Ertesi gün Jimin ile çok ciddi bir tartışmaya girdik. Akşamına konser vardı ve biz fiziksel güç uygulayacak kadar sinirlenmiştik birbirimize.
Sarhoş geçirdiği bir geceden hiçbir şey hatırlamadığı bir sabaha uyanana kadar ona göz kulak oldum. Bu vaktin çoğunda ağlıyordum, kalan kısmında da uyuklamıştım. Sabah o uyandıktan ve biraz ayıldıktan sonra Kiya'nın gönderdiği haberleri ona da gösterdim.
"Neden Taehyung'u arayıp gerçeği sormuyorsun?" diye sorduğunda kavga etmeye başladık. Ona bir türlü, dünkü olayın üstüne onun sesini duymanın hiçbir şekilde bana iyi gelmeyeceğini anlatamadım.
Gerçeği öğrenmemde ısrarcıydı. Taehyung'u kendisi aradı ve fotoğraflarının çıktığı gecede neler olduğunu öğrendi.
Bana anlatmak için odama geldiğinde kendi kendime koreografi üzerine çalışıyordum.
"Meşgulüm, görmüyor musun?"
"Taehyung ile konuştum, o kadar saçma ki-"
"Duymak istemiyorum. Şu an dikkatimi ona veremem."
Jimin sinirle aynanın önüne geçti. "İki saniyemi almaz. Dinlerken su falan iç."
"İstemiyorum dedim, nesini anlamıyorsun?"
Kollarını kavuşturup aynanın önünde durmaya devam etti. Kaşlarını o kadar çatmıştı ki neredeyse birbirine değmek üzereydi.
"Ağlıyorsun."
"Efendim?"
"Sessiz ve yaşsız ağlıyorsun. Bende gerçek var ve duymayı kabul bile etmiyorsun. Mazoşistsin sen."
Biraz kuvvetle onu aynanın önünden ittirdim. "Gerçeğe ihtiyacım yok. Yazdıkları gibi bir şey olmadığını biliyorum. Taehyung'un öyle bir şey yapmayacağını da biliyorum. Herkes hayatına devam edebilir böylece, beni rahat bırakabilirsin. Nasıl fikir?"
"Ne olduğunu bilmek istemiyor musun?" Boşluğa dalıp kendimi düşüncelere kaptırınca omuzlarımdan sarstı beni.
Ben de hırsımı alamayıp daha sert bir darbeyle ittirdim onu. "Defol odamdan."
Ne olduğunu anlamadan boğuşmaya başlamıştık bile. Bütün sinirimi ondan atmama izin veriyordu, ben de ona saldırıyordum. Canını fazla yaktığım zaman karşılık veriyordu, fiziksel acı ile kendime geliyordum, soğuk suyla yüzümü yıkamışım gibi hissettiriyordu.
Nefes nefese kaldıktan sonra düştüğüm yerden doğrulup "Teşekkür ederim." diye fısıldadım. Gözlerimde yaşlar vardı, ağladığımın farkında değildim. Jimin kızarmış yanağını ovuşturarak bana baktı. Endişeli gözüküyordu.
"O iyi merak etme." dediğinde ellerimle yüzümü kapattım. Yavaş yavaş yanıma oturdu. "İki aydır onu görmüyorsun. Normal konuşmalarınızda bile için titriyor, böyle bir konuyu konuşmaya dayanamazdın, biliyorum.
"Bizim şirketten istifa ettikten sonra ona teklif götüren ve reddedilen bir şirket yaptırmış bunu öğrendikleri kadarıyla. Her şey çok çabuk olmuş. Eski dostlarıyla birkaç kadeh bir şey içiyormuş. Bir anda kızlar doluşmuş ve ne olduğunu anlamadan gerekli pozları verip o daha ayaklanamadan işlerini bitirmişler.
"Olayın ardından büyük bir kavga olmuş. Seninkinin arkadaşları paparazilerin birinin kafasında şişe kırmış."
Endişe içinde derin bir soluk alınca "Taehyung'un burnu bile kanamamış." diye ekledi.
**
Sessiz sessiz otururken Hoseok paldır küldür odaya girdi. "Kiya gelmiş! Kiya'yı gördüm!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pixels || taekook
FanfictionEliyle saçlarımı okşarken "Sakın ağlama Jeongguk," dedi kulağıma, "Ağlarsan kalbimin sana söylediği şarkıları duyamazsın." (tamamlandı) 18.01.2019 13.12.2020