39. BÖLÜM "ONU SEVME BENİ SEV"

89.9K 4.4K 946
                                    


Lütfen oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.

39. BÖLÜM "ONU SEVME BENİ SEV"

Heyecandan değil korkudan değişti atışları ve sessiz kalarak bana daha sıkı sarıldı. Kaybolacakmışım gibi davrandı ve hayatından giden birini ona hatırlattığımı anladım, daha önce Asaf'a sormuştum ve anlatamayacağını söylemişti.

Ölü bir kadın, ölü bir çocuk, ölü anılar...

Ölü bir kadından geriye kalan bir çocuğun anılarını güzel adamımın kalbinden silemem ama bizi bir tutmasına da izin veremem.

Ben o kadın -çocuk değilim.

"Bahsedemeyeceğin kadar değerli sanırım."

Sessizliğini bozmadı, ağzını açsa bir yolunu bulur bana adını bilmediğim kadını anlatmasını sağlarım.

"Cesur?"

Beni duymazdan geldi, zorlamayı bıraktım, elimi kendime çektim benim için atmayan kalbi dinlemenin bir anlamı yoktu.

Aptal gibi ağlamak geldi içimden, duygu karmaşası beni hassas, kırılgan, güçsüz bir kadına dönüştürüyordu ve tüm bunlardan nefret ediyorum.

Ondan uzaklaşıp kendi yatağıma dönmeliyim, dizginleri tekrar elime alıp hissettiklerimden kaçınmalıyım.

Bedeninden kalkmaya yeltendiğimde kolunu öyle sıkılaştırdıki öfkelendiğini anladım, elimi tutup kalbine zorla götürdü, bastırdı, bırakmadı. 

Ona direnerek bir yere varamazdım sessizce uyumasını bekledim ve bana istediğimi iki saat sonra verdi.

Hala uyuduğundan şüpheliydim solukları düzenliydi diye bu kanıya varmıştım.

Gevşemiş kolunu üstümden kaldırdım, koltuğun kenarına tutundum bir ayağımı bacaklarının arasındaki boşluğa uzattım bedeninden yavaşça kaydım saçlarım yüzüne düştü neyseki tepki vermedi diğer ayağım yere basınca ki bu incinmiş olandı bana dişlerimi sıktırdı ve acıyı kabul ederek ağırlığımı üstüne vermek zorunda kaldım, neyseki temasımızı koparana kadar onun bedenine abanmadım. En son ellerimi çektim koltuktan, uyuşmuştum gerindikten sonra yüzüne bakmadığıma arkamı döndüm ve ilk adımı atmamla bileğimi tuttu.

"Uzanmak istemiyorum." dedim, aldığım karşılık yine sessizlik. İç çektim ve sakin kalmaya çalıştım. "Bırak elimi." Yapmadı, sabrımı zorluyordu alt dudağımı dişledim. "Ormana gitmeyeceğim." Tabi şimdilik.
Parmaklarında gevşeme olmadı elimi çeksem zaten bırakmaz ve geriye yapabileceğim tek bir şey kaldı, soruyu tekrarlamak.

"Küçük kim?"

Bileğimi sıktı, onu yine sinirlendirdim ne güzel bende hala öfkeliyim.

"Avucuna koca harflerle yazmamı istemiyorsan bırak." Dediğimi yaptı, ondan uzaklaştım mutfağa yürüdüm bakışlarını sırtımda hissetsem de arkama dönüpte yüzüne bakmadım, iyi veya kötü söyleyeceği her şeye razıydım tek bir lafı bana çok göreceğine konuşmak istemiyorum deseydi keşke.

Kahvaltıyı hazırlarken zihnimi boşalttım, sona bıraktığım salatalıkları doğradım elimdeki tabakla masaya yüzümü dönünce Bora "Günaydın." dedi, bir sandalye çekip üstüne oturdu ve yaptığım börekten bir dilim alıp ısırdı. "Hmmm şimdiye dek yediğimin en iyisi." Abartıyordu. Tabağı önüne aldı. Salatalıkları masanın kenarına koydum fırında kalan börekleri bir başka tabağa aldım Bora'nın elinin yetişmediği masanın diğer ucuna bıraktım.
"Alınıyorum ama."

"Aç gözlülük etmeseydin."

Nehir'le Asaf aynı anda mutfağa girdi, biri kafamı okşarken diğeri yanağımı öptü. Benimle biraz uğraştıktan sonra karşılıklı masaya oturdular.

CESUR/çürük koza(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin