Selaaaaaammmm böyle bi ficin varlığını hatırlayanlar burda mıı şalksdşlaskdş
Uzun süredir bölük pörçük orda burda yazıp birleştirdiğim bi bölüm olduğu için yanlışlarım olabilir, tabii ki düzenlemedim şalksşldklşdka
İyi okumalar <3
----
O gün günlerden cumaydı.
Konuya benim kadar mükemmel olmayan bir cümle ile giriş yaptığımın farkındayım ancak günler önemlidir. Günler çok önemlidir. Ama sanırım siz günlerden ziyade şimdiye kadar yaptıklarımı daha çok merak ediyorsunuzdur. En son hatırladığınız, muhteşem bedenime sızan varoş virüsler yüzünden hasta olmamdı. O günün üzerinden yaklaşık olarak 2 hafta geçti ve ben eskisi gibi muhteşem ama virüssüz bir halde yeniden karşınızdayım. Ara gösteri sınavım çok çok iyi geçmese de bir şekilde geçmiş ve jüri övgülerini kazanmayı sağlamıştım.
150 boyundaki part time ev arkadaşım Byun Baekhyun bana güzel bakmıştı kısacası.
Başa dönecek olursam bugün cumaydı ve yazılı sınavların son günüydü. Şu an bu düşünce konuşmasını ise sınavın tam ortasında yapıyordum. Neredeyse bütün okulun aynı anda girdiği Temel İngilizce sınavındaydık ve sadece kağıda adımı yazmakla yetinmiştim. İngilizce bilmediğim için değil yanlış olmasın. Ben, Park Chanyeol, öyle ünlü bir star olacaktım ki ben İngilizce değil, beni seven insanlar Korece öğrenmek için can atacaktı. Bu yüzden 40 dakikalık sınavın kalan 38 dakikasını arkada oturduğum yerden yüz kişilik sınıfı izleyerek geçirmeyi tercih ediyordum.
Bunu yaptığım sırada çaprazımda oturan Baekhyun'la göz göze geldik. Bana ateş saçan gözlerle baktığında yine ne hata yaptığımı düşünmeye çalıştım ama bulamadım. Şüphesiz ki hatasız biriydim.
Kağıdımı işaret edip dudaklarını kıpırdattığında anladım ki bana 'Geri zekalı şu kağıda bir şeyler bari yaz da az puan al, yoksa yine kalacaksın aptal mısın nesin de inat ediyorsun, sana artık katlanamıyorum keşke bir an önce ölsen' diyordu. Evet, sadece iki dudak hareketinden ben bunu anlamıştım. Çünkü onu tanıyordum.
Baekhyun'un sessiz hakaretleri yüzünden kırılan kalbimle birlikte kağıdıma biraz göz gezdirdim. Rakamlar sorulmuştu. Tamam, bunu yapabilirdim işte. Sonuçta şarkılarımın bazı kısımlarında İngilizce rakamlar lazım olabilirdi.
1: One
2: Two3: Tree
4: Faur
5: Fiwe
Hocanın süre bitti uyarısının ardından kağıtları büyük bir uğultu eşliğinde teslim etmiştik. Kapının dışına çıkıp koridorda uyuşuk arkadaşımın çıkmasını bekledim. Aynı sınıfa denk gelmemiz iyi olmuştu. Onu bulmak için vakit kaybetmeme gerek kalmamıştı. Gelmesi biraz sürdüğü için duvara yaslandım. Çantasından sadece bir kalem ve silgi çıkarmasına rağmen neyi toparlaması bu kadar uzun sürüyordu bilmiyorum ancak her seferinde böyle geç kalıyordu.
"Hayır Chanyeol." Kapıdan çıkar çıkmaz bana bunu söyleyip koridorun diğer tarafına adım attığında bileğine yapışıp kendime çektim. Biraz fazla güç uygulamış olmalıyım ki bedeni bedenime yapışmıştı. Vay be, aynı filmlerdeki sahneler gibi olmuştu. Her Koreli şarkıcı gibi oyunculuğa adım atarsam da çok başarılı olacaktım.
"Daha bir şey demedim ki." Diye sırıttım. Kendisini geri çekip gözlerini devirdi. Anlamıyorum, herkes ne kadar tatlı bir gülümsemem olduğundan bahsederken Baekhyun bana yüzünü buruşturuyordu. "Ne diyeceğini biliyorum. Bu yüzden hayır diyorum zaten."