Masamın üstünde bulduğum nota kadar Taehyung'un stüdyoya dönüşünün ilk günü her detayıyla birlikte karmakarışıktı.
Saatlerce dil döktükten sonra onu benimle birlikte motoruma binmeye ikna ettim. Yol boyunca korku içinde beni sımsıkı kavrayan kolları ve omuzlarımın gerisinde hissettiğim yumuşacık saçları için iç dünyamı minnet yağmuruna boğdum.
İkimiz de stüdyoya dönme konusunda gergindik. Genel olarak anlaşamadığımız ya da sevmediğimiz biri yoktu ama insanlar asla boş konuşmaktan geri kalmıyordu. Taehyung gidişi ve hemen ardından benim haftalarca zombi gibi gezmem hakkında gereğinden fazla dedikodu çıkmıştı.
Şirketin önüne geldiğimizde motoru benim için ayrılan park yerine bıraktım. Taehyung bacaklarının titrediğini ve midesinin bulandığını söyledi.
"O kadar kötü mü kullanıyorum hyung?"
Ona takıldığımı anlamadan "Hayır ama ben çok hoşlanmıyorum." dedi kısık sesle. Bükülüp ellerini dizlerine koydu, derin derin nefes almaya başladı. Yedek kaskı kafasından aldıktan sonra çenesinin altına elimi koyup bana bakması için zorladım. "Biraz soluklanmama müsaade et." dedi. İstediği mesafeyi ona verip geri çekildim ve titremesi geçene kadar hiçbir şey demeden onu izledim.
Biraz daha sakinleşince motorun küçük bagajına koyduğu çantasından pet şişesini çıkardı, küçük yudumlarla suyu yarısına kadar bitirdi. Benimle ilgilenmesini istediğim için büyük bir adımla önüne zıpladım ve neredeyse burunlarımız birbirine değecek şekilde karşısında durdum.
Onu öpmek için uzanınca anında omuzlarımdan tuttu ve itti. "Ne yapıyorsun Kook?"
"Biraz sakinleştirmek istedim. Gerginliğini alayım."
"Beni öperek nasıl gerginliğimi alabileceğini düşünebiliyorsun ki? Onca insanın içinde hem de?"
Sarkastik bir tavırla etrafıma bakındım. "Vay be! Haklısın. Bu kadar insanın içinde nasıl seni öpmeye çalışırım! Aptal kafam."
Sanki söylediğimin sarkastiklik derecesini daha da arttırmak ister gibi, şiddetli rüzgarın etkisiyle plastik bir bardak uçup geçti yanımızdan. Peşinden de bir poşet sürüklendi.
"Haklısın. Özür dilerim."
Tek elini çaktırmadan tuttum. "Özür dileme. Hissettiğini yansıtmanı seviyorum. Sadece," derin bir nefes aldım. "Bizi görmelerinden bu kadar çekinmen canımı sıkıyor."
"Bizi görmelerinden çekinmiyorum."
Kaşlarımı kaldırıp uzun uzun baktım. Avcundaki elimi hafifçe sıktı. Ağzını açıp bir şey söylemek üzereyken dönen kapıya göbeğini sığdırmaya çalışan Nikou'yu gördük. Suratı -ve yarı kel kafası- kıpkırmızı kesilmişti, nefes nefese yanımıza geldi.
"Taehyung!?"
Taehyung ile birbirimize baktık. Açıklamana yapmana gerek yok dercesine ben de elini sıktım ve kısaca "Biz geldik." dedim Nikou'ya.
"Evet, onu görebiliyorum. Ama.."
"Ama'sı yok. Sadece geldik."
Nikou uzun uzun Taehyung'a baktı. Taehyung göz teması kurmaktan bilerek kaçınarak etrafa kısa ve boş bakışlar atıyordu.
"Pekala, içeri buyurun o zaman."
Elini bırakmak istemiyordum ama gün boyu Nikou ve onun gibilerin verdiği tepkilerden zaten yeterince bunalacağını fark ederek yavaşça elimi çektim. İlişkimiz hakkında istediğimiz gibi davranacağımız zamanlar da gelecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pixels || taekook
FanfictionEliyle saçlarımı okşarken "Sakın ağlama Jeongguk," dedi kulağıma, "Ağlarsan kalbimin sana söylediği şarkıları duyamazsın." (tamamlandı) 18.01.2019 13.12.2020