşündüm.

"Hayır. Gelmez ki bana."

Namjoon "Elektronik olanları diyor, Tavşan Surat." diye ekleyince aydınlandım. Konuşmayı kenara alıp telefonuma gelen elektronik postaları inceledim. İlk gözüme çarpan Seokjin'den gelen bir parti davetiyesiydi. Postanın başlığı "YAKIŞIKLI VE ARKADAŞI YETENEKLİ'NİN PARTİSİ" idi. Güldüm ve postanın geri kalanını okumaya başladım.

Ertesi gün, Seokjin'in şehrin hemen dışındaki evinde bir parti düzenleniyordu. Seokjin başarımı kutlamak için düzenlediği bu partinin gelmiş geçmiş en efsanevi parti olmasını istiyordu, bu yüzden 300'e yakın insan davet ettiğini belirtmişti. Partinin tek kuralı güneş doğana kadar evden ayrılmamaktı.

"Bilmiyorum çocuklar." dedim. Sesim çok yorgun ve itiraz doluydu. Gerçekten, bir hafta boyunca toplam on saat falan uyumuştum. Sürekli saçımın makyajımın yapılmasından, gülümseyerek sorulara cevap vermekten ve her gittiğim yerde aynı şarkıyı söylemekten sıkılmıştım. Ne bekliyordum bilmiyorum ama bu sektörde ilk haftamdı ve şimdiden tükenmiş hissediyordum.

Namjoon ve Taehyung'dan itiraz dolu çığlıklar yükselirken kendimi gerisin geri tekrar yastıklarımın üzerine attım. "Kalkabileceğimi sanmıyorum." derken ciddiydim. Üzerime tonlarca taş yüklemişler gibiydim, kaslarım hareket ederken yanıyordu.

Taehyung "Ben seni kaldırırım." dedikten sonra Namjoon ile vedalaştıklarını duydum. Namjoon gelmezsem Seokjin'e ne kadar ayıp olacağından ve bir sürü insanın sırf beni görmek için geleceğinden falan bahsetti. Ayrıca şirketin yeni yüzü olarak mutlaka katılmam gerekiyordu çünkü sadece arkadaş ortamı için yapılacak bir parti olmayacaktı bu.

İkna olmak zorunda kaldım. Namjoon'un otoriter sesine karşı çıkmak mümkün değildi. Ayrıca sırf onun için yaptığım şeyler listesine yeni bir madde eklenmiş oluyordu, ki bu benim için daha çok çikolata demekti.

"Akşam görüşürüz." dedi. Vedalaştık.

Yatakta hiçbir şey yapmadan bir süre daha uzandım. Yeni duş almıştım ama ne giyeceğim konusunda hiçbir fikrim yoktu. Şirketin atadığı stilist ile yıldızımız bir türlü barışmıyordu, çok farklı tarzlarımız vardı orta yolu bir türlü bulamıyorduk. Dolabımı açmış, yeni sahip olduğum bir sürü kıyafetin karşısında düşüncelere dalmışken kapı çaldı. Hızlı adımlarla aşağı indim.

Kapıyı açtım. Gelen Taehyung'tu. Üzerimdeki hırkasını görünce gülümsedi ve bir şey demeden kendini içeri attı.

"Yardım etmeye geldim." Sarıldık. Sırtımı sıvazlarken gözlerimi kapattığımı fark ettim. "Ne yardımı?"

pixels || taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin