BÖLÜM 1

2.2K 91 48
                                    

Sabah uyandığımda hayatımın en büyük çıkmazına düşeceğim ayın ilk gününün o sabah başladığını hissetmiştim. İçimde büyük bir huzursuzlukla gözlerimi açtım yeni güne.

Saçmalık. Öyle bir şey olmadı. Çünkü Baekhyun haklı. Ben, konu altıncı hisse geldiğinde tam bir aptalım.

Gerçi o benim tam teşkilatlı bir aptal olduğumu söyler. O halde neden benimle arkadaş olduğunu sorduğumda kendinin de bir aptal olduğunu itiraf eder.

''Önemli olan aptal olmak değil mutlu olmaktır.'' diye de ekler tüm bilmişliğiyle.

Ona bağırmamasını söylerim böyle zamanlarda. Çünkü Baekhyun çabuk heyecanlanır ve heyecanlanınca bağırarak konuşur. Hele de yanımızda Jongdae de olunca ikisi birlikte kendilerini kaybediyorlar. Ben de elimde meyveli kekimle onları izlerim. Çünkü bu zamanlarda içlerinden biri yorulmadan asla susmazlar.

Onların bu halleri yüzünden asla sakince bir kafede oturup en basit bir konu hakkında bile tartışamıyoruz mesela. Kovulmamız dakikaları bulmaz. Çoğu zaman kafe sahibi insancıl kelimeler sarf etmez. Sonrasında ona saldırmak üzere olan Baekhyun'u sakinleştirmek bize düşer. Anında kurt kesilen ama özünde puppy olan arkadaşımızı durdurmazsak dayak yiyeceğiz çünkü. Bunu hiçbirimiz istemeyiz.

''Hiçbir işe yaramıyorsun.''

Dudaklarım anında aşağıya sarkarken yatağın yanındaki komodinde bulunan asla vaktinde çalmayan çalar saatime bakarak söyledim. Saat yediye on dakika kalmış. Saatimi altı buçuğa kurmuştum halbuki. En yakın zamanda ona bir veda töreni yapmayı not ediyorum yeni yeni uyuşuk hallerinden kurtulan beynimin bir köşesine. Miladı doldu artık. Yine böyle bir günde geç kalacağım okula. Devamsızlık kotamı düşününce korkuyorum bir an. Bu gidişle sınıfta kalıp alay konusu olacağım bizimkilere. Gerçi onlar da benden farksız sayılmaz. Okulu her defasında onlarla beraber ektik çünkü.

Esneyerek yataktan doğruldum. Beden saatime bir kez daha teşekkür edip uyuşuk hareketlerle banyoya girdim. Yüzüme soğuk su çarpıp uykumu iyice açınca geç kalmamak adına daha da hızlandım. Dişlerimi hızlıca fırçaladım. Tek iyi tarafının arkadaş grubum ve fizikçi Bay Jung'un olduğu, sebebi fiziği sevmem ve adamın dersinde her seferinde uyuklayan Jongdae'ye ders boyunca laf sokması tabii ki, evime yaklaşık on beş dakikalık yürüme mesafesinde olan bir lisede okuyordum. Müdürü şirret bir adamdı ve kapıda nöbet tutup bir dakika bile gecikenleri içeri almıyordu. Gömleğimin düğmelerini iliklerken onu lanetlemekle meşguldüm. Zaten kel olan bir adamı kel kalması için lanetlemek hem sinirimi hafifletiyor hem de vicdanımı rahatlatıyordu. Sabah sabah terapi işte.

Baekhyun, tüm mahalleyi ayağa kaldırma konusunda modifiye ettiği bisiklet kornasının 'Dont Worry Be Happy' melodisiyle ortalığı inletirken saçımı düzeltmeye son verip çantamı elime aldım ve balkona çıktım. Her gün yaptığımız bir ritüeli gerçekleştirerek çantamı son gücümü kullanarak ona fırlattım. O da her zamanki gibi tutamayıp bisikletiyle birlikte yere kapaklandı. Bana ettiği küfürleri görmezden gelip hızla odamdan çıkıp bir yerlerimi kırma pahasına merdivenleri ikişer ikişer indim. Ayakkabılarımı giyip bağcıklarını bağlamadan dışarı attım kendimi. Baekhyun ben inene kadar küfürlerini bitirmiş ve sırıtışını yüzüne yapıştırmıştı. Benim erken uyandığım için yüzüme yapışan somurtmaya karşılık onun bitmek bilmeyen bir enerjisi vardı. Jongdae onun kendini şarj ettiğini düşünüyordu. Ama asla emin değildik. Bana göre bu Baekhyun'un doğasında vardı.

Yaptığımız tüm araştırmalara rağmen hala enerji kaynağını bulamadığımız Baekhyun'un arkasına yerleşip sıkıca yapıştım beline. Baekhyun deli sürerdi bisikleti. İlk sefer hastanelik olunca nefesini kesecek kadar sıkı sarılıyordum ona. Çünkü çılgın arkadaşım ben kazayı sadece birkaç çizikle atlatmışken delicesine ağlayan o değilmiş gibi yine deli deli sürüyordu bisikleti. Korkusu yoktu asla. Suho Hyung'un bana bir bisiklet alma teklifini kabul etmediğim için pişman ediyordu bazen beni.

BFF FaciasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin