Yanlışlarım varsa affedin, oldukça zor şartlar altında yazdım çünkü bölümü
Gecikme için çok üzgün olduğumu bilin, iyi okumalar
-----
Sabah gözlerimi ufak tefek tıkırtılara açtım. Bedenimle birlikte duygularımı da güzelce örten yorganın altından kalkmaya hazır olmadığım için kalkmak yerine yatakta biraz daha kalmayı tercih ettim.
Bir süredir yalnız yaşadığım için alışık olmadığım bu seslere son günlerde alışmaya başlıyordum. Yalnızca bir defa çalmanın ardından kapanan alarm sesinin ardından kısa bir süre sonra banyodan yükselen su sesi, devamında ise tek tük tıkırtılar... Duygusal bir bağım olmasa da yaşam biçimimizin oldukça benzediği bu kadının evinde bulunmak sandığım kadar da kötü değildi. Her şey alışık olduğum bir düzenin parçası gibiydi.
Topuklu ayakkabıların boş zeminde çıkardığı gürültü giderek artınca yataktan çıkma kararı aldım. Yıllardır sabah erkenden uyanır, gözlerimi açar açmaz kalkarak duş alır sonrasında ise hazırlanarak gitmem gereken yere giderdim. Fakat burada olduğum bir haftadır tüm bunların tersini yapıyordum. Herhangi bir neden belirtmeden Kyungsoo'ya şirkete gitmeyeceğimi söylemiştim. Şaşırmadığına göre günlerdir kaçınmaya çalıştığım haberlerin farkındaydı.
Geç saatte kalkıyor, bazı günler erkenden gözlerim açılsa bile kendimi yeniden uyumaya zorluyordum. Sonrasında ise bütün gün televizyonun karşısında film izleyerek dışarıdan söylediğim yemekleri yiyordum. Gerçeklerden ve beni bekleyen olumsuz şeylerden bu şekilde kaçmaya çalışıyordum. Bunun bir sonu gelecekti ama sonunun gelmesine henüz hazır değildim.
Odamdan dışarı çıkarak sesin kaynağına doğru ilerledim. Bir süre annemin salonun ortasında kaçınmasını izledim. Bir haftadır her gün böyleydi desem abartmamış olurdum. Hep bir acelesi vardı ve her zaman ya telefonuna ya da bilgisayarına yapışık görürdüm onu. Şimdi yine kulağında telefonu vardı. Beni görünce dudaklarını kıpırdatarak günaydın dedikten sonra telefonun karşısındaki kişinin cümlelerine odaklanmaya devam etti.
Burnuma dolan yanık kokusuyla hızla mutfağa dolandım. Annem telefonla konuşmaya devam ederek panik içinde bana yetişti ve ekmekleri görünce kaşlarını çattı. Tabağa çıkarttığı ekmekleri çöpe atmak üzereyken onu durdurdum. "Böyle de yiyebilirim, sorun değil."
Böyle şeylerde iyi olmadığını biliyordum. Eve geldiğim ilk gün evde yiyecek en ufak bir şey olmadığından su içmek dışında evde herhangi bir besin tüketmediğinden emin olmuştum. Zaten sabahları çok erken çıkıyor ve oldukça geç geliyordu.
Telefonla görüşmesini sona erdirdikten sonra bana döndü. "Ekmeğine reçel sürmemi ister misin?" Sabahları tatlı yiyen biri değildim. Yine de başımı sallayarak ekmeğime reçel sürmesine izin verdim. Yanık ekmek de sevmezdim. Reçelle de pek aram yoktu. Ama benim için bir şeyler hazırlama çabasını bozmaya cesaretim yoktu. Annem ilk defa benim için bir şeyler hazırlıyordu ve bu benim için oldukça özel bir durumdu.
"Lanet... Çok geç kaldım." Kol saatine baktıktan sonra koşturarak odasına gitti ve kol çantasını alarak geri döndü.
Saatin 11 olduğunu görünce şaşırarak yüzüne baktım. "Yaklaşık dört saat kadar geç kalmış olabilir misin?" Yüzüne hafif bir gülümseme yerleşince kendimi tuhaf hissettim. "Bugün Pazar." Tamam, Pazar olduğunun farkında değildim ama konuyla bağlantısını çözememiştim.
"Normalde bugün çalışmıyorum ama acil bir kurul toplantısı çıktı. İki üç saate işim biter gibi. Akşama doğru istersen dışarıda bir şeyler yiyelim?" Dışarı çıkmak istemiyordum. Mümkünse dış dünya ile bağlantım sıfır olsun istiyordum.