Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
43. BÖLÜM. "ONA KAPILIYORUM"
Zihnimin ihtilâli gerçekleşirken ardında durduğum yıkımın kalıntılarına tutundum. Yürüdüm, önümdeki uzun yol pek görününce durup bu sefer ardıma bakındım ve görüp görebileceğim tek şey silik bir anının yongasıydı. Boşalan şişeler, dudaklarımda arda kalan içkinin nahoş tadı...
Peki sonrasında ne oldu?
Birlikte uzandığımız koltuğun dili olsa da konuşsa keşke. Yarı çıplak altımda döşek görevi gören bedenine nasıl abandığımı, beni kollarıyla sarıp sarmalaması, kalçamı kavrayan elinin verdiği tatlı rahatsızlığı dile getirebilseydi daha iyi hissederdim.
Çünkü bu noktaya nasıl geldiğimizi bilememek, hatırlamıyor olmak kötü hissettiriyordu.
Lanet olsun ki düşüncelerimi allak bullak eden gecenin en önemli kısımlarını hatırlayamıyordum!
Ne konuştuk ne kadar ileri gittik bilmek istiyordum. Sürekli başa sarıyordum ve yalnız kaldıktan sonra şişeyi kafama dikmemle son gecemizden bana geriye kalanlar kanıma karışan alkol yüzünden hafızamı sekteye uğraştıyor beni geçen her saniye biraz daha sinirlendiriyordu.
Hareket halinde olan arabanın camına kafamı vurmamak için kendimi zor tuttum.
İçmemeliydim.
Sabahın erken saatinde çalan telefon bizi birbirimizden ayırıp, uzun yola düşürmüştü. Kemal Bey çok sabırsız davranmış eve geri dönmemiz gerektiğini, işlerin yoğun olduğunu ki bu koca bir yalandı, iyi hissetmediğini, oğluna ihtiyacı olduğunu-gelde inan- bir an önce Cesur'un yanında olması gerektiğini söyleyince endişelendim ve
ısrarı korkmam gerektiğini kulağıma fısıldadı.Yolunda gitmeyen şeyler var ve Kemal Bey gerçeği benden saklarken kocam babasına uymuştu. Sabahın köründe apar topar evden çıkmamız herkesi huylandırmış olsa da kimsenin sesi çıkmamıştı.
Bora hala depresyondaydı zaten, arabasına ilerlerken kendi iç alemine çekilmişti, durgundu yine ama saçlarını taramıştı ve kıyafetinde tek kırışık yoktu. Bu adam cidden bedenine, kendine takıntılıydı.
Asaf çok mutluydu, geceyi sevdiği kadınla geçirdiği için yüzünde güller açmıştı.
Nehir'se tam da düşündüğüm gibi hareket etmişti, gözlerini açtığı gibi odadan fırlamıştı. "Buna inanmıyorum!" deyişi hala aklımda, inleme ve çığlığını aynı anda hayata geçirmesiyle ortaya çıkan farklı tepkiyi ve sesinde sadece şaşkınlık yoktu korkuyuda biraz sezmiştim. O sarhoş kafayla ne kadar ileri gittiğini, Asaf'la yakınlaşırken yaptıklarını benim gibi hatırlayamadığını merak ediyordu kesin. Keşke uyandığında bana kurduğu tuzağa kendisinin düştüğünü gördüğünde suratının aldığı hali görebilseydim, bana sataştığında ona karşı kullanırdım, sadece tomates gibi kızaran yüzüyle dalga geçmez onu iyice utandırmaz daha fazlasını yapardım.
Eh kaçışı yoktu bugünlerin yarınıda var.
Bora önden gittiği için ona teşekkür etmeliyim, Nehir elinde kalan Asaf'la, köşe bucak kaçtığı Asaf'la, utançtan suratına bakmaktan çekindiği Asaf'la aynı arabaya binmek zorunda kaldı, bizimle gelemezdi, şansını denemeden tarafımca reddedildi, ona göz kırparken burnundan soluyordu, bana bakışı dehşet vericiydi. "İntikamım kötü olacak!" diye dişlerini sıkıp fısıldayınca gülümsemekle yetindim. Çok yakında karşılık verecekti bundan şüphem yok ve çabası işime geliyordu, Cesur'u seviyordum, bizi istediği gibi yakınlaştırabilirdi. Ama aynı şeyi onun için söylemek zor, arabaya binip yüzünü saklaması Asaf'a kahkaha attırdı, alışık değildi bu utangaç kadına ve ona bakarken onu her haliyle severken her hareketinden keyif alarak yaşıyordu.
"Gülme yemin ederim kafanı kırarım." diye Asaf'ı tehdit etti suratına bakmadan, onun tarafı yasaklanmış gibi cama yapıştı, sinirden dudaklarını dişledi ve ifadesinden anladığım kadarıyla bu uzun yolculuğun bir an önce bitmesi için şimdiden dua etmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CESUR/çürük koza(+18)
Roman d'amourO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.