Lütfen oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.
30. BÖLÜM "YABANCI"
Hayatımızın dönüm noktalarını kendine saklayan ve ilerde bir duvar gibi karışımıza çıkaran geçmişten nefret ediyordum.
Hayat denilen oyun zor ve acımasızdı, kat ettiğimiz yolda çektiğimiz cefanın bir anlamı yokmuş gibi sürekli en başa sarması büyük haksızlıktı.
Bir sorun biterken bir yenisi başlıyordu. Karşımdaki adam o gece hatırladığım adamdan çok farklıydı, tam bir baş belası gibi görünüyordu.
Genel evden onun sayesinde kaçmıştım ve bir daha karşılaşacağımızı sanmıyordum.
Yüzümü dikkatle inceleyince başımı eğdim, kaçmak çözüm değil tabi ama sarhoştu diye beni hatırlamıyor olabilirdi. Bir tarafım kendimi kandırdığımı, kadın tacirlerinin onu rahat bırakmadığını söylesede üstünde durmadım, bugün yeterince sorun yaşadım daha fazlasını kaldıramam.
Genç adam elindeki kapıyı itip tam açtı. Siyah gözlerine bakacak cesareti kendimde bulamadığımdan göz ucuyla Cesur'a baktım, önünde duran adama öldürücü bakışlar atarken aynı karşılığı alıyormuş gibi hissettirdi.
"Cesur." dedi genç adam, sesindeki iğneleyici ton hiç hoşuma gitmedi. "Evine adım atsana." Cesur sessiz kaldı, elimi tutup içeri girdi. Genç adam kapıyı sertçe çarptı ve burada istenmiyorsunuz mesajını verdi. Rahat tavırları onun Süreyya Hanımın oğlu olduğunu kanıtlıyordu. Eh hal böyle olunca tüm mal varlığının Kemal Bey göçüp gittikten sonra oğluna kalmasını garantilemek istemesi sorularıma cevap veriyordu.
"Oğlum geldin mi?" Cesur girdiği sessiz öfke nöbetini henüz atlatamadığından bizi salonda bekleyen Kemal Beye ben zorda olsa gülümseyebildim. "Umarım geceniz iyi geçmiştir." Babasına cevap versin diye dirseğimle kolunu dürttüm. Huzursuzca elini ensesine attı. "Şu ana kadar her şey kusursuzdu." dedi, üstüne alınan genç adam bozuntuya vermedi. Cesur ağır ağır yürüyüp babasının yanına oturdu ve kendini iyi hissettiği tek yerde yanında olmamı istediğinden elini bırakmamıştım.
Kemal Bey çocuklarına bakıp "Sonunda." dedi keyfî yerindeydi. "Tüm ailem tekrar bir arada, benden daha mutlusu yoktur bu dünyada." Genç adam karşımızdaki koltuğa geçip bacak bacak üstüne attı. Bakışları bana kilitlendi, korkumla beslenir gibi sessizce üstüme geliyordu ve yapabildiğim tek şey yine kaçmaktı.
Allah'ım lütfen, beni hatırlamasın.
"Babacığım bu genç hanım kim?" diye sordu. Kemal Bey elini Cesur'un omuzuna attı.
"Nisa benim gelinim." Genç adamın tek kaşı kalktı ve huzursuz olalım diye eski konuları açtı.
"Cesur, Sevda'ya ne oldu? Yanlış hatırlamıyorsam onun için aileni karşına almıştın, sonra da terk etmiştin."
"Seni ilgilendirmez." diye tersledi onu Cesur.
"Hadi ama, bilmeye hakkımız var."
Bu konuşma iyiye gitmiyordu.Cesur elini yumruk yapınca Kemal Bey araya girdi. "O kadının adını bir daha duymak istemediğimi söylemiştim."
"Elimde değil babacığım, hayatımızın tamamına girince..."
"Yeter, kapat bu konuyu ve bir daha sakın eski defterleri açma!" Kemal Beyin sert çıkışı, küçük oğlunu susturdu. Süreyya Hanımın hiç hoşuna gitmese de oğlunun azar yemesine göz yumdu ve aynı tepkiyi eşinden alacağını bildiği için konuşmaya dahil olmadı.
"Ah ben kendimi tanıtmayı unuttum yengeciğim." Yerinden kalkıp yanıma geldi, tokalaşmak için elini uzattı. Tutmakta tereddüt ettim, Cesur onunla temas etmeyeyim diye elimi sıkıyordu.
Genç adam umursamazdı, ellerimize bakıp sırıttı. Geri çekileceğini düşündüm aksini yaparak beni şaşırttı. Havada asılı kalan elini indirmek yerine bana eğildi, bacağımdaki elimi hızla tutup kendine çekti, dudaklarına götürüp öptü. "Adım Korkut yengeciğim, sevgili eşinin kardeşiyim. Ailemize hoş geldin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CESUR/çürük koza(+18)
RomanceO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.