crazykorea işbirliğiyle yazılmış SpacemanRabbit ortak kitabıdır
✔Keyifli okumalar✔
...
Yoongi gideli bir kaç saat oluyordu. Yaptığım saçma ve bir o kadar kendimden beklemediğim itiraftan sonra zorla onu evine yollamış ve kendimi şirketteki odama kilitlemiştim.
Yaptığı tehdite karşı susup ağlamaya devam etme isteğim var gücü ile artış gösterse de galip gelen mantığım olmuştu ve duygularıma karşı çıkan savaşta galipti.
İçimde çalmaya dünden razı olan savaş çanlarıyla kendimi samuray filmindeki son samuray gibi hissediyordum.Ne bu savaşı bitirecek gücüm,ne de takatim kalmıştı.
Tek kelimeyle 'bitik'durumdaydım.Kendimi on sene moloz yığınlarının altında mahsur kalmış gibi hissediyordum.
Yoongi'nin sarhoşken sarfettiği sözlere ne kadar güven olur sorusunu bile soramıyordum kendime.
Sarhoşlar yalan söylemez!
Odamın kapısının ardında dizlerimi kucaklamış ufalabildiğim kadar ufalmış düşünce okyanusunda rasgele kulaç sallıyordum.Her an boğulmam kaçınılmazdı.
Kapı kulbunun aşağı yukarı hareket ederek, kapımın açılmaya çalışılmasını fark edene kadar sabah olduğunu ve odanın tamamen aydınlandığını yeni fark etmiştim.
"Hana burada mısın?"
Namjoon?
Şirkette konuştuğum ve yanında rahat olduğum iki kişiden ilkiydi.Başımın sıkıştığı her an abi şefkatiyle saçımı yolan tek insan.
'Yıkım Tanrısı'olarak bilinen birinin başka türlü teselli etmesi dünyadaki en absürt şey olurdu doğrusu.Adam beni teselli etmek amaçlı saçımı okşarken birkaç tel koparmadan duramamıştı.
"Hana orada olduğunu anlamak o kadar da zor değil biliyorsun.Şu an küçük kız çocuğu gibi dizlerini kucakladığını da biliyorum."
Yok artık!Odamda kamera mı vardı?
Ya da Namjoon beni çok iyi tanıyordu.
Şu an ona ihtiyacım olduğunu bilecek kadar çok...
Ağır hareketler ile ayağa kalkıp kapıyı açtım.Karşımda saçı başı dağılmış bir Namjoon elbette ki beklemiyordum.Sesindeki endişeli tınıyı şimdi fark etmiş-
"Tanrıya şükür iyisin!"
Bir anda beni kendine çekip sürekli aynı cümleyi tekrarlamasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım.Biraz kendine gelmesini ve üzerindeki nedenini bilmediğim şoku atlatmasını bekleyip ondan uzaklaştım.Iyi olduğuna kendisi de kanaat getirmiş olacak ki odadaki koltuklardan birine oturup başını ellerinin arasına alarak sert hareketler ile saçlarını karıştırdı.
"Namjoon-ah!Neler oluyor böyle?Bu halin ne?İyi misin?Birine bir şey mi oldu?Bak eğer babama bir şey olmuş ve benden saklıyorsanız sizi asla affetm-"
"Kes şunu Hana!Baban iyi.Hem de fazlasıyla iyi."
"O zaman bu halinin sebebi ne?Lafı gevelemeden direk söyle artık."
Sabredecek tek bir saniyem bile kalmamıştı ve içimdeki korku babamın iyi olduğunu duymama rağmen geçmemişti
"Yoongi şu an hastanede ve yoğun bakımda!"
"Ne-ne?Saçmalama Joon-ah!Bir kaç saat önce buradaydı ve sapasağlamdı.Hem sen Yoongiyi nereden tanıyorsun?"
"Bak nasıl oldu bilmiyorum ama şirketin dönüş yolunda kaza yapmış,durumu kritikmiş...Hana Yoongi benim çocukluk arkadaşım ve şu an yaşam mücadelesi veriyor."
Nefes alamamak...aldığını sanmak ama karaya vuran balık gibi boş çırpınışlarla ölümün gecikmesini beklemek gibi bir şeydi şu an ki halim.Durumu hala tam olarak sindiremeyen beynim,vücudumu kontrol etmek için de ağır davranıyor olayın şokunu atlatmak için kendine zaman tanıyordu.
"Bunun benimle ne ilgisi var?"
Bir ruhtan farksız çıkan sesime Namjoon kadar ben de şaşırmıştım.Hal ve hareketlerimi kontrol edemeyecek kadar değişik hissediyordum.Oldum olası arabalardan nefret etmişimdir.Nefretimi körükleyen demir yığını varlık , yanımdakileri almakta ısrarcı olduğunu bir kez daha bana kanıtlamıştı.
"Sanırım Yoongi ile telefonlarınız karışmış.Kazadan sonra beni arayıp telefon sahibinin hastanede olduğunu söylediklerinde nasıl hissettiğimi anlatamam.Hastaneye gidip kablolar arasında gördüğüm Yoongi ile ikinci kaybımı yaşadım sandım.Bir anda iki kardeşimi birden kaybettiğim heberini aldım sanki.Telefonların karıştığını fark edinceye kadar olay yerinde sokak sokak seni aradım belki olay yerinde arabanın çarpmasıyla savrulduğun yerde seni bulamamışlardır diye ama Tanrıya şükür iyisin!"
"Yoongi'nin...yani o nasıl şimdi?"
Soruma cevap vermeden ayağa kalkıp odadan çıkarken son kez bana döndü.
"Prensesimin iyi olduğunu gözlerimle gördüm.Şimdi gidip bu dünyadan ayrılmak için erken bilet almaya çalışan kardeşimin on sene öncesi'nin bedelini nasıl yüklendiğine bakmaya gideceğim.Inan bana durumu 'nasıl'lık bile değil."
Hastaneye tekrar dönmeden önce ben daha istemeden hastanenin adresini bir kağıda yazıp hızla çıkmıştı şirketten.
Peki ben şimdi ne yapacaktım?
Birkaç saat içinde iki kez duymak istemememe rağmen kulağıma küpe olan 'On sene önce' lafı kalbimin iğne kutusuna sıkıştırılmış gibi hissetmesine yol açmıştı.
Yoongi...babam...on sene önce...kaza...annem.
Daha fazla bulunduğum dört duvarı kaldıramayacağımı anlayıp önce odayı sonra şirketi terk ettim.
Kafa dinlemeye,en çok da özlem gidermeye ihtiyacım vardı sanırım.Kalbim kendi rotasını Yoongi'nin yanına gitmemden yana kullansa da aklım ve bedenim beni tek varlığımın-babamın-yanına götürmek için yola çıkmıştı bile
Dayanamadım ve bölümü yayınladım.Geçen bölüme yorum yapıp yaşadığınızı gösterdiğiniz için teşekkür ederiz.Yaşadığınızı bilmek güzel
Ama on dört kişiden 7 kişinin oy vermesi biraz üzdü.Okunma ile oy doğru orantılı olmalıydı.
Neyse umarım beğenmişsinizdir.Bu bölüm benden değil Unniemdendi.Yine döktürmüş:)))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
First Freedom || MYG
Fanfiction"Tanıştırayım çocukluğumun Katili Min Yoongi!" . MinJung'un kapıdan çıkıp gitmesiyle yaslandığı yerden çöküp saatlerce haykırarak ağlamasına şahit oldum sevdiğim kadının. Her anne, baba derken ki yalnızlığına, kaybettiği çocukluğu için parçalanan ka...