15. Jungkook

953 103 69
                                    

Sabah alarmın ısrarcı sesiyle uyandım. Yerde, gelişigüzel yaptığımız yatakta Jimin yatıyordu, yorganın altında kaybolmuştu. Derin derin nefes alışının sesi -ve hafif horultusu- tüm odamı dolduruyordu.

Düne dair pek bir şey hatırlamasam da eve kendimizi zorla atışımızı hatırlıyordum. Eğer hala gitmedilerse Yoongi ve Kiya da salondaki koltukta yan yana büzüşmüşlerdi. Yatağımın karşısındaki küçük aynadan yüzümü görünce şaşırdım, daha önce hiç bu kadar şiş görmemiştim. Jimin alarma uyanmadığı için kalkıp yanında diz çöktüm. Yorganı hafifçe çekerek yüzünü açtım ve elimi yüzüne koydum. Jimin düzenli alkol tüketen biri değildi ama içeceği zaman da sonuna kadar giderdi hep. Yanakları al aldı ve teni sıcaktı. Her zaman başucumda tuttuğum su şişemi uzanıp aldım ve onu uyandırmaya çalıştım. Boğuk bir sesle homurdandıktan sonra yorgana uzanıp yüzünü kapattı. "Jimin yatağa çık bari."

Ellerimi sırtının altına soktum ve tüm gücümle onu kaldırdım. Bütün ağırlığını bana verip başını boynuma gömdü. Derin bir nefes alıp ayağa kaldırmaya çalıştım ama kıpırdatamadım. "Hadi biraz yardım et." Arasında birkaç tane küfür duyduğumdan emin olduğum bir yakarışla ayaklandı ve kendini yatağıma attı. Kısa uyanıklığından faydalanıp şişedeki suyun yarısını ona içirdim. Yorganı yarıya kadar çektikten sonra odadan çıktım.

Sadece yüzüm değil, ellerim ve ayaklarım da şişmişti. Odamdan salona giden kısacık yolda bile yoruldum, başım hafiften dönüyordu. Yoongi ve Kiya'yı çoktan uyanmış, mutfakta camın önünde sohbet ediyordu. Beni gördükten sonra endişeli gözlerle bakıp kaşlarını çattılar. Aynı anda yapmaları beni güldürdü.

"Neden içtiğimizi hatırlayan var mı?" diye sordum yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş kaybolurken.

Kiya Yoongi'ye döndü, aralarında anlamlı bir bakışma geçtikten sonra Yoongi başıyla çalışma masamın üstünde duran kağıdı gösterdi. Kağıdı elime alıp baktım. Yeni evimin tapusuydu.

"Doğru ya!" dedim ve düne dair her şey teker teker geri gelmeye başladı. Euna şirketin diğer büyükleriyle beraber bana ayrılan bütçedeki parayla güzel bir ev almış, hediye olarak bana vermişti. Birkaç mühim mobilya dışında boş olduğunu ve eşyaları beğenmezsem değiştirebileceğimi söyledikten sonra en kısa zamanda yerleşmemi tembihlemişti. Çıkış yaptıktan sonra basının beni takip edeceğini bu yüzden düzgün bir eve girip çıkarken gözükmem gerektiğini de ekledi.

Neden deli gibi içip kendimi kaybettiğimi şimdi daha iyi anlıyordum. Belki fazla duygusal düşünüyordum ama insanların beni müziğimle değil de evimle yargılayacak olma ihtimali canımı sıkmıştı. Yine de daha geniş, kimseyi rahatsız etmeden istediğim saatte çalışabileceğim bir eve taşınmak beni heyecanlandırmıştı.

Kahvaltı konusunda bir fikir birliğine varmaya çalışırken Jimin ayaklarını yere sert sert vurarak geldi ve elindeki çalan telefonumu göğsüme vurdu. Hiçbir şey demeden geri döndü ve yatak odasının kapısını sertçe vurdu. Arayan Taehyung'du. Nasıl hissedeceğimi bilmeyerek düşünmeden açtım telefonu. Jieyon meselesinden sonra onunla ikinci konuşmam olacaktı bu.

"Miya teyzenin en sevdiği çiçeği biliyor musun?" diye lafa girdi hemen. Biraz düşündüm, "Bilmiyorum." diye yanıtladım.

Kulağıma çalınan trafik seslerinden yolda olduğunu anladım. "Bir şey istiyor musun?"

"Buraya mı geliyorsun?"

"Dün çağırdın ya, ev taşımana yardım etmek için."

"Ha, gelmene gerek yok aslında. Sarhoştum dün." dedim. Nedense onunla konuşurken söylenebilecek en saçma şeyleri özenle seçiyormuş gibi laflar ediyordum. Söylediğimin saçmalığı karşısında gözlerini deviren Kiya'yı görmezden gelmeye çalıştım. Boştaki elimle alnıma vurdum, neden söylemek istediklerimin tam tersini söylüyordum ki?

pixels || taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin