Bölüm 32 | Sıra Bende

2K 179 71
                                    

crazykorea işbirliğinde yazılmış SpacemanRabbit  ortak eseridir.

✔Keyifli okumalar✔

|Hana'dan|

Hastaneden ayrılalı yarım saat olmuştu. Babamla konuştuklarım aslında en başında kendime itiraf etmek istediklerimdi. Yoongi çocukluğumun katiliydi. Ama çürümeye yüz tutmuş ve içinde en ufak gün ışığı barındırmayan kalbiminse güneşi olmuştu. Bu iki çelişki tek vücut içinde toplanmış ve karşıma Yoongi gibi birini çıkarmıştı.

Kalbimdeki yeşermeye başlayan bahar çiçeklerini tekrardan güneşsiz bırakmaya ise asla izin vermeyecektim.

Hastaneden sonra geçirdiğimiz bu 30 dakika içerisinde adeta 30 yıl yaşlanan bir Yoongi vardı şuan karşımda. Omuzları çökmüş, hayat enerjisi emilmiş gibi amaçsızca adımlar atarak peşimden gelen...Bu Yoongi kesinlikle tanıdığım ilk günlerdeki Yoongi ile uzaktan yakından alakası yoktu.

Söylediklerim fazla ağır olabilirdi ama zerre pişman değilim çünkü hepsi gerçekti. Yoongi benim katilimdi. Ve bundan böyle de maktul ben olduğum için bana mecburdu, yanımda kalacaktı. Ne pahasına olursa olsun onu yanımdan ayırmayacaktım.

İster bu isteğimle intikam deyin ,ister şımarıkça sevgi yoksunu ergen tiplemeler deyin ya da adını her ne koyarsanız. Yoongi benimdi ve öyle de kalacaktı.

Sıra bendeydi artık. Bundan böyle kaybettiğim her şeyi geri alacaktım.

Parkta oturmuş oyun oynayan çocuklara bakarken geri kazanılacak ilk adımdan başlamaya karar verip Yoongiye döndüm. Hala peşimden gelmesi iyiye işaretti. Yaptıkları basit bir şey değildi ama kaçıp gitmemesi ,şu anda burda olması bile onu affetmem için ufak bir artı puandı. Gerçi onu affettiğimi çok iyi biliyordum ama bunu onun bilmesine gerek yoktu.

"Pamuk şeker istiyorum ."

Ona bakmadan kurduğum cümle ile şaşkın bakışlarının hedefi olduğumun farkındaydım. Soğuk çıkan sesim bana bile yabancı gelirken Yoonginin garipsemesi çokta önem arz etmiyordu.

Ne yapması gerektiğini biliyormuş gibi kalkıp ,ufak seyyar arabasıyla pamuk şeker satan yere doğru ilerledi.

Hayatım çok çabuk şekilleniyor ve bu beni ürkütüyordu. Arkasından baka kaldığım Yoongi'nin bir gün beni böyle terkedeceğini düşünmek cinnet geçirmem için yeter de artardı bile.

Dün geçirdiğimiz eğlenceli saatler içerisinde MinJung dan aldığım mesaja kadar her şey güzeldi. Yoongi'nin gerçek yüzü, 10 senenin suçlusu ve daha birçok konuda zırlavayıp onunla konuşmam için görüşmek istiyordu.

Basit bir planla uyku taklidi yaparak Yoongininde benle eve gelmesini sağlamış ve zaten evde hazır bekleyen MinJung ile yüzleştirmiştim.

Kabullenmesi zor ama imkansız olmayan gerçekler bir bir konuşulurken sadece seyirciydim. Yoonginin inatla bağırıp çağırmasını ,kabul etmemesini beklemiştim ancak Yoongi çoktan kabullenmişti her şeyi.

Hiç bir şey için geç değildir derler, doğruymuş. Belki 10 senem gitti belki annesiz babasız büyüdüm ancak yanımda 10 senemin sorumlusu hayatımın başrolü vardı artık.

Yoongi beni hiç sevmemiş, tüm o ilgi ve sevgisini suçluluk duygusundan ya da vicdanından yapmış olabilirdi. Ama ben sevdim ve kabullendim hayatımdaki yerini. Beni sevmese bile bana ilgi gösterip bağlanmama sebep olduğu için ve elimden aldığı 10 senem için yanımda olacaktı. Olmak zorundaydı. Bu da ona kestiğim ceza ve benim intikamımdı.

Elinde tuttuğu pempe pamuk şekerle tipine ne kadar ters düştüğünü bir bilse asla o aracın yanından bile geçemeyeceğinin iddiasına bile girerdim.

Sırf Ben istedim diye sorgusuz sualsiz almıştı. Bakalım isteklerime ne kadar boyun eyecekti? Sonuçta ben şu anki yaşımda değil on sene önceki küçük Hana'ydım.

Ses çıkarmadan elime tutuşturduğu pamuk şekeri alıp keyfini çıkara çıkara yedim. Yoongi yanımda sesini çıkarmadan öylece bana bakıyordu. Sanırım olaki ona ters bir şey söyler ve olduğundan daha bitik duruma düşürürüm diye korkup konuşmuyordu. Böylesi daha iyiydi. Çünkü sesi bende tranva etkisi yaratacak nitelikte etki bırakıyordu ve bu da intikam için vicdan yapmama sebep olurdu.

Telefonumun çalmasıyla odaklandığım çocuklardan bakışlarımı çektim. Kapanmadan açmak için elimi çantama daldırıp aramaya koyuldum.

Tanımadığım sabit hattan aranan numaraya odaklanmış kim olabileceğini düşünüyordum.

"Açmayacak mısın?"

Ölümcül bakışlarımı Yoongiye yönlendirip konuşma hakkına sahip olmadığını anlayacağı tarzda bakarak telefonu cevapladım.

"Alo, buyurun.?"

"Park Hana ile mi görüşüyorum?"

Tanımadığım yabancı ve tok ses biraz ürkmeme sebep olmuştu.

"Evet, benim. Nasıl yardımcı olabilirim?"

"Bu gün mutlaka karakola ifade vermeye gelmeniz gerekiyor."

Duyduğum karakol ve ifade kelimeleriyle panik halinde ayağa kalktım. Yoongi de benle birlikte ayaklanmış durumu anlamaya çalışır gibi yüzümü ,pür dikkat beni inceliyordu.

"Pardon anlayamadım, ne için gelmem lazım?"

Doğru duyduğuma ve yanlış anlamadığım emin olmam gerekiyordu.

"Siz Park Hana değil misiniz?"

"Evet benim."

"Park MinJung'un ölümü hakkında ifade vermeye gelmelisiniz. Aksi taktirde ekip gönderip sizi almak durumunda kalınacaktır. İyi günler."

Dizlerimin bağı çözülür gibi hissedip dengemi kaybedince Yoongi'nin güçlü kolları beni düşmekten kurtarmıştı.

Dehşete düşmüş şekilde ard arda neler olduğunu öğrenmek için sorular soruyordu ama şoka girdiğim için tepki veremiyordum.

Daha dün iyi,sapasağlam ayakta olan ve saatler içerisinde hayatımı altüst eden adam artık yoktu. Ölmüştü.

"Hana Tanrı aşkına cevap ver!"

"MinJung ölmüş..."

|Yorumlarınızı alalım yahu.Nasıl gidiyor?Umarım beğeniyorsunuzdur...Hana'nın bundan sonra ne yapacağını merak ediyorsanız ya da Yoongi'nin bu konu hakkında nasıl davranacağını merak ediyorsanız bir tıkla sol alt köşeye tıklayabilirsiniz|

First Freedom || MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin