"Biri bana burada ne olduğunu açıklayabilir mi?" Salonumun içinde sesim çıktığı kadar bağırdım.
"Baekhyun ben gerçekten özür dilerim." Yattığı yerden ilk doğrulan Kyungsoo olmuştu. Dağılmış, yüzü gözü şişmiş ve saçları birbirine girmişti.
"Bir saniye ya." Chanyeol alnına kadar çekmiş olduğu mavi battaniyesini yüzünden hızla çekmişti. "Bu benim sözüm, sözümü çalma. Özür dilerim Baekhyun."
"Ne sözü? Özür dilemek ne zamandan beri birinin sözü oldu?" Kyungsoo kaşlarını çatarak Chanyeol'e döndü. Ben ise kollarımı önümde birleştirmiş bu saçmalığın ne zaman biteceğini düşünüyordum.
"Tabii ki benim sözüm bu. Hikayenin adı bile benim özürlerimle ilgili."
"Chanyeol saçmalamayı kes ve bana bu saçmalığın ne olduğunu anlat." Neler olup bittiğini Chanyeol'den duymak isteyip istemediğime emin değildim ama Kyungsoo uykulu bir halde gözlerini kaşırken ona pek bağırasım ve emir veresim gelmemişti.
Chanyeol anlamamış gibi gözlerini kırptı. "Saçmalık mı? Ne oldu ki mozaik pastam? Bir şey mi oldu?" Yalnız olmadığımız için öfkeli yanımı bastırmaya çalıştım. Sakin olmalıydım. Sakin olabilirdim.
"Gözlerimi hastanede açıyorum, etrafımda kimsenin olmamasını doğal karşılamaya çalışarak taksiye binip evime geliyorum, bu sürece kadar ikinizi de defalarca arıyorum ve en azından nezaketen hastanede olmasını umduğum adamları benim evimde, benim salonumun ortasında, bira tenekeleri ve cips kokusu içinde uyurken buluyorum." Bağırmamak için özen göstersem de sesim son anda yüksek çıkmıştı. "Tam olarak bu saçmalığı açıklamanızı bekliyorum."
Kyungsoo çekingen, üzgün ve şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Onun ileride yöneticim olacağı gerçeği yüzünden bağırdığım için kendimi suçlu hissediyordum ama sabahtan beri aklıma milyonlarca şey gelmişti. Bu halim yüzünden şaşırdığı her halinden belliydi. Kesin bu şey Chanyeol'ün başının altından çıkmıştı.
"Ha o mu?" Chanyeol rahat bir tavırla arkasını yaslanıp gülümsedi. "Kyungsoo ile gece sporu yapmaya çıkmıştık." Ne?
"Yürüyüş." Diye ekledi Kyungsoo hemen ardından fakat ikisinin dediği de pek anlaşılır gelmemişti.
"Aynen yürüyüş." Chanyeol başını araba süsü gibi salladı. "Sonra öyle bir yürüdük ki sorma işte."
Sıkıldığım için ayağımı gürültü ile yere vurmaya başladım. "Soruyorum."
"Hava alalım falan derken Kyungsoo'nun abisinin dükkanının önünden geçiyormuşuz, bak sen şu işe. Sonra bir ziyaret edelim dedik."
"Abim bar işletiyor." Sabah hastanede Kyungsoo'nun abisi olduğunu söyleyen bir doktor benimle oldukça güzel bir şekilde ilgilenmişti. Bu adamın kaç tane abisi vardı?
"Baek biliyor musun Kwangsoo'nun abisinin adı Kyungsoo'ymuş." Kyungsoo ve ben ona bakınca yaptığı yanlışın farkına vardı. "Ya da tam tersi işte."
"Bu hala niye bu halde olduğunuzu açıklamıyor."
"İşte sebzeli pilavım anlasana." Kyungsoo'nun göremeyeceği şekilde kaş göz işareti yaptı. "Biz kendimizi baya kaptırdık. Kyungsoo da şey oldu. Sızdı. Evini bilmediğim için ve o halde hastaneye geri dönemeyeceği için onu buraya getirmekten başka çarem yoktu."
Bu hikayeye inanmamak için Kyungsoo'nun dehşet içinde başını iki yana sallayarak Chanyeol'ün açıklamalarını dinlemiş olmasını görmeme gerek yoktu. Salonun hali bile olayın Chanyeol'ün anlattığından çok daha farklı şekilde gerçekleştiğini açıklıyordu.