Taehyung havaalanında Namjoon'un gönderdiği arabamı beklerken ağlamaklı bir sesle beni aradı. Anında buz kestim ve tüylerim diken diken oldu. Bir şeylerin ters gittiğini anlamak için medyum olmaya gerek yoktu.
"Sorun ne sevgilim?"
"Ne zaman gelebilirsiniz en erken?"
"Arabayı bekliyorum. Şöföre acele etmesini söylerim."
"Konum atacağım. Oraya gel."
Telefonu kapattı.
Hemen ardından telefonuma bir konum geldi. Hastane yazdığını gördüğümde tüylerim diken diken oldu. Birine bir şey mi olmuştu? Jimin? Neden Taehyung konuşmuyordu?
Konumu aldıktan sonra defalarca aradım ama hiçbirine geri dönmedi. Bir süre sonra da telefonu kapattı ya da kendiliğinden kapandı bilmiyorum. Soğuk soğuk terlemiştim, titriyordum.
Araba geldiğinde bavulu arkamda unutarak araca bindim. Şöför bavulu almadığımı görüp arabadan çıktı ve bavulu bagaja koydu. "Nereye gidiyoruz?" demek için ağzını açtı ama ben telefonumu araca bağlamıştım bile. Harita akıllı ekranda gözüküyordu.
"Hemen efendim."
Arka koltuğun cebinde su olduğunu ve içmem gerektiğini söyledi.
"Bu hastane konusunda bir şey biliyor musun?"
"Hayır, efendim. Sadece sizi evinize götürmem söylendi."
Mümkünmüş gibi daha da gerildim. Ekipten herkesi arasam da kimse telefonu açmadı.
**
Hastaneye vardım, kimin ismini söyleyeceğimi bile bilmiyordum ki acilin koridorunda Taehyung'u gördüm.
"Taehyung!"
Taehyung koşarak yanıma geldi ve bana sıkıca sarıldı. "Çok şükür geldin! Bunu sensiz atlatamazdım."
Anlamayan gözlerle ona baktım.
"Anna doğuma girdi. Bebeğin hayati riski var. Anna'nın da. Jimin perişan durumda lütfen onun yanına gidelim."
Elimi tuttuğu gibi beni karmaşık koridorda dolandıra dolandıra Anna'nın acı içinde bağırdığı bir odanın önüne getirdi.
Jimin'i görür görmez dizlerim tutmamaya başladı. Kiya'nın kucağında Anna her çığlık attığında haykırıyor, ağlıyordu. Bebeği önemsediğini biliyordum işte diye bağırasım geldi ama kendimi tuttum. Dizlerimin üstüne çöküp kulağına adını fısıldadım. "Buradayım. Geldim."
Gözlerim hemen Namjoon'u aradı. Az önce odadan çıkan hemşireyi sıkıştırmış konuşmaya çalışıyordu. Göz göze gelince olayın ciddiliğini anladım. Anna'ya veya bebeğe bir şey olacağı düşüncesi bile ödümü kopartıyordu. Jimin'in küçük elini elime alıp olduğum yere çöktüm. Kiya sessiz sessiz ağlıyordu. Hoseok devamlı bebeğin doğumuna kalan günleri sayıyordu ama o ve diğerleri neredeydi bilmiyordum.
Birkaç dakika sonra Anna'nın çığlıkları kesildi. Odadan neredeyse hiç ses gelmiyordu. Bebek ağlaması da duymadık. Herkes nefesini tutmuş gibiydi, odada ölüm sessizliği vardı.
Odadan doktor çıktı. Ortama şöyle bir göz attı ve kaşları çatıldı. "Bebeğin babası aa..."
Jimin Kiya'nın kucağından kalkıp ayaklandı. "Buyrun?"
"Odaya gelir misiniz?"
Jimin bizlere şaşkın bir bakış atıp içeri girdi. Olduğumuz gibi durduk, kimse kıpırdamaya cesaret edemiyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pixels || taekook
FanfictionEliyle saçlarımı okşarken "Sakın ağlama Jeongguk," dedi kulağıma, "Ağlarsan kalbimin sana söylediği şarkıları duyamazsın." (tamamlandı) 18.01.2019 13.12.2020