VPN giriş yapamadım bölüm ondan gecikti. Dünden beri bununla uğraşıyorum.Beni Instagram'dan takip edin ki iletişim kopmasın arkadaşlar, herkes gibi bende hep buraya giremiyorum.
Hesap linki profilimde.Up uzun bir bölümle geldim.
Oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın lütfen.
50. BÖLÜM "BANA HUZUR VERENİM"
Hesapta olmayan dokunuşun tadını çıkarırken göğsündeki elim boynundan yukarı çıkıp ensesine dolandı, dokunuşumu hissetti dudakları dudaklarımın üstündeyken uzun bir soluk aldı ve beni öpmeye devam etti.
Dudakları sıcak, dokunuşu yumuşaktı.
"Üşüyorsun." dedi dudaklarımın üstünden, geri çekildi benden uzaklaşmasın diye parmaklarımı ensesine bastırdım. Nefeslerimiz birbirine karışacak kadar yakındık, bakışlarımı dudaklarından gözlerine çıkardım aynısını yapıp bana karşılık verdi. Gitmek istiyordu ama ben sessizce kal dedim, kalbim hızlı atsa da devam etmesini istedim, korkumu yenmiştim ve heyecan artık nefesimi kesmiyordu.
"Önceliğim hep senin, iyi olman." Başını kaldırınca ensesini daha sıkı tuttum. "Nisa." dese de bırakmadım. "Seni böyle ısıtamam." Kim demiş? "İnat etmeyi bırak." Omuz silktim. Cesur iç çekti, eğilip dudağımın kenarını öptü, parmaklarını ensesindeki elimin üstünde gezdirdi, tutuşum gevşedi, gözlerimi kapatıp kendimi ona bırakınca. "Bana kızma." dedi, son kez dudağımdan öptü ve benden uzaklaştı, ona erişemeden yataktan çıktı. Kaçmıyordu, beni düşündüğü için devam etmedi. Bu çok hoşuma gitti. "Korkut odasına girmiş gibi sesi gelmiyor." Yaptığı tüm pislikleri günlerce anlatsa bitmez ya annesi yine kızmıştır yada Kemal Bey yukarı çıkmıştır ikisinden biridir yoksa sabaha kadar devam ederdi. "Hadi kalk, Nehir'in kapısına yine dayanmalıyız." Dediğini istemeye istemeye yaptım. "Seni sıcak yerinden etmek istemezdim lakin kız kardeşim sesimi duysa kapıyı açmaz sana ihtiyacım var.""Madem yerim sıcacık niye gidiyoruz?"
"Yeterli değil." Cesur kapıyı açıp koridoru kontrol etti, kimseyi göremeyince odadan çıktı, Nehir'in kapısına yürürken onu takip ettim. İkimizde yorgun ve yarı çıplaktık ve benim yüzümden bu hallere düşmüştük, iyi bir tarafı olsada -öpücük- özelime burnunu soktuğu için acısını Nehir'den çıkarmalıydım.
Cesur kapıyı çalıp kenara çekildi. "Sen konuş, yanında yokmuşum gibi davran, birazda kendini acındır yufka yüreklidir benim küçük kız kardeşim hemen kanar." dedi sesini kısarak.
"Emin misin?" Çünkü duyduklarım benim tanıdığım Nehir'in yanından dahi geçmiyordu.
Cesur başını salladı. Ona pek inanmasam da denemekten başka çaremiz yoktu.
"Nehir." dedim alçak sesle, kapıyı tekrar tıklattım. "Ben hiç iyi değilim. Cesur'la tartıştık, üşüdüğümü bilmesine rağmen beni bu halde bırakıp gitti."
Yandan Cesur'a baktım, dudaklarını kıpırdatıp 'aferin' dedi. 'iyi oynuyorsun.'
'Mecburum' diye aynı şekilde karşılık verdim.
Işık kapının altından karanlık koridora süzüldü ve adım sesi kapıya yaklaşınca Cesur bana göz kırptı bende ona gülümsedim. Nehir'i rahat yerinden ettirdiysem doğru yoldayım demektir. Öyle kolayca kandırabileceğiniz bir kadın değil, ağabeyine düşkün olsa da çok ileri gittiğinde gözü hiçbir şeyi görmez, gerekeni de yapar. Bu tarafını ona karşı kullandığım için kendimi biraz kötü hissettim.
İç sesim 'hadi oradan' dedi hemen, tamam duymazdan gelmemin mümkünatı yok. Cesur söz konusu olunca yapmayacağım şey yoktur, ikide bir niye yüzüme vuruyordu ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CESUR/çürük koza(+18)
Lãng mạnO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.