Arabayı karanlık arka sokağa park ettik ve indik. Kameralara gözükmek istemediğimizden değil, Taehyung'un üşengeçliğinden. Yoongi'nin odasına daha yakın bir kapıymış arka taraftaki.
Taehyung'un kıyafetlerinin içinde elimden geldiğince rahat etmeye çalıştım ama onun gibi havalı gözükmek ve bu görünüşü taşımak kolay değildi. Arabadan inip yanıma geldikten sonra beni baştan aşağı tekrar tekrar süzünce utandım, nasıl duracağımı bile bilemedim.
"Biliyor musun? Daha sık böyle giyinmelisin." İltifat ettiğini varsayıp kibarca teşekkür ettim. Benim bu tarz kıyafetleri alacak kadar param yoktu, giyerken rahat edememem de birazdan bu yüzdendi. Tabii bunu ona söylemedim. Zaten tahmin ettiğini düşündüm.
Geniş, eski bir stadyumdaydı konser alanı. Haftalardır bu konser için kapalı tutuluyordu ve hazırlıklar yapılıyordu. Hayranların boğuk çığlıkları ve haykırışları ta bizim olduğumuz yere kadar geliyordu.
Bir iki dolambaçlı yoldan sonra Yoongi'nin odasını bulduk. Kapıyı çalıp içeri girdik. Yoongi'nin saçı ve makyajı yapılırken gözlerini kapatmış bir şeyler mırıldanıyordu.
Taehyung içeri girip ses verince gözlerini açmadan "Benimkini getirdin mi?" diye sordu yüksek bir sesle. Fön makinesinin sesini bastırmaya çalışıyordu. Taehyung ne dediğini anlamayınca kuaför adama, şöyle bir elini salladı ve makineyi kapattırdı. Elleriyle gözlerini ovalayıp bize döndü ve beni görünce kocaman gülümsedi. "Evet, getirmişsin. Bakıyorum Taehyung sana moda dokunuşunu bahşetmiş."
Güvenle gülümseyerek kendi etrafımda dönüp Taehyung'un şaheserini ona da gösterdim. Karşılıklı gülüştük. Yanındaki boş tabureyi çekip oturdum, Taehyung bizden biraz uzaktaki kanepeye yayıldı ve biz konuşurken telefonuyla oyalandı.
Yoongi'yi özlediğimi fark ettim onu görünce. Elimi dizine vurup bunu ona da söyledim. Yoongi dudaklarını büzüp "Sizin aranızdaki dram bizim ilişkimizi de etkiledi," dedi ve yanağımdan bir makas aldı. "Ben de seni özledim. Bugünün önemini biliyor musun?" diye de sordu.
Başımı hayır anlamında sallayıp dikkatle gözlerine baktım. Taehyung Yoongi laf atarken oralı olmamıştı ama bu sorusu üzerine ona dönüp kaşlarını kaldırıp indirdi.
"Kiya geliyor."
"Biliyorum?"
Yoongi olduğu yerde kıpırdandı. İkisine de sırayla baktım. Taehyung başını telefonundan kaldırmadan "Bilmem kaç kez randevuya çıktılar, senin haberin yok tabii."
Ağzımdan küçük bir çığlık ve ardından isyan dolu bir haykırış çıktı. "Birkaç kez mi? Benim neden hiç haberim olmadı?"
Yoongi'ye ayrı Kiya'ya ayrı darılırken bir yandan da heyecanlandım. Yine dahil edilmediğim, dışında kaldığım olaylar olmuştu, yaşasın.
Aynada gözüm Taehyung'a takıldı ve beni izlediğini fark eder etmez bakışlarını kaçırdı. Ben de kıyafetimi düzeltiyor gibi yaptım. Yanaklarım al al olmuştu ve göz kapaklarım şiş duruyordu. İnatla yamuk duran saç tutamını düzelttim.
İlgisiz gibi davranmaya çalışarak "Hmm demek öyle." dedim. Masanın üzerindeki malzemelere bakıyormuş gibi yaptım ama gerçekten keyfim kaçmıştı. Kiya ile karşılaşmak istemedim. Ne kadar yoğun olursam olayım ben hayatımda büyük bir gelişme olduğu zaman paylaşıyordum, aynısını onun da yapmasını isterdim.
Yoongi elime aldığım saç fırçasını çekiştirerek "Trip atmanın sırası değil şimdi, dinle,"
Fırçayı zorla elimden aldı ve tekrar aynı yere koydu. "Bu akşam onu köprüye götüreceğim. Konserden sonra. Artık bir şeyler yapmamın zamanı geldi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pixels || taekook
FanfictionEliyle saçlarımı okşarken "Sakın ağlama Jeongguk," dedi kulağıma, "Ağlarsan kalbimin sana söylediği şarkıları duyamazsın." (tamamlandı) 18.01.2019 13.12.2020