18. BÖLÜM "İHANET"
Etrafımı sarmış alevler.
Yanan sayfaların arasından elime uzanan kemikli parmaklar.
Dokunuşya gelen rüzgar.
Yok olmaya mahkûm küller.
Geriye kalan is kokusu.
Tamamına gece gibi çöken karanlık.
Ve yaratılışın özünden geriye kalan çürük bir koza.
Anlam veremediğim rüyayı yine görmüştüm, her şey yoklukla başlıyor ve bir eksiklik varmış gibi elime uzanan adamın dokunuşuyla hep son buluyordu. Ama bu sefer çürük kozanın yarısı sağlam kalmıştı ve küle dönen sayfalarından küçük parçalar kopup rüzgara karışıyordu. Bazen eksik bazen fazlasını görüyordum. Cesur hocanın sesi işe karşınca görüntü bulanıklaşıp hızla yok oldu ve geriye kalan tek şeyse "Nisa geç kalıyoruz." oldu.
Uyuya kalmıştım, Yastığıma sarılmış halde gözlerimi açtığımda keyifliydim, hızla giyinirken dün geceyi düşünmüş ve yol boyunca o güzel anı aklımdan çıkaramamıştım. Derslikteyken hala mayışıktım, aradan sonra yüzümü soğuk suyla yıkamış kendime gelebilmiştim ve her zaman öğle yemeği için geldiğimiz kafede içtiğim çay bana dinginlik vermişti.
Cesur hocaya hissettirmeden baktım arkasına yaslanmış benim gibi yarısını içtiği çayı yudumluyordu ve biraz ötemizde dört yaşında masaların ortasında koşmaya çalışan sevimli tombul oğlan çocuğuna bakıyordu.
Sevda'yla yoluna devam ederse asla baba olamayacaktı, bunun bilincindeydi ve çocuk edinemeyeceklerini çoktan kabullenmişti.
Birlikte olduğu kadın için isteklerinden vazgeçmişti, ailesini bile karşısına almıştı. Bu son günlerde yaşananlar zamanında verdiği kararları ona sorgulatıyordur kesin, bu yüzden durgundu, içiyordu, kaldıramıyordu. Aslında Sevda'nın yokluğuna değil kendine üzülüyordu.
"Çocukları sever misiniz?" diye sordum, kendimi yine tutamadım. Cesur hoca çayından bir yudum daha aldı ve bana bakmadan kısaca cevap verdi.
"Çok..."
Çocuk bize yaklaştı, canı oyun oynamak istiyordu, bizi gözüne kestirdi dişlerini gösterip güldü, benden aynı karşılığı aldı Cesur hocanın tek mimiği oynamadı bir garip bakıyordu çocuğa, duygularını ele verseydi aklından geçeni okur değişen enerjisine ayak uydururdum. Çocuğa gel işareti yaptım, beni taklit etti, sen gel dedi, omuz silktim oda omuzlarını kalırdı, çocukla çocuk olup dilimi çıkardım bana hareket çekti. Annesi arkasından bağırınca gülmeye başladım ve çocuk annesinin peşinden geldiğini ona kızacağını anladı, fikrini değiştirdi yönünü başka tarafa çevirdi gülerek hızla soldaki masalara doğru kaçtı. Yaramaz velet insanın yanaklarını ısırası vardı.
"Çocukla uğraşmayacaktın." Cesur hoca haklı olsa da o yaşta hareket çekeceğini hiç düşünemedin.
"Yerden bitme beni yendi."
"Söz konusu çocuksa kazanma şansın hiç yoktur."
"Tecrübe etmiş gibi konuşuyorsunuz."
"İsterdim." İçten dilemesi midemi burktu, düşünmeden konuştum, ağzım beynimden önce davrandı. Aptal kafam! Bu hassas konuyu kapatıp başka şeylerden bahsetmeliydim, onun birçok yarası vardı ve ben yaralarından birini dilimi tutamadığımdan kanatmıştım.
"Kendini suçlamayı bırak Nisa." Gözlerime çevrilen gözlerinden kaçamadım. "Benim kararım benim tercihim." Gülümsedi, buruktu ve hızla soldu. "Duygularını saklama konusunda başarısızsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CESUR/çürük koza(+18)
RomantizmO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.