26. Bir Arada

536 52 20
                                    

"Neden yeşil takımı buraya yerleştirmiyorsunuz?"

Taehyung parmağıyla turne düzeninin hatalı bulduğu kısmını gösterdi. Ellerine dalmadan söylediklerine odaklanmaya çalıştım. Namjoon kaşlarını çatmış Taehyung'un omzuna vuruyordu.

"Değil mi!? Ben de aynı şeyi söyleyip duruyorum! Keşke dikkate alınsam."

Taehyung başını kaldırıp ona gülümsedi. "Ben de yokum artık. Seni takmadıklarında çığlık atıp sana dikkat kesilmelerini sağlayacak bir Taehyung yok."

Ben başımı önüme eğip efkara kapılacakken Namjoon kahkaha attı. Şu sıralar hiç görmediğim kadar neşeli görüyordum onu. Beni postalayacağı için böyle gözüktüğünü düşündüm kısa bir an için, sonra aklıma benimle beraber turneye katılacağı geldi hemen.

Taehyung'un da benimle gelmesini istiyordum ve Euna'ya defalarca bu teklifi sunmuştum ama düşünmesi gerektiğini söylüyor, kestirip atıyordu. Eninde sonunda hayır diyeceğini bilsem de umut etmesi güzeldi. Belki gizlice uçağıma ya otobüsüme alabilirdim. Belki de direkt gittiğim yerlerde beni takip ederdi. Yeterince parası vardı değil mi?

Düşüncelere dalmışken Taehyung çenemden tutup başımı kaldırdı. "Ne düşünüyorsun? C bölgesinde dursalar senin için de daha rahat olmaz mı? Böylesi çok uzak."

"Ha. Evet."

"Bakmadın bile."

"Hayır, baktım. Zaten gözüm sizde."

Yemedim der gibi dudağını büzdü. Biraz bana doğru eğildi, gözlerinin altındaki hafif morluklar yakın durunca daha da belli olmuştu. "Bu tarz ayrılıklara alışman gerek, biliyorsun değil mi?"

"Böyle olması gerekmezdi." Omuz silktim. Bana katılamaması onun suçu değildi tabi ama nedense bütün sitemim onaydı. Benim gözümde en imkansızı başaran, şirketin kahramanı biri olarak kaldığı için bu durumda olmamız hoşuma gitmiyordu. Hala ayarlamaları o yapıyordu mesela? Dediği gibi şirkette eli ayağı çoktu, en tepedekilere laf geçiremiyordu belki ama onun lafını dinleyecek, onu ikiletmeyecek bir sürü insan vardı.

Yanağımı hafifçe mıncırdıktan sonra Namjoon ile sahne düzenini konuşmaya devam etti. Fikirleri genelde aynıydı. Birlikte bir sürü tura çıktıktan sonra bunun olmaması mümkün değildi zaten. İkisi de "çıkış turnesi" konusunda deneyimliydi.

Elini kolunu sallaya sallaya odaya giren Yoongi masanın başına geldi ve tüm yükünü omuzlarıma yükleyerek durdu. Dirsekleri batıyordu, canım yansa da sesimi çıkarmadım. Kedi gözleriyle merakla düzene bakarken refleks olarak Taehyung ve Namjoon'un şikayetçi olduğu kısma parmağını uzattı. "Burası sıkıntılı duruyor." Üçü gülüştü. Benim dışımda herkesin keyfi yerinde gibiydi. Yerimi Yoongi'ye verip toplantı masasından ayrıldım.

Taehyung'un dağ evindeydik. Taehyung normal insanlardan daha çok üşüyen biri olduğu için evini sürekli sıcak tutmak zorundaydı ve bu beni boğuyordu. Oturdukları masaya göz attım, gerçekten çok odaklı gözüküyorlardı. Bir şey demeden kapıya yöneldim, ses çıkarmadan kapıyı kapattım. Dışarı adımımı attığımda suratım birden asıldı. Onların yanında da rol kesemiyordum ama yalnız kaldığım zaman mutsuzluğum iyice üstüme çöküyordu.

Girişteki merdivenlere kendimi bırakıp başımı dizlerime yasladım. Rüzgar tatlı tatlı estikçe derin nefesler aldım. Evin garajına bir araba yanaştı, biraz uzanıp baktığım zaman Kiya'nın arabasını gördüm. Biriyle telefonda konuşarak yanıma geldi. Ayakta, yanımda durdu ama telefonu kapatamamıştı. Selamlamak adına saçımı okşayıp yanıma oturdu. Konuştuğu kişinin sinirli sesi telefondan taşıp benim kulağıma  kadar geliyordu. En sonunda kendini azarlayan kişinin cırtlak sesine dayanamadı ve telefonu yüzüne kapattı.

pixels || taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin