Jongin'i duşa gönderirken ben tüm yorgunluğumu bir kenara atıp ikimize yemek için önce kremalı mantarlı makarna hazırlamıştım. Ama dalgınlıktan yakıyordum neredeyse kızaran mantarları. Makarna hazır olunca masayı hazırlayıp Jongin'i beklemiştim. O duştan çıkınca da güzelce yemeğimizi yemiştik. Yemekten sonra da kahvelerimizi alıp salona kurulmuştuk. Bu fedakârlıktı gerçekten. Yatağıma uzanıp hiçbir şey yapmamak istiyordum ama sırf Jongin istiyor diye ona matematik anlatmayı kabul etmiştim.
Jongin'le salonun ortasında yere oturmuş sehpanın üzerine de kitapları yaymıştık. Onunsa yaptığı dirseklerini masaya, yüzünü de ellerine dayayıp somurtmaktı. İyice kuruyan saçları alnına dökülmüştü. Üzerinde Bugs Bunny baskılı tişörtü vardı. Bu onu sevimli küçük bir çocuğa dönüştürmüştü.
Ama yine de kızgındım ona. Asla söylediğim şeyi dinlemiyordu. Boş boş kitaba bakan yüzünü bir süre izledim. Sonra bıkkınlıkla nefesimi verip kafamı masaya koydum. Dikkatini ancak çekebilmiştim.
''Ama hiç dinlemiyorsun ki beni Jongin. Kendi kendime çalışıyorum şu an gerçekten.'' O ise somurtkan yüzünü hiç bozmadan bana bakıyordu.
''Neden seninle aynı odada kalamıyoruz Sehun?''
Hala aynı konuya takılı kalmasıyla gözlerimi kapatıp sabır diledim birkaç saniye. Evde sadece ikimiz varken bu sıcakta birlikte yatmamızın saçma olacağını düşünmüştüm sadece. Bu yüzden de Jongin için Suho Hyung'un boş odasını hazırlamıştım. Ama o bunu duyduğundan beri hiç de memnun gözükmüyordu.
''Ne diye o küçük yatakta sıkışıp kalalım bu sıcakta Jongin? Neden bu kadar taktın? Boş ver şimdi onu da bu soruya bak. Sınavda çıkma olasılığı yüksek bunun.''
Gösterdiğim soruya kısa bir bakış attı. ''Anlatmıştın ama bunu.''
Ben anlatırken o elindeki kalemle oynamakla meşguldü ama. Sorunun önemli olduğunu defalarca kez söylememe rağmen de asla dinlememişti beni.
''Evet ama dinlemedin bile beni. Hem bu konuyu işlediğimiz zaman sen okulu asmakla meşguldün.''
''Yine de çözebilirim bu soruyu.''
Hayır çözemezdi. Alaycı bir şekilde gülüp kitabı ona doğru uzattım.
''Al da çöz o zaman.''
Kitabı alıp tam önüne koydu. Elindeki kalemi de düzeltip boş bir kâğıdı kendine çekti.
''Çözebilirsem benimle uyuyacaksın.''
Gözlerimi devirdim önce. Sonra da kabul ettim. Kolay gibi görünen ama dakikalarca uğraştıran soru tiplerindendi bu. Jongin'in tüm o kendinden emin tavırlarına rağmen bunu çözemeyeceğinden de adım gibi emindim. Ve öyle de oldu. Ben kahvemi yudumlayıp onu izlerken o da yaklaşık 20 dakika uğraştı soruyla. Kaşlarını çatıp kalemini hırsla kâğıdın üzerinde gezdirmesini izledim. Yapamıyorum diyerek pes edesi yoktu hiç. Ama kahvem de bitince dayanamadım daha fazla.
''Jongin boşuna uğraşma artık. Tamamen yanlış yoldasın. Ver de anlatayım şunu doğru dürüst.''
Önünden almak için uzandığım kitabı hızla arkasına sakladı. Kafasını iki yana sallayıp geriye yaslandı.
''Bana biraz daha zaman vermelisin. Nerdeyse yapacaktım.''
Kollarımı belime koyup kaşlarımı çattım. Yapamayacaktı ama arada bir kendini gösteren garip inatçılığı tutuvermişti işte.
''Yapacağın falan yok işte ver şunu. Geç oldu iyice. Hadi Jongin.''
Saatine bir bakış atıp gerçekten geç olduğunu görünce istemeye istemeye uzattı bana kitabı. Yanına biraz daha yaklaşıp soruları çözmek için kullandığımız boş kâğıtlardan birini de ben aldım. Soruyu önce açıkladım. Sonra adım adım nasıl çözmesi gerektiğini ve onun az önce soruyu çözerken nerelerde yanlışlar yaptığını anlattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BFF Faciası
FanficElim kalbimde konuştuğumu görse biri delirdi derdi herhalde. Ama delirmemiştim daha. Ya da belki delirmiştim. Kim bilir? Yüzümdeki gülümsemeyle birkaç tane yıldızla çevrelenmiş aya kaldırdım bakışlarımı. Cevabım hazırdı galiba. Ne olacaklarla do...