34. BÖLÜM "KIRGINLIK VE ÖFKE"

98.8K 3.8K 1.7K
                                    


Lütfen oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.

34. BÖLÜM "KIRGINLIK VE ÖFKE"

  
Yağmur iyice bastırmıştı. Tepeden tırnağa ıslanmıştım ve bu hale gelmemin tek sorumlusu Cesur'du. Laftan anlamıyordu, inatla kalbini kırmamı istiyordu ve onu kendimden uzaklaştırmanın tek yolu bir düşünceden ibaret olsa da ondan çok benim canımı yakıyordu. Ağzımdan çıkmayacak sözlere bel bağlamadım, canımı yakanın canını aynı şekilde yakamayacağımı anladığımda elimi elinden çekip kurtardım, durdu, derinden bir nefes adlı, geriledim yüzünü bana döndü, üstüme gelmedi sadece baktı. İyi olmadığımı görüyordu ve kendi bildiğini okumaktan vazgeçmiyordu.

Onun gözünde değersiz miydim yoksa üstüme titrediğinden mi böyle davranıyordu? Anlamadığımdan soruma verecek yanıtım yoktu.

"Bırak gideyim."

Çenesi kasıldı, bu sessizce hayır demekti.
Bana elini uzatıp "Hadi." dedi. O güzel zarif parmaklarını tutmazsam biz diye bir şey kalmayacakmış gibi baktı.

Kanmadım iki gözüne bakışına, başımı iki yana salladım, yine de elini indirmedi. "Bensiz git, bugün önemli iki dersim var, fakülteye gitmem gerek."

Bana bir adım attığı gibi iki adım geriledim. "Lanet olasıca derslerin canı cehenneme!" Al işte, istediğini elde etmeyince bağırıyordu hemen.

"Eğitimime hakaret etme, bir suçlu arıyorsan git aynaya bak." Başını sallayıp nefes aldı, beni tekrar ardından sürüklemek için adım attınca "Seninle gelmiyorum, laftan anlamaz mısın?" diye çıkıştım, sözlerimin hiçe sayılması canımı iyice sıkmıştı artık.

Cesur elini yumruk yapıp indirdi. "Asıl laftan anlamayan sensin, insan gibi konuştum anlamadın, yalvardım görmezden geldin, bana direnmeye devam edersen aklımdan geçenleri bir kenara itip sana iyi bir ders veririm."

"Ben istemediğim müddetçe saçımın teline dahi dokunamazsın."

"Göreceğiz bakalım." Ettiği lafın üstüne atak yapar dedim ama o sadece dişlerini ve yumruğunu sıktı. Tatmin edemediği egosunu yerle bir etmenin keyfini çıkardım. Kaybetmenin yükü altında ezilip iki adım gerileyince şaşırdım, burada bıraktım, rahatlamıştım ve çantamı düşürdüğüm kapı önüne yöneldim, adım atınca Cesur'un biraz uzağımda dikildiğini aklımdan çıkarmadım, aramıza isteyerek mesafe koydum hem kalben hem bedenen böylesi ikimiz için daha iyiydi.

Seri adımları hırıltılı nefes alış verişi takip etti, ardıma düşmüştü bile ve bu sefer kendimi tutmaya niyetim yoktu.

Islanan çantama uzandım Cesur benden önce davranıp aldı küfredip çantayı kapının önüne fırlattı. Ağzımı açamadan bileğimi kabaca tuttu bedenimi hızla kendine çevirdi ve temasımız kesildiği anda dengemi sağlamaya çalışırken eğildi kolunu bacaklarıma sardı ayaklarımı yerden kesip beni omzuna aldı. Anın verdiği panikle çığlık attım sesim yağmur sesine karıştı ve evdekilerin beni duymasına imkan yoktu.

İç sesim kendimi kandırdığımı söyleyince ona hak verdim, Kemal Bey bu halimizi görse kesin gülümseyip geçer, Süreyya Hanım burun kıvırır, evin çalışanları kıkırdar, Nehir 'işte beklediğim an' diye sevinçten dört köşe olur, Korkut'sa gözlerini devirir ve 'Allahın cezaları' der en çok. Boşuna ümit ediyordum.

"Şimdi konuş bakalım Nisa Hanım." diye benimle alay edip güldü, başım dönüyor her adımında yere düşme korkusuyla midem kasılıyordu.

"İndir beni!"

"Sessiz kal, evden birkaç günlüğüne uzaklaşıyoruz." Islak saçlarımın kafatası derime yaptığı ağırlık canımı yakarken yumruklarımı onun beline indirdim ve durumumdan ne kadar rahatsız olduğumu hissettirmek istedim.

CESUR/çürük koza(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin