Bakın oraya M koydum ama valla M gibi değil ya şaskld sadece küçük bebiktolarım da beni okuyo diye koyuyorum benden günah gitsin diye aşslkda
İyi okumalarrr
----
"Lütfen bana bunun gerçek olmadığını söyle." Yavaşça ıslak ve sıcak dudaklarından ayrıldığım Baekhyun'a baktım. Hala inandırıcı gelmeyen pek çok şey vardı. Kapattığı gözlerini aralayarak kirpikleri üzerinden bana baktı.
Dudaklarına küçük, belli belirsiz bir tebessüm oturdu. "Gerçek olmasın mı isterdin?" Dakikalardır koltuğuna uzanmış birbirimizin ağzını yiyorduk. Baekhyun bedenimin tam altında sımsıcak bir şekilde yatıyordu ve dudaklarından kaçıp giden solukları yüzüme vuruyordu.
Onunla yeniden biz olmakla kaçıp onu kendimden kurtarmak arasında bocalıyordum.
"Bilmiyorum." Kafamı kurcalayan düşüncelerim arasında sızlandım. "Gerçek olamayacak kadar güzel çünkü."
Sanki bana bunun gerçek olduğunu kanıtlamak istercesine dudaklarıma bir kez daha yaklaştığında tereddüt ettim. Onu öpmek istiyordum ama bunu doğru da bulmuyordum. Onun beni öpmesini hak ediyor muydum ki?
Tereddüdümün farkına vararak geri çekildi. Altımda durmuş, boynuma sarılı olan kollarının eşliğinde, samimi ve kararlı bir şekilde bana bakıyordu şimdi. "Seninle buluşmadan önce çok şey düşündüm. Neler konuşacağımı sürekli kafamda tekrar ettim. Hatta not bile çıkardım ama kağıt arabada kaldı." İnanamaz gözlerle bana baktı.
Kısa bir gülüşün ardından kendini toparlayarak yeniden bana odaklandı. "Anlatmak istersen dinlerim. Ama anlatacağın şeyleri az çok biliyorum. O yüzden konuşmak yerine başka şeyler mi yapsak?"
Yutkundum.
Baekhyun tanıdığım Baekhyun gibi değildi. Şimdiye kadar hiçbir zaman beni öpüşmeye zorlamamıştı. Öpücüklerimizi başlatan kişi o olmamıştı. Konuşmak yerine başka bir şeyler yapmayı hiç istememişti.
Kalbim endişe ile çırpındı. "Ateşin mi var?" Elimi alnına koydum panikle. Bu şekilde ateş nasıl anlaşılıyordu bilmiyordum bile.
"Hayır." Tatlı tatlı kelimeyi uzatarak başını iki yana salladı. Bu her kimse benim Baekhyun'uma bir şeyler yapmıştı. Güzel şeyler.
"Bana kızgın değil misin? Yüzüme yumruk falan atmak istemiyor musun?" Bir şeylerden emin olmak istiyordum. Beni gerçekten isteyip istemediğinden emin olmak istiyordum başta. Ona, onun kaldırması güç olan şeyler yapmıştım.
"Sana çok kızgınım Chanyeol." İç çekti. Ciddiydi. "Sana hep kızgın olacağım." Siktir. Cidden ciddiydi. "Ama kendime daha fazla kızgınım. Bu yüzden artık bunlar hakkında konuşmak istemiyorum. Belki sonra ama şimdi değil." Boynumda elini aşağı indirerek yanağıma dokundu.
Onunla bu hale nasıl gelmiştim hatırlamıyordum bile. Tek hatırladığım beni öpmeye başlaması ve ona cevap veren bedenimin onu bu koltuğa yatırmasıydı. Şimdi başparmağı hafifçe yanağımı okşarken ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Korkuyordum ve korktuğum şey bizzat bendim. Duygularımdan ve ona olan özlemimden korkuyordum.
Uzunca bir süre yanağımı okşadı, ben de güzel gözlerinin içine baktım. Ona gözlerinin ne kadar güzel olduğunu söyleme fırsatım olmuş muydu hiç diye düşündüm. Büyük ihtimalle söylememiştim. Çünkü bildiğiniz üzere aptalın tekiydim.
Onun bu halde olmasından, ilişkimizin bu halde olmasından tek sorumlu kişi bendim. Hiçbir zaman ne hayatım ne duygularım hakkında dürüst olmuştum. Bugün bu iki konuda da dürüst olmak istemiştim ama kelimeler dudaklarımdan çıkamamıştı.