Selaaaaaam aşslkdaslda
Bölümde biraz ayıplı şeyler var aslında M uyarısı koymayı gerektirecek kadar değil ama tabii ki de önceden bir uyarmak görevim olduğu için koymak zorunda hissettim kendimi
Neyse iyi okumalar hadi <3
---------
Park Chanyeol'ü öldürmek istiyordum.
Birkaç gündür aptal gibi davranmasına katlanmam yetmezmiş gibi bir de onun yüzünden o kadar insanın içinde sahne konuşması yapmak zorunda kalmıştım. Grupla yaptığım şeyden, herkesin içinde Chanyeol'ü merkez üye ilan etmemden bahsediyordum.
Sadece en yakın arkadaş benzeri bir şeyim olduğu için değil, her kim, neresinden bakarsa baksın Chanyeol sahneye oldukça yakışıyordu. Tanrı vergisi fiziği ve yüzü dışında bile onda parlayan bir şeyler vardı. Yeteneklerini saymıyordum bile. Bunun farkında olmaması ya da farkında olmasına rağmen böyle saçma sapan tavırlar sergilemesi yüzünden delirerek bugün o konuşmayı yapmıştım. Genelde grup çalışmalarının hiçbir şeye karışmayan üyesi olmama rağmen hem de. Hoş, karışmasam ortaya korkunç bir şey çıkartacaklarına niyeyse emindim.
Demem o ki bugün yaptığım şey Chanyeol'ü kurtarmak değil, öncelikle Chanyeol'ün uyguladığı işkenceden sonrasında ise o yarışmada rezil olmaktan kurtarmaktı. Çünkü Chanyeol biraz daha sen ailen yüzünden istediğin şeyi yapabilirsin ama bu benim son şansım edebiyatı yapsaydı katil olabilirdim.
Onların yanından hızla ayrılmıştım çünkü insanların o kadar konuşmamın ardından bana 'İyi düşündün? Böyle bir şey nasıl aklına geldi' sorularını ve çoğunlukla övgü içerikli tepkilerini dinleyecek türde biri değildim. Ayrıca kapmam gereken bir müzik sınıfı vardı.
Aceleci adımlarla en sevdiğim müzik sınıfına gittim. Nasılsa bir kere ben gidip yer kaptığımda pek kimse bana eşlik istemezdi. Tek başıma piyanonun karşısında biraz prova yaptım. Belki gösteri için bir şeyler aklıma gelir diye tuşların üzerinde parmaklarımı boş boş dolaştırdım ama yaratıcı günümde değildim.
Hiphopla klasik müziği karıştırmak mı? Gerçekten bu çocuklar okulun en iyisiyiz diye mi geçiniyorlardı yani?
Can sıkıntısıyla derin bir nefes alarak bugünlük provamı bitirdim. Dışarı çıktığımda hava kararmış ve öğrenciler ortadan kaybolmuştu. Kaldırım boyunca arabama yürüdüğüm sırada banklarda oturan bir karaltı fark ettim. Sessizliğin içine benim adım seslerim karıştığı için oturan kişi arkasına dönüp bakmıştı. "Sehun?" Beni gördüğü için şaşırarak ayağa kalktı ve çimenleri aşarak bulunduğum yere geldi.
"Bu saatte ne yapıyorsun burada?" Sorusu beni gülümsetti. "Ben hep bu saatlerde okulda oluyorum, asıl sen bu saatte ne yapıyorsun?" Ensesini kaşıdı. Ben çevresindeyken bunu sık sık yapıyordu nedense. "Provadan sonra yorgun olduğumu fark edip biraz oturayım demiştim. Saatin bu kadar geçtiğini fark etmedim." Görünen o ki havanın karardığını da fark etmemişti.
"Bir sorun mu var?" Diye sormuştum bu yüzden. Sehun da Chanyeol gibi ders biter bitmez arkadaşlarıyla takılmıyorsa okuldan uzaklaşan tiplerdendi. "Hiç, biraz kafa dinliyordum." Kaşımı kaldırdım. "Okul bahçesinde mi?" Başını salladı sakince.
Onun yanındayken hakim olamadığım flörtöz tavrıma engel olamayarak kıkırdadım ve yürümeye devam ettim. "Gel öyleyse."
"Nereye?" Diye sorduğunda cebimden anahtarımı çıkarıp salladım. "En iyi ve en ucuz içkiyi aynı anda bulabileceğin tek yere." Bu yer elbette evimdi. Hem içesim vardı hem de yalnız kalmak istemiyordum. Chanyeol servis dışı olduğuna göre Sehun'u eve atmamda bir sakınca yoktur diye düşünmüştüm. Ta ki eve gelmemizin daha beşinci dakikasında kapı çalana kadar.